BASIN AÇIKLAMASI
Çirkin propaganda: 23 Nisan Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramı
Son yıllarda, Türk konsoloslukları ve
onların güdümündeki kimi kuruluşlar tarafından
çeşitli ülkelerde Türkiye’nin resmi bayramlarından
olan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı
kutlamakta ve bunu, Türkiye`nin çocuk haklarına
saygılı bir devlet olduğuna dair
bir kanıt gibi sunmaya çalışmaktadırlar.
Mustafa Kemal ya da „Atatürk“ tarafından 1923
yılında ilan edilen bu „bayramın“
ne anlama geldiğini daha iyi anlayabilmek için
„ulusal egemenlik“ kavramının Türkiye`de
neyi ifade ettiğini göz önüne almak gerekir.
Bilindiği gibi, Türkiye Cumhuriyeti 1923 yılında,
tümüyle ırkçı-şöven temeller üzerinde
ve „tek dil, tek millet, tek ülke, tek şef“
şiarıyla kuruldu. Onun kurucuları,
Türkleri „uygarlığın babası
üstün ırk“ ilan ederken, devletin toprakları
üzerindeki öteki halkların varlıklarını
inkar ettiler, onların hiç bir demokratik ve
kültürel hakkına saygı göstermediler;
baskı ve terör yoluyla onları sindirme
yoluna başvurdular. Sayısal yönden, Türkiye
sınırları içerisinde yaşayan
en büyük iki halktan biri olan Kürt halkı,
bu duruma boyun eğmeyince de ona yönelik terör
sınırsız ölçülere vardı ve sonuçta
tam bir soykırıma dönüştü.
Kürdistan`ı sömürgeleştirme ve Kürt halkını
sindirme planı olan 1926 tarihli „Şark
Islahat Planı“ Kürtçe konuşmayı bile
yasaklıyordu. O gün bu gündür Kürt çocukları,
dünyanın başka ülkelerindeki yaşıtlarının
sahip oldukları temel haklardan yoksunlar.
Kürt çocukları için okullar birer asimilasyon
ocağıdırlar. Okula başlayan
her Kürt çocuğunun öğretmeninden duyduğu
ilk şey Kürtçe konuşma yasağıdır.
Kendi dilleriyle eğitim görmek gibi, kendi
kültürlerini, tarihlerini öğrenmek de onlara
yasaktır. İstisnasız bütün çocuklar,
her sabah „Türküm, doğruyum, çalışkanım“
diye başlayan ve „Varlığım Türk
varlığına armağan olsun“ diye
biten ırkçı yeminle okula başlıyorlar.
Radyo ve televizyonlarda çocuklara yönelik hiç
bir Kürtçe programa yer verilmiyor. Bundan bir süre
önce, bir özel TV istasyonu, dünyanın her yerinde
gösterilen çocuklara yönelik bir çizgi filmi Kürtçe
seslendirmek isteyince yine devletin „yasak“ kararıyla
karşılaştı.
Türkiye`de milyonlarca çocuk aç ya da açlık
sınırındadır. Özellikle de büyük
metropoller ile Kürdistan`da çocukların çöplüklerden
gıda maddeleri toplayarak karınlarını
doyurmaya çalıştıkları basına
da sık sık yansımaktadır. Milyonlarcası
okula gitme olanağına sahip değil,
bir o kadarı da çok kötü koşullarda çalışmak
zorundadır.
Türkiye Cumhuriyeti, bu gün hala da Birleşmiş
Milletlerin çocuk haklarına ilişkin belgelerinin
bir çok maddesini imzalamış değil.
Peki böyle bir devletin çocuk haklarına saygıdan
bahsetmesi gülünç değil mi? Kurulduğu
günden bu yana insanlara her çeşit zulmü uygulayan,
düşünce özgürlüğüne saygısızlığı,
işkence, katliam ve sürgünleriyle ünlenmiş
bir devletin „Çocuk Bayramı“ adı altında
bayram kutlaması, ikiyüzlüce bir propagandadan
öte ne anlama gelir?
UNESCO başta olmak üzere, insan haklarına
ve demokrasiye sahip kişi ve kuruluşlardan
beklentimiz, sicili kirli Türk milliyetçilerinin
sırf propaganda amacıyla giriştikleri
bu tür kirli oyunlardan uzak durmaları, onlara
hiç bir şekilde destek vermemeleri.
23 Nisan 2004
KOMKAR-Almanya
|