AYSEL
MALKAÇ OLAYI VE MEŞHUR HIRSIZ HİKAYESİ
Mehmet
Ünlüdere
Kaç
gündür hem Kürt ve hem de Türk basınında, yoğun
biçimde bir konu işleniyor. Üzerinde tartışılan
bu konu, bundan 11 yıl önce kaçırılıp
öldürüldü diye gündeme girmiş olan, Aysel Malkaç
olayı.
Aysel
Malkaç, gecmişte Özgür Gündem gazetesinde çalışmış
ve bu çalıştığı dönem içinde
kaybolmuştu. Ve bir çok kesim tarafındanda ilk
kadın basın şehitlerinden biri olarak gündeme
girmiş, bir basın mensubuydu.
Ben
bu olaya biraz değinmek gereği duyuyorum. Ama
önce sizlere yaşadağım yöredeki bir Kürt
köyünde yasanmış bir olayı anlatmak istiyorum.
Dediğim bu Kürt köyünde, bir dönemler adıyla
şanıyla meşhur bir hırsız yaşarmış.
Zevk olsun diye başladığı bu bu hırsızlık
durumu onda bir süre sonra hastalığa varacak
derceye getirmiş. Hırsızlık yapmadımı,
o gün uyuyamaz, sürekli bir huzursuzluk içinde hissedermiş.
Bu yüzden sürekli hırsızlık yapıyormuş.
Çaldığı şeylerde genellikle para,
buğday, arpa, koyun, tavuk yani köyde mevcut olan
ne varsa ve ulaşabildiklerini sürekli çalıyormuş.
Bu
sözünü ettiğim meşhur hırsızımız,
bazen acemilikleride oluyormuş. Çok dikkatli olmadığı
zamanlar kendini ele verirmiş. Artık yaptığı
işe öyle ünlenmiş ki, o yörede namını
bilmeyen ve duymayan kalmamış. Lakin geçen süre
içerisinde birinin bir koyunu kaybolur. Bunu da onun çaldığını
sanırlar. Fakat, kısa bir süre sonra, koyunu,
başka bir köyün, sürüsü içinde bulurlar.
Bu
durumdan köylüler çok rahatsız olurlar, çünkü bu
kez hırsımızın boş yere günahı
alınmış;
yapmadığı bir hızsızlık
olayından dolayı, yaptı diye suçlanmış.
Köylüler kendilerini bağışlaması için
meşhur hırzısın yanına giderler
ve kendisinden özür dilemişler. Tabi ki bu durum
hırsızın çok hoşuna gitmiş ve
bu sefer, yapacağı hırsızlıkların
yöntemini değiştirmeye karar vermiş ve
hayata geçirmiş. Bir evden değerli bir eşya
alımış ve kendisinden şüphe edildiğ
anda da, aynı eşyayı çaktırmadan,
aynı evin bir başka yerine bırakımış.
Sonra da neden benim günahımı alıyorsunuz.
Neden evinizin içini tam aramıyorsunuz. Bir bakın
mutfağa, yatak odasına, bahçeye, yatakların
altına, gerçekten eşyası kaybolan kişi,
hırsızın söylediklerine inanıp, onun
tarif ettiği yere bakıyormuş. Gerçekten
kaybolan eşyası orda duruyormuş. Bu durum
uzun bir süre böyle devam etmiş. Hırsızda
bundan büyük bir hoşnutluk duyuyormuş. Tabi
köylüler, hırsızın geçmişini yaptıklarını
unutup, birşeyi kabolduğunda hemen onun yanına
gider ve danışırlarmış, acaba
benim koyunum, keçim, hurçum, köpeğim, atım,
elbisem....nerde olabilir.
Bu
olayla, yaşananlar karşısında, köylüler
hırsızın geçmişini yargılamadan,
mahçup bir edayla genelikle karşısında
el pence divan duruyorlarmış.
Bu
üstte anlattığım yaşanmış
hikayenin, konumuzla ilgisini siz okuyuculara bırakıyorum.
Bu olay bana kimi şeyleri çağrıştırdı
düşüncesiyle sizlerle paylaşmak istedim.
Aysel
Malkaç'ın yaşadığı ortaya çıktıktan
sonra, bir çok farklı tepki gelmeye başladı.
Birtakım İnsan Hakları Savuncuları,
basın mensupları, yazarlar ve farklı çevrelerden
gelen tepkiler, haklı ve ortak bir kınamayı
içeriyor. Bunlar, uğruna baskılara maruz kaldığımız,
dayak yediğimiz ve uğruna birçok eylem yaptığımız
Aysel Malkaç'ın yaşadığını
öğrenmemiz, bizim yüzümüzü kara çıkardı
şeklinde tepki ve kınmalardı.
Bu
konuyu gündemine alan kimileri, işi Türk devletinden
özür dilemeye kadar
vardırdılar. Bu tıpkı bizim hırsızın
geçmişi unutularak, bir hatadan sonra el üstünde
tutulması gibi bir durumdur. Bana kalırsa Türk
devleti hiçbir zaman özürü hak etmiyor. Onca insanımızı
kaybeden ve katleden bu devletin, hala sürdürmekte olduğu
bu bozuk sicilini öyle çabuk unutmak ve bir anlık
heyecanla şaşkınca kelimeler sarfetmek
bizlere yakışmaz.
Aysel
Malkaç'ın yaşaması güzeldir. Bu habere
bir çok insan buruk bir tarzda sevindiğini yazdı
ve söyledi de. Ama Aysel Malkaç'ın bu şekilde
yaşadığının ortaya çıkmasının
derin çelişkisinden sonra, insanların beyninde
ve yüreğinde bazı kuşkulara da sebep oluyor.
Çünkü Aysel Malkaç ve benzerlerini yargılayan mekanizma,
artık Aysel Malkaç’ın yaşamasını
gerekçe göstererek, bizlere yargılar duruma geliyor.
Açıkcası işi artık tersden hesaplamak
gerekiyor.
Türk
devleti ne yaparsa yapsın ve ne tür oyunlar denerse
denesin, suçları
kabarık
ve bu yöndeki sicili çok bozuktur; ama bu devletin elindeki
kozları da, işine geldiği yerde hiç düşünmeden
kullandığını da unutmamamız gerekir.
Biraz fantazi gibi gelecek ama üstte anlatığım
hikayenin namlı hırsızı gibi, Türk
derin devleti tarafından, onunkine benzer ikinci
bir veya birkaç senaryo hazırlanıyor olmasın?.
Bu devletten her şey beklenir!. Bunlar nasıl
Türkiye'de 20 milyon Kürde, sabahın çok erken bir
saatinde, haftada toplam bir kaç saatlik Kürtçe televizyon
yayınını reva görüyorsa, ve bunu Avrupa
Birliği için yeterli sayıyorsa, bunlarda oyun
bitmez.
Umarım
Aysel Malkaç çıkar konuyla ilgili gerekçelerini açıklar.
Hiç olmazssa
bir
nebze de olsa, bir şeylerin belkide aydınlığa
kavuşmasında faydası olur.
|