DEĞERLİ BASIN MENSUPLARI,
DEĞERLİ PARTİLİ KARDEŞLERİM
VE SEÇMEN DOSTLARIM,
Bir genel seçimi (3 Kasım 2002) daha sonuçlandırdık.
Ben de, HAK-PAR Genel Başkanı olarak “Kürtlerin
Kalbi Diyarbakır”’ımızda
Bağımsız Milletvekili Adayıydım.
Bu adaylığım ve yürüttüğüm seçim
çalışmaları sırasında sizlerle
toplantılar yaptım. Bu toplantılarda
Türkiye’nin güncel ve temel konularıyla ilgili
görüşlerimi dile getirdim. Televizyonlarınızda
yaptığınız programlarda da sorduğunuz
sorulara açık yüreklilikle cevaplar verdim.
Siz basın mensuplarından, partili arkadaşlarımdan
ve değerli seçmen kardeşlerimden büyük
destek ve saygı gördüm. Bu destek ve dayanışmalarınızdan
dolayı teşekkür etmeyi öncelikli bir görev
kabul ediyorum.
Ayrıca bana oy
veren ve bana destek veren Diyarbakır halkına
saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Bana oy vermeyen
Diyarbakırlılara da kızgın olmadığımı,
onların korkularını anlayışla
karşıladığımı ifade
ediyorum.
Bununla birlikte, Diyarbakır
ve diğer Kürt illerinde Kürt kardeşlerimin,
karanlığın devamı doğrultusunda
ve kendilerini temsil etmeyen siyasal partilere
oy vermelerini doğru bulmuyorum.
Tüm basın toplantıları
ve televizyon programlarımda, Kürtlerin mevcut
siyasal sistem tarafından dışlandığını,
Kürtlerin siyasi, sosyal ve ekonomik hak ve özgürlüklerinin
gasp edildiğini ve en önemlisinin de Kürtlerin
temsil hakkından mahrum olduğunu dile
getirdim. Geride bıraktığımız
erken genel seçim de, Kürtlerin bu tarihsel kaderini
değiştiremedi.
Ayrıca seçim, Türkiye
toplumunun diğer etnik, dinsel, sınıfsal
topluluklarının temsil hakkını
da doğurmadı: Kürtler meclise temsilcilerini
gönderemedi. Türkiye genelinde halkın % 50’ye
yakını meclisteki temsil dışında
kaldı. Kürtlerin mecliste temsil edilmemesi
ve seçmen iradesinin % 50’ye yakın kısmının
meclis dışında kalması, temsilde
adaletsizliği ve eşitsizliği ortaya
çıkardı. Bunun da kısa süre içinde,
temsilde krizi orta çıkaracağı da
görülmelidir.
Bu nedenle, erken genel
seçim sonuçlarıyla ilgili görüşlerimi
Diyarbakır halkımıza ve sizlere iletmeyi
de gerekli ve gelecek açısından zorunlu
görüyorum..
“TAKKE DÜŞTÜ
KEL GÖRÜNDÜ..”
3 Ekim 2002 Erken Genel
Seçimin sonuçlarını incelediğimiz
zaman, birçok alanda takkenin düştüğünü
ve kelin göründüğünü söyleyebiliriz.
Partimizin Seçim Bildirgesi’nde
de belirttiğimiz gibi erken genel seçim özel
koşullarda yapıldı. Bu koşullar,
sistemin yapısal kriz koşullarıydı.
Türkiye’de sistem, başta siyaset alanı
olmak üzere bütün alanlarda bir işlemezlik,
tıkanıklık içindeydi.
Bunun aşılmasında
görünen asıl çare, Türkiye’de sistemin katılımcı,
çoğulcu demokrasi çerçevesinde yeniden yapılandırılması;
Kürt sorununun uluslararası hukuk, siyaset
ve toplum bilimi ölçülerinde çözümü olmasına
rağmen: Şekli, yerli malı, bohçalı,
demokrasi olmayan “demokrasi” ile, erken genel seçim
ile aşılmak istenmiştir.
Bu erken genel seçimin
normal koşullarda yapılmasına bile
tahammül gösterilmemiştir. Kapsamlı siyasi
yasaklarla, Seçim Bildirgesi’nde de belirttiğimiz
gibi, devletin bazı özel güçleri tarafından
gerçekleşen bir darbe ve düzenleme sonucu,
belirli bir siyasal gücü iktidar yapmak istemeseydi..
Bu siyasal güç de, CHP idi. Ama, “rüzgar eken fırtına
biçer” misali, özel darbe ve düzenlemeye tepki gösteren
halk, CHP yerine AK Parti’nin tek ve mutlak iktidarını
gerçekleştirdi.
Biz de, Seçim Bildirgemizde
bunu öngördük.
Halk, diğer tüm
siyasi partileri baraj altında bıraktı.
Başta iktidar partileri olmak üzere tüm siyasi
partileri sorguladı ve ders verdi. Sonuçta,
iki partili bir siyasi denklem ortaya çıktı.
Partilerden biri iktidar, diğeri de muhalefet
oyununu oynayacak.
AK Parti iktidarı,
etnik, dilsel, kültürel ve dinsel çoğulculuğa
dayalı yeni bir anayasa yapmadan, Kürtlerin
varlığı kabul edilmeden ve Kürtlerin
temsil hakkı da dahil tüm siyasi, sosyal ve
ekonomik kollektif hakları gerçekleşmeden:
Meclis’te halkların ve değişik toplumsal
kesimlerin siyasal temsilini sağlayacak koşullar
olgunlaşmayacak ve gerçek anlamda çoğulcu
demokrasi gerçekleşmeyecektir.
İMRALI’DA TUTUKLU
OLMAYAN “TUTUKLU” PKK LİDERİ KÜRT TEMSİLİNİ
ENGELLEDİ
Sizlerle yaptığım basın toplantılarımda,
televizyon programlarımda; bağımsız
adaylık ve partimin seçim bildirgesinde: Tekçi,
otoriter, Kürtlerin varlığını
red eden ve temsiline karşı olan devlet
güçleri kadar, İmralı’daki PKK lideri
A. Öcalan’ın da Kürtlerin TBMM’deki temsiline
karşı olduğunu dolaylı da olsa
açıklamaya çalıştık. A. Öcalan,
İmralı’da kabul gören, çerçevesi tayin
edilen devlet planının bir gereği
olarak, barajı aşamayacağı açık
olan DEHAP/HADEP’i bağımsız adaylarla
değil, parti olarak seçime girme emrini vermiştir.
Kürtleri gerçekte temsil
etmeyen, fakat önemli bir Kürt kitlesini içinde
barındıran HADEP/DEHAP da bu anlayışa
açıkça angaje oldu.. Gelecekte Türkiye’de Kürtlerin
temsilinin evrimleşmesi anlamına gelen,
bağımsız adaylarla erken genel
seçime katılmasının olanaklılığı
ortada iken, bunu engellemiştir.
Kürtleri temsil ettiklerini
ileri süren HADEP/DEHAP, Kürtlerin temsil hakkına
karşı olan siyasi partilerle ittifak yapmak
istemişlerdir. Ama Kürtlerle ittifakı
düşünmek, işlerine gelmemiştir.
Sonuçta ittifak ettiği güçler de, Avrupa Birliğine
ve dünyadaki yeniden yapılanmaya karşıdırlar.
Bunun da, Türkiye’deki yeniden yapılanmaya
ve Kürtlerin çıkarlarına aykırı
olduğu tartışmasızdır.
ANKETLERDE VE HALKIN GÖNLÜNDE KAZANDIM. SANDIK
BAŞINDAKİ BASKI VE HİLELERLE KAYBETTİM..
HADEP/DEHAP, barajı
geçemeyeceğini bildiği halde, MEDYA TV,
diğer basın organları vasıtasıyla
güçlü bir demagoji ile halkı inandırmaya
çalışmışlardır: Yüzde 13-15
dolaylarında oy alacaklarını, hesaplara
dayalı gerçekler dışında propaganda
yapmışlardır.
Bu propaganda ile de
kalmamışlardır: Sevgili Diyarbakır
Halkının bana oy vermemesi için, benim
onların barajı geçmesini engelleyeceğimi
ileri sürmüşlerdir. Bunun da ötesine geçerek,
benim seçimlerden çekildiğimi ve kalp krizi
geçirdiğimi yaygınlaştırmışlardır.
Daha da öteye geçerek,
Lice ve Dicle yöresinde, bana oy verecek kesimler,
kişiler üzerinde saldırgan bir baskı
kurmuşlardır. 2 Ekim 2002 günü gerçekleştirdiğimiz
KONVOY’a, Huzurevlerinde, Karakol bitişiğinde
partililerimize ve seçmenlerimize fiili şiddet
saldırısında bulunmuşlardır.
Bu saldırılar da, sopalar, demir çubuklar,
satırlar kullanılmıştır.
Birçok partili ve seçmeniz yara almıştır.
Daha önceleri de, seçim
bildirgelerimizin engellenilmesine ve anons yapan
otobüsümüzün camlarının kırılmasına
meydan vermişlerdir.
DEHAP/HADEP’in bu uygulamaları
devlet güçlerini de sevindirmiştir.
Buna rağmen, seçim
öncesi anketlerde ve halkın gözünde seçimleri
kazandım. Sandık başındaki hilelerle
ve özellikle DEHAP/HADEP hileleri ve baskılarıyla
kaybettim.
Açık olan bir gerçek
ortaya çıktı: İmralı konseptinin
bir gereği olarak devletle anlaşma içinde
olan ve Kürtlerin temsilini engellemeye çalışan
A. Öcalan tarafından yönlendirilen HADEP/DEHAP
da; İKTİDARA YÜRÜYECEĞİZ DEMAGOJİSİ
YAPTIKLARI HALDE meclise giremedi, barajı geçemedi.
Hatta blok ve seçmen sayısındaki artış;
seçime katılım oranındaki düşüş
göz önüne alındığı zaman, geçen
seçimden daha az oy aldığı ortaya
çıkmıştır.
Ne yazık ki, aynı
zaman da, değişik Kürt illerinde bağımsız
aday olan ve Kürt sorununun çözümünü isteyen bağımsız
adayları da meclis ve temsil dışında
bıraktı. Oysa, Kürtlerin temsilinden yana
olmayan Kürt bölgesindeki bağımsız
milletvekili adaylarının tümünü milletvekili
olarak meclise taşıdı.
Halkımızın
bu sorun üzerinde durması başlı başına
önemlidir.
SEÇİM
ÇALIŞMALARIMIZDA BÜYÜK ENGELLERLE KARŞI
KARŞIYA KALDIK..
Seçim kampanyam boyunca, değişik
türdeki engellemelerle karşı karşıya
kaldım/kaldık. Karşılaştığımız
engeller, gelecek olumsuzluğun habercisiydi.
Değişik
parti toplantılarında yaptığım
konuşmalardan dolayı, iki defa saatlerce
DGM’de gözaltı muamelesi şeklinde sorgulandım.
21 Ekim 2002 Günü Lice’de yaptığım
seçim gezisinde halkıma yaptığım
Kürtçe konuşmadan dolayı yedi (7) saat
gözaltında kaldım. Parti Genel Başkan
Yardımcımız İbrahim GÜÇLÜ, 25
Ekim 2002 günü Hazro’da halkımıza Kürtçe
yaptığı açıklamalardan dolayı
gözaltına alındı.
Seçim gezilerinde,
sıkı aramalarla saatlerce yollarda tutulduk.
SEÇİM
SANDIKLARINDA OYLARIMIZ ENGELLENDİ..
Çok sayıda
sandık başkanı, oylarımın
iptal edilmesi için: “Bileşik oy pusulasıyla
bağımsız adayın oy pusulasının
birlikte zarfa konulması, bileşik oy pusulasının
mühürlü olmaması halinde, bağımsız
adayın oyunun geçerli olacağı” konusunda
seçmenleri teşvik etmişlerdir, sorumlu
olarak yanlış bilgi vermekle suç işlemişlerdir.
Doğal olarak sonuçta da bu oyların iptali
yoluna gidilmiştir.
Uluslar arası
bir kurumun temsilci gözlemcisi (O kurum kendi raporunu
hazırlayacağı için, gözlemcinin ismini
şimdilik açıklamayı doğru bulmuyorum),
seçim günü Lice, Dicle ve Ergani yöresinde gözlem
ve tespitlerde bulunmuş. Yaptığı
açıklamaya göre, o yörelerde ziyaret ettiği
sandıklarda bağımsız aday olarak
benim oy pusulalarıma rastlamamış.
İl Seçim
Kurulu’nun yaptığı açıklamaya
göre, 17.000 oy iptal edilmiştir. Bunların
çoğunun, bana ait olduğu ortada.
SONUÇ YERİNE...
Partimiz, önümüzdeki
günlerde, erken seçimle ilgili detaylı değerlendirmeleri
Başkanlık Kurulu ve Parti Meclisi’nde
yapacak, kamuoyuna gerekli açıklamalarda bulunacaktır.
Saygı ve
Sevgilerimle başarılarınızı
dilerim.
Diyarbakır, 5 Kasım 2002
ABDULMELİK
FIRAT
HAK VE ÖZGÜRLÜKLER PARTİSİ
GENEL BAŞKANI
|