psk@kurdistan.nu
PSK PSK Bulten Komkar Komjin Roja Nû Weşan / Yayın Arşiv Link Webmaster
Dengê Kurdistan
 PSK
PSK Bulten
 KOMKAR
Komjin
 Roja Nû
 Weşan/Yayın
 Arşiv
 Link
Webmaster
 
   
  Başbakan Alevilerden özür dilesin

Ahmet KEKEÇ

Hadi diyelim ki yürüyen merdivene tersten biniyor...

Hadi diyelim ki Somali yerine Kenya’ya gidiyor...

Hadi diyelim ki sınır bölgesini ziyaret edip “Burada vahşi hayvan var mı? Tavşan filan...” diye soruyor...

Hadi CHP tarihinin en büyük kampanyasını yaptığı referandumda oy kullanmayı başaramıyor...

Hadi “Cephede çömelmem” deyip, gırtlak hizasına kadar yükseltilmiş kum torbalarının arkasında poz veriyor...

Hadi belediye başkanı olmaya çabaladığı şehrin ilçelerini tanımıyor...

Hadi başkalarına “havuzlu villa” sahibi olmakla suçlarken, kendi havuzlu kooperatif evini görmüyor...

Hadi bunlar olur diyelim.

Hadi üzerinde hiç durmayalım.

Hadi empati yapalım ve bütün bunları küçük, sevimli, “tolere edilebilir gaflar” sayalım.

Peki, “Biz CHP olarak Dersim’le yüzleşiriz... CHP tarihiyle yüzleşmekten kaçmaz. Ülkenin Başbakanı olarak Erdoğan Dersim’le ilgili özür dilemeye hazır mı?” sözlerini nereye koyacağız?

Nasıl tevil edeceğiz?

Hangi mantığa oturtacağız?

İnanamayacaksınız ama aynen böyle söylüyor Dersimli Kemal Kılıçdaroğlu... “Başbakan Erdoğan Dersim’de yaşananlar konusunda özür dilemeye hazır mı?”

Erdoğan niçin özür dileyecekmiş?

Kendisi anlatsın: “Cezayir’in bağımsızlığıyla ilgili olarak dönemin hükümeti (Menderes hükümeti) ‘olumlu’ oy kullanmadı. Ancak, Cezayir’e gidip özür dileyen isim ise başka bir başbakandı, Turgut Özal’dı... O dönemin devlet politikası ‘ret’ oyu kullanmak yönündeydi. Bu örneğe paralel olarak, Dersim’le ilgili Sayın Erdoğan, Başbakan olarak özür dilemesi gereken öncelikli isimdir...”

Hadi yine empati yapalım ve kendisinin de buyurduğu gibi, Dersim’de olup bitenlerin hesabını, devleti yöneten kişi olarak Başbakan Erdoğan’dan soralım.

İyi de, sen, “özür” gerektirecek kadar mühimsediğin bu meselenin parti içinde konuşulmasını bile istemiyorsun.

Önce kendin konuş, şanlı tarihinle yüzleş, işin esasını kurcala, sorumluların açığa çıkarılmasını sağla, sonra başkalarından özür bekle...

Konuşmaktan (yüzleşmekten) bile imtina ettiğin bir meselenin özrünü neden başkalarının sırtına yüklüyorsun?

Neden “Hüseyin Aygün susturulsun” diyenleri hoşgörülü bir tebessümle karşılıyorsun?

Neden “CHP, yeni CHP olmak istiyorsa, eskisiyle arasına mesafe koymalıdır” diyenlere, “CHP’nin tarihi bizim onurumuzdur” karşılığını veriyorsun?

Neden bütün “özürlük” meselelerinizde olduğu gibi, Dersim meselesini de halının altına süpürmeyi tercih ediyorsun?

Hem “Biz CHP olarak Dersim’le yüzleşiriz... CHP tarihiyle yüzleşmekten kaçmaz” diyeceksin, hem de “O günün CHP’sini o günün koşulları içinde değerlendirmek gerekir. CHP o zaman devletin partisiydi” deyip, sorumluluktan kaçacaksın.

Başbakan “devlet adına” Alevilerden özür dilese, eski defterleri açacak mısın?

İstiklal Mahkemeleri ve Varlık Vergisi meselesini kurcalayacak mısın?

Madem CHP’nin tarihi onurunuzdur, “Nazım Hikmet’i zindanlarda biz çürüttük, bazı darbelere biz zemin hazırladık, Ali Şükrü Bey’in gaybubetinden biz sorumluyuz... Çok partili parlamenter sisteme son verdik, ülkeyi tek parti diktasıyla yönettik... Bu onur bize aittir. Biz aynı zamanda ‘açık oy, gizli tasnif’ uygulamasının mucidiyiz” diyecek misin?

---------------------------------------------

Star-23 Kasım

   
   
Dengê Kurdistan © 2011