Başbakan
Alevilerden özür dilesin
Ahmet KEKEÇ
Hadi diyelim ki yürüyen merdivene tersten biniyor...
Hadi diyelim ki Somali
yerine Kenya’ya gidiyor...
Hadi diyelim ki sınır bölgesini ziyaret edip “Burada vahşi hayvan var mı? Tavşan filan...” diye
soruyor...
Hadi CHP
tarihinin en büyük kampanyasını yaptığı
referandumda oy kullanmayı başaramıyor...
Hadi “Cephede çömelmem”
deyip, gırtlak hizasına kadar yükseltilmiş
kum torbalarının arkasında poz veriyor...
Hadi belediye başkanı olmaya çabaladığı şehrin
ilçelerini tanımıyor...
Hadi başkalarına “havuzlu
villa”
sahibi olmakla suçlarken, kendi havuzlu kooperatif evini
görmüyor...
Hadi bunlar olur diyelim.
Hadi üzerinde hiç durmayalım.
Hadi empati yapalım ve bütün bunları küçük, sevimli, “tolere edilebilir gaflar” sayalım.
Peki, “Biz CHP olarak Dersim’le yüzleşiriz... CHP tarihiyle yüzleşmekten
kaçmaz. Ülkenin Başbakanı olarak Erdoğan
Dersim’le ilgili özür dilemeye hazır mı?” sözlerini nereye koyacağız?
Nasıl tevil edeceğiz?
Hangi mantığa oturtacağız?
İnanamayacaksınız ama aynen böyle söylüyor Dersimli Kemal Kılıçdaroğlu... “Başbakan Erdoğan Dersim’de yaşananlar konusunda özür dilemeye
hazır mı?”
Erdoğan niçin özür dileyecekmiş?
Kendisi anlatsın: “Cezayir’in
bağımsızlığıyla ilgili olarak
dönemin hükümeti (Menderes hükümeti) ‘olumlu’ oy kullanmadı.
Ancak, Cezayir’e gidip özür dileyen isim ise başka
bir başbakandı, Turgut Özal’dı... O dönemin
devlet politikası ‘ret’ oyu kullanmak yönündeydi.
Bu örneğe paralel olarak, Dersim’le ilgili Sayın
Erdoğan, Başbakan olarak özür dilemesi gereken
öncelikli isimdir...”
Hadi yine empati yapalım ve kendisinin de buyurduğu gibi, Dersim’de
olup bitenlerin hesabını, devleti yöneten kişi
olarak Başbakan Erdoğan’dan
soralım.
İyi de, sen, “özür”
gerektirecek kadar mühimsediğin bu meselenin parti
içinde konuşulmasını bile istemiyorsun.
Önce kendin konuş, şanlı tarihinle yüzleş, işin esasını
kurcala, sorumluların açığa çıkarılmasını
sağla, sonra başkalarından özür bekle...
Konuşmaktan (yüzleşmekten) bile imtina ettiğin bir meselenin
özrünü neden başkalarının sırtına
yüklüyorsun?
Neden “Hüseyin Aygün susturulsun”
diyenleri hoşgörülü bir tebessümle karşılıyorsun?
Neden “CHP, yeni CHP olmak istiyorsa, eskisiyle arasına mesafe koymalıdır”
diyenlere,
“CHP’nin tarihi bizim onurumuzdur”
karşılığını veriyorsun?
Neden bütün “özürlük”
meselelerinizde olduğu gibi, Dersim meselesini de
halının altına süpürmeyi tercih ediyorsun?
Hem “Biz CHP olarak Dersim’le yüzleşiriz... CHP tarihiyle yüzleşmekten
kaçmaz”
diyeceksin, hem de “O günün CHP’sini o günün koşulları içinde değerlendirmek gerekir.
CHP o zaman devletin partisiydi” deyip, sorumluluktan kaçacaksın.
Başbakan “devlet adına”
Alevilerden özür dilese, eski defterleri açacak mısın?
İstiklal Mahkemeleri
ve Varlık Vergisi meselesini kurcalayacak mısın?
Madem CHP’nin tarihi onurunuzdur, “Nazım
Hikmet’i zindanlarda biz çürüttük, bazı darbelere
biz zemin hazırladık, Ali Şükrü Bey’in
gaybubetinden biz sorumluyuz... Çok partili parlamenter
sisteme son verdik, ülkeyi tek parti diktasıyla yönettik...
Bu onur bize aittir. Biz aynı zamanda ‘açık
oy, gizli tasnif’ uygulamasının mucidiyiz” diyecek misin?
---------------------------------------------
Star-23 Kasım
|