psk@kurdistan.nu
PSK PSK Bulten Komkar Komjin Roja Nû Weşan / Yayın Arşiv Link Webmaster
Dengê Kurdistan
 PSK
PSK Bulten
 KOMKAR
Komjin
 Roja Nû
 Weşan/Yayın
 Arşiv
 Link
Webmaster
 
İttihatçıların Türk Dili ile ilgili Politikaları ve Kürtler*

Ali Haydar Koç

İkinci Meşrutiyet döneminden sonra Osmanlı imparatorluğundaki siyasi uygulamalarda etkili olmaya başlayan İttihat ve Terraki yönetimi, 1909’dan sonra Türk unsurunu “millet-i hakime” düzeyine getirebilmek ve buna bağlı olarak osmanlı sınırlarında Türk dilini eğitim ve resmi yazışmalarda zorunlu hale getirebilmenin zeminini tesis etmenin hazırlıklarını yapıyordu. Bu hazırlıklara engel olarak gördükleri Kürtler, Araplar, Ermeniler ve Rumlar üzerindeki şiddet ve siyasi baskılarını arttırarak, çeşitli kanuni uygulamalarla bu cemaatlerin siyasal ve kültürel çalışmalarını engelliyorlardı.Örneğin;1908-1913 yılları arasında faaliyet yürüten Kürt kültürel ve siyasi cemiyetlerine yönelik uygulanan yasaklar ve cezai tedbirlerle, Kürtlerin ulusal faaliyetleri durdurulmaya çalışılıyordu.1913-1914 Bitlis Kürt milli hareketinin ortaya çıkmasında, İttihatçıların, Kürtlere yönelik bu uygulamarı da etkili olmuş idi. Araplar, Ermeniler ve Rumlar ise, Fransa, İngiltere ve Rusya’nın siyasal destekleriyle, kendi ulusal değerleriyle birlikte dillerini eğitim dili olarak özel okullarda kullanmaya çalışıyordular. Kürtlerin, İslama ve Osmanlıların birliğine karşı varolan siyasal bağlılığını çok iyi değerlendiren İttihatçılar,bununla Kürtler üzerinde Türkçü bir siyasal baskı oluşturarak, Kürdistan’da asimilasyon uygulamalarının önünü açmaya çalışıyordular. Özellikle Türk dili konusunda yürüttükleri çalışmalar ve bu dil çalışmalarının baskıcı bir zihniyet ile Kürtlere yansıtılması, İttihatçıların, Kürdistan politikalarının nasıl olacağına da işaret ediyordu.

İttihat ve Terakki cemiyetinin 1908-1913 arasında dil konusundaki görüşü şöyle idi,“.. devletin ilkokullarında öğrenim Türkçeden başka, bölgede konuşulan dil ile yapılacaktır. Ortaöğrenimde de Türkçe zorunlu, bölge dili ise seçmeli olarak öğretilecektir. Özel okul açmak serbest olacak, ancak devletin denetimi altında bulunacaktır..”(bkz.T.Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler, Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi). Ermeniler, Araplar, Rumlar bu görüşün içinde tutulurken, Kürtler ise, dil konusundaki bu eğitim uygulamalarının dışında tutulmuştu. Bu siyasi durum dönemin Kürt aydınlarının siyasal tavırlarına dair eksik tarafları da karşımıza çıkarmaktadır. Ermeniler, Rumlar ve Araplar, bu haklara rağmen, bu görüşün Türkleştirme politikasının bir parçası olduğunu dile getirerek, tepkilerini kamuoyu ile paylaşmışlardı. Örneğin; Rum patrigi bu konuda şunları dile getiriyordu:” Denetimi asla kabul etmeyeceğim…,Bu konudaki tarihsel hakkımızı her şeye ve herkese karşı savunacağız..” (bkz. Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, c.9). Dönemin Kürt aydınlarından olan İsmail Hakkı Babanzade ise, İttihatçıların Türkleştirme politikasına karşı çıkmaktan çok, tam akisne destek veren demeçlerle şöyle açıklıyordu:”Zaten başka türlü olmasına imkan yoktur. Zira Türkçeyi kaldırsak hangi unsur vardır ki diğer unsurun lisanını lisan-ı resmi olmak üzere telakki etsin?..,devlet-i osmaniyede yanyana yaşayan akvamın bu ihtiyaçtan müstağni olmaları mutasavver değildir”(bkz.Tanin gazetesi,Şubat 1911).Türk Yurdu gazetesi üzerinden Türkçülüğü ve Türk dilini imparatorluğun resmi dili yapmaya çalışan İttihatçılar, 1913’ten sonra çeşitli kanuni tedbirlerle Türk dilinin okullarda zorunlu olarak kullanılmasını sağladılar. Örneğin;Kürdistan’da açılan İttihat ve Terraki mektepleri üzerinden yürütülen eğitim uygulamalarıyla, Kürtler arasında Türk dilinin yaygınlaştırılması siyaseti izleniyordu. Kürt çocukları bu okullarda Türkçe öğrenmek zorunda idi. Yani İttihatçıların Türk dili konusundaki temel politikası şöyle açıklanıyordu:”Dahası Türkçeyi bilmeyen bir unsur nasıl olur da osmanlıya ısınabilir, güven verebilir? Bu yüzden de Türkçenin mecburi olması kaçınılmazdır.”(bkz.Tanin gazetesi, Eylül 1908). 

Türkçüler,Türk dili konusundaki propagandalarını Kürdistan’da yaygın bir şekilde kullandıkları basın üzerinden de yapıyorlardı.Örnegin;Tanin gazetesi, Milli Tetebbular, Türk Duygusu, Halka doğru,Türk Yurdu, Çaldıran ve Rübab dergileri vs. gibi. İttihatçıların düşüncelerini Türk Tarihçi İsmail Hakkı Danişmend şöyle ifade etmektedir: “..Tabii böyle bir makine kurulması demek,devletin hakiki sahip ve müessisi olan Türk unsuru hariç olmak üzere bütün milletlerin iştirak edebilecekleri bir yabancı köleler idaresi kurmak demektir. Bütün unsurların elbirliğine müstenit bir imparatorluk siyaseti belki faydalı hatta zaruri olabilir.Fakat bu imparatorlukların hepsinde bir hakim millet esası vardır, Osmanlı sisteminin eksik tarafı işte bu hayati esasın ihmalinde gösterilebilir. Bu sistemde hakim millet yoktur, hakim ümmet vardır..”(bkz.İsmail Hami Dasnişmend,Türklük Meseleleri).Dönemin osmanlı idaresini yönlendiren İttihatçılar, Türk unsurunu hakkim millet ve Türk dilini hakim dil yapabilme siyasetiyle,Kürdistan politikalarına yön vermeye çalışıyordular. Örneğin;bu siyasi uygulamalar,Kürdistan’da Kürtçe eğitim yapan, Kürt medreselerine yansıması, medreselerde eğitim veren Kürt dinadamlarını rahatsız etmişti. Bu rahatsızlık,1913’te Biltis’te Mela Selim öncülüğünde ortaya çıkan Kürt milli hareketine de yansımıştı.

İttihatçıların resmi propaganda gazetecilerinden biri olan Hüseyin Cahit Yalçın, Siyasal anılarında Türk unsurun hakimiyetini şöyle tarif etmektedir:“Bu memleketi Türkler zapt etti.., Çünkü ne denirse densin, memlekette millet-i hakime Türklerdir ve Türkler olacaklardır (bkz. H.Cahit Yalçın,Siyasal Anılar).Türk tarihçi Şükrü Hanioğlu,İttihatçıların Türk unsurunu, Türk dili ile birlikte hakim millet-dil yapma uygulamalarını,“bir üst kimlik tasarımı” olarak görmektedir. İzzet Ulvi ise, “Türklük, osmanlıları birbirine bağlayan büyük bir bağ olarak değerlendirmektedir (bkz.İzzet Ulvi,Türk Yurdu, 1912). İttihatçılar, eğitim yoluyla (Terraki mektepleri vs.). Kürdistan’da, Türk dilini yaygınlaştırma siyaseti izleyerek, Kürtler arasında  asimilasyon ve soykırım uygulamalarının da önünü açmıştı.

İttihat ve Terraki cemiyeti tarafından Türk unsurunu Osmanlı sınırlarında hakim millet yapma niyetiyle geliştirilen Türk dilini yaygınlaştırma politikalarının en etkili olduğu alanlardan biri Kürdistan idi. 1913’ten sonra Kürt ulusunu tümden etkileyen ve İttihatçıların bir tasarımı olarak ortaya çıkan Türkçülük ve buna bağlı olarak geliştirilen Türk diline dair uygulamalar, cumhuriyet döneminde asimilasyon ve soykırım uygulamalarına siyasal zemin sunarak, Kürdistan’da baskı aracı olarak kullanılmıştı. Günümüz Türk yönetimi, tarihi kökenleri 1913 uygulamalarına dayanan ve Türkçülüğü esas alan hakim millet ve hakim dil zihniyetiyle, Kürdistan’da, Türkçü uygulamalara yön vermeye çalışmaktadır.    

 
   
Dengê Kurdistan © 2011