Kazım Dirik’in Kürdistan’a
Yönelik Etnik Temizlik Faaliyetleri-I
Ali Haydar Koç
Türkiye yönetimi, bir yandan
yirminci yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren
sömürge Kürdistan’da olağanüstü güvenlik tedbirleriyle
idari hakimiyetini asimilasyon programları dahilinde
Türkçülük ideolojisiyle yönlendirirken, diğer taraftan
son dönem Kürt tarihini yakından ilgilendiren bütün
olayları ve olaylarda rol oynayan kesimleri-şahsiyetleri
resmi devlet ideolojisinin yani Türk ırkçılığının
çıkarlarına uygun söylemlerle-dogru olmayan
bilgilerle propaganda mahiyetinde kamuoyuna sunmayı
gerekli görmüş veya Kürt ulusunu ve Kürtleri ilgilendiren
bütün tarihi değerlerle birlikte tabu haline getirilmelerini
sağlamaya çalışmış idi. Kürdistan’daki
soykırımlarda rol alan ve zorunlu Kürt göçertmelerini
doğrudan doğruya tanzim ederek, Kürdistan’da
etnik temizlik yapan kadrolar ise,Türk tarih araştırmalarında
birer kahraman olarak ilan edilmişti. Türkiye’yi
kuran kadrolar, cumhuriyetin ilk yıllarından
itibaren uyguladıkları asimilasyon programlarıyla,
Kürdistan’da yaşayan bütün Kürtlere, Türk aidiyet
duygusunu vermek, Türkçülüğü aşılamak,
“vatandaş, Türkçe konuş” sloganıyle ortaya
çıkan zorunlu uygulamalarla Kürtlere, Türkçeyi öğretmek,
ortak dil yoluyla (Türkçe ile) Kürtleri, Türklerle aynileştirip,Türklerle
kaynaştırma-Türk unsuru arasında eritme
siyaseti izlemişler idi. 20.yy.’ın ilk çeyreğinden
itibaren Türk unsurunun çıkarları dahilinde
Kürdıstan’da sınırsız bir egemenlik
kurmaya çalışan Türk yönetimi, sadece Türk unsurunu
esas alan misak-ı milli taslağında tanmlanan
sınırlar dahilinde „tek bir ulusa ait, tek bir
vatan“ yaratma ideolojisiyle, Kürdistan’ı, Türklüğün
ve Türkiye’nin bölünmez bir parçası haline getirme
siyasetine zemin hazırlayarak, bu siyasi yaklaşımlarla
kamu idaresini ilgilendiren hukuki,siyasi ve sosyal anlamda
Türk idari yapısının Kürdistan’da yerelselleştirilmesine
geçerlilik kazandırmaya çalışıyordu.
Aynı
ırkın düşünce, duygu ve dil birliğine
sahip bireyleri olarak kendilerini tarif eden, Türk ırkını
yüceltmeyi ideolojik amaçları olarak gören Türkiye
cumhuriyetinin bütün kurucu kadroları ve onların
Kürdistan’da görevlendirdiği bütün idareciler, Kürtlerin
soykırıma tabi tutulmaları,zorunlu göçertilmeleri
yoluyla yokedilmeleri veya Kürtlerin asimilasyon programlarıyla
Türkleştirilmesi konusunda tamamiyle hemfikir idiler.
Örneğin;gerek birinci dünya savaşı esnasında
ve gerekse 1925-1940 yılları arasında Kürdistan’daki
soykırımların gerçekleştirilmesinde
önemli roller oynayan ve zorunlu göçertmeleri tanzim eden
Türkçü kadrolardan biri de diktatör Atatürk’ün yakın
mesai arkadaşlarından olan Manastırlı
general Kazım Dirik (1881-1941) idi. Türk tarih araştırmalarında
bir kahraman olarak anılan Türk ırkçısı
Kazım Dirik, Kürtlerin yakın dönem tarihinde
yaşanan soykırımlarla ilgili vahim facialarda
doğrudan doğruya ilişkisi olan biri idi.
Yani Kürdistan’da
soykırımlar yapan ve bu vesile ile Kürtler arasında
bir katil olarak bilinen general Kazım Dirik, Türkiye’de
ise kahramanlık payesi ile ödüllendirilmektedir.
Türk tarihçileri ve siyaset bilimcileri tarafından
tahrif edilmiş, uydurma bilgilerle kamuoyuna sunulan
kahraman Türk büyükleri,Kürt araştırmacılar
tarafından aynı zihniyet ile algılanmamaktadırlar.20.yy.’ın
başlarında Kürtlerin yokedilmesi,Kürdistan’ın
sömürgeleştiril-mesi konusunda önemli roller üstlenmiş
ve Türkiye’nin kurucuları olarak da bilinen Kazım
Dirik gibi Türkçü şahsiyetlerin biyografilerinin
incelenmesine yönelik çalısmalar, önemlerinden dolayı,
bilimsel birer veri olarak Kürt araştırmacılar
açısından farklı bir yere sahiptir. Tabu
haline getirilmiş yakın dönem Kürt tarihinde
yaşanan soykırımların açığa
çıkarılmasında bu şahsiyetlerin yaşamları,
ya da onlara dair, onlara yakınlık eden her
orjinal belge, Kürt tarih araştırmalarına
birinci elden katkı sunan arşivsel değere
sahip kaynaklardır.
Bu yazımda,20.yüzyılın
ilk çeyreğinde Kürdistan’da gerçekleştirilen
soykırımlarda rol oynayan Türkçü kadrolardan
Kazım Dirik hakkında kısaca bazı bilgiler
vermeye çalışacağım. Bu konu tabu
haline getirilen yakın dönem Kürt tarihini de yakından
ilgilendirmektedir. Bu makalede bazı sınırlı
bilgilerle verilmeye çalışılan bu konu,
çok genis bir araştırma sahasına sahip
olduğu bilinmektedir.
1906’dan
sonra İttihat ve Terraki cemiyetinin istihbarat örgütünün
bir üyesi olarak görev yapan ve 1913’ten sonra 3. Şark
ordusu menzil müfettişliğinin istihbarat şubesinde
Kürt ve Ermenilere yönelik çalışmalar yürüten
Kazım Dirik, aynı tarihlerde Kürdistan’da ortaya
çıkan Bitlis Kürt milli hareketine yönelik istihbarat
subayı olarak görev yapan ve 1914’te Trabzon’da Rus
yönetimiyle yapılan gizli görüşmlerde bulunarak,
bu görüşmelerde Trabzon’ da esir bulunan Rus askeri
istihbaratçılarının bırakılmasına
karşılık,Bitlis Rus konsolosluğuna
sığınmış bulunan Mela Selim ve
arkadaşlarının İttihatçılara
teslim edilmelerini istemişti. Sonuçta kendilerine
teslim edilen Kürt liderler Bitlis sokaklarında asılarak,
katledilmişlerdi. 1914’ten sonra çalışmalarını
Teşkilat-ı mahsusa cemiyeti içinde istihbarat
jandarma subayı olarak aktiv bir şekilde sürdüren
Kazım Dirik, 1915’ten itibaren Van jandarma komutanı
olarak, Bitlis, Muş, Erzurum ve Siirt bölgelerinde
oluşturduğu suikast timleriyle, soykırım
programı dahilinde Kürt ve Ermenilere karşı,katliamlar
gerçekleştirmişti. 1916 ve sonrasında Erzurum,
Erzincan, Malatya ve Elazığ üzerinden gerçekleştirilen
Kürt tehcirinde rol oynayan Kazım Dirik, daha sonraları
kuzey Afrika’ya tehcir edilen Kürt ve Ermenileri kontrol
etmek için Cemal Paşa’nın talimatı ile
Suriye’ye gitmisti.
Örneğin;
1918’e kadar teşkilat-ı mahsusa cemiyetinin
bir yan kuruluşu olarak tanzim edilen Menzil teşkilatında
da baş müfettiş olarak görev yapan Kazım
Dirik, hem jandarma istihbarat subayı olarak ve hemde
istihbarat haberleşmesini sağlayan-kontrol eden
müfettiş sıfatıyla aldığı
kararlarla, Osmanlı ordusunda savaşmak istemeyen
Kürt ve Ermeni askerlerini, savaşa katılmayan
Kürt gençlerini ve Kürt ulusalcılığına
meyilli şahsiyetlerin yokedilmelerini sağlamıştı.
(bkz.Türk istiklal harbine katılan tümen ve daha
üst kademelerdeki komutanların biyografileri, genelkurmay
harp tarihi başkanlığı. Kazım
Dirik Dosyası, içisleri bakanlıgı arşiv
şube müdürlüğü, sicil no.1643). Brest Litowsk
antlaşması (3 Mart 1918) ile Türkiye’ye ait
olduğu kabul edilen Batum ve Tiflis Valiliği
görevlerine atanan Kazım Dirik, bu görevlere getirilmesinin
ana hedeflerinden biri; o tarihlerde Tiflis’te bulunan
ve Rusya’dan aldığı kısmi desteklerle
Kürdistan’ın osmanlı devletinden ayrılmasını
sağlamaya çalışan Abdurrezak Bedirhan’ı
yok etmek veya en azından onun Rusya ile geliştirdiği
diplomatik ilişkileri ortadan kaldırmak idi.
(bkz.Fethi Tevetoğlu, Atatürk’le Samsun’a çıkanlar
general Kazım Dirik, Rıza Nur, Hayat ve Hatıralarım,
Orhan Dirik, Babam general Kazım Dirik ve ben).
1919’da
Kürdistan’daki,Kürt milli hareketlerini kontrol etmek
ve Kürtlerin, Türk ulusal devletinin kuruluşuna katkılarını
sağlamak için sürgündeki İttihatçılar tarafından
Şark vilayetlerine yollanan M.Kemal grubunda istihbarat
subayı olarak bulunan Kazım Dirik, diktatör
Atatürk’ün anlatımıyla Kürdistan’a gidiş
sebebini şöyle açıklıyor:“…Bakınız
Kazım bey, memleketi nasıl taksim edeceklermiş.
Bütün Trakya elden gidiyor, İstanbul ve İzmir
havalisi vesayat altına alınıyor. Çukurova’yı
Fransızlar, Akdeniz sahillerini İtalyanlar alıyor;
Karadeniz’de Pontus hükümeti kuruluyor; Şarkta müstakil
birer Ermenistan ve Kürdistan vücuda getiriliyor. Geri
kalan da bizim oluyor. Sebep de nedir biliyor musunuz?...,Bizim
vahşi olmamız...Biz vahşi onlar medeni
imiş…Harpte bir çok insan öldürmüşüz. Anlaşılmış
ki müstakil devlet kurmak kudret ve liyakatine malik değilmişiz..“(bkz.Mazhar
Müfit Kansu, Erzurum’dan ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber,c.I.Cemal
Kutay,Kazım Dirik’in anlatımından, millet
dergisi,sayı 45,1946. Alemdar gazetesi,17 Mayıs
1919 sayısı. Erdal Aydoğan, Samsun’dan
Erzurum’a Mustafa Kemal). Bağımsız
Kürdistan’ın ortaya çıkmaması adına
Erzurum’a gönderilen M.Kemal ve Kazım Dirik gibi
Türkçü kadrolar,1925 ve sonrasında ortaya çıkan
soykırımlara zemin hazırlayarak, Kürtlerin
yaşadığı alanlarda etnik temizlik
hareketlerini başlatmışlar idi. İngiliz
yöneticilerin izniyle, ingiliz kontrol dairesinin tetkik
ve pasaport dairesinin 15 Mayıs 1919 tarihli mührü
ile ingiliz mümessili John Bennett’in 16 Mayıs tarihli
imzasıyla Samsun üzerinden Kürdistan’a yollanan M.Kemal
ve Albay Kazım Dirik, ingilizlerin kontrölünde Erzurum
kongresine Kürtlerin katılımını sağlamışlardı.
(bkz. Miralay Mehmet Arif, Anadolu inkılabı,
milli mücadele anıları (1919-1923). Aslında
İngiltere merkezi yönetimi,Kürdistan’ın paylaşılması
konusunda Türkçü-İttihatçıların lider kadrolarıyla
Almanya’da anlaştıktan sonra, onların talimatlarıyla,
onların İstanbul’daki yönetici subaylarını
1919’da resmi yollardan Kürdistan’a yollayarak,bir yönüyle
kurulacak bir Kürt devletinin kuruluş ihtimalini
engellemeye çalışıyordu.
Kazım
Dirik, Eylül 1919’dan itibaren Erzurum’da Kürtleri kontrol
altında tutmak için „Erzurum müstahkem mevki komutanlığı,Erzurum
Vali vekili ve 15.kolordu komutanlığı vekilliği
gibi görevlerle Kürtleri ve Kürt aşiret reislerini
Türk unsurun denetimine kanalize etmeye çalışıyordu.
Örneğin:1920’lerin başlarında Kürtlere
yönelik açılmak istenen Şark cephesinde iaşe,
mühimmat, teçhizat, nakliyat gibi menzil işleri de
Erzurum’da mevki müstahkem kumandanı olarak görev
yapan albay Kazım Dirik’e verilmişti. (bkz.Şevket
Süreyya Aydemir,Tek Adam Mustafa Kemal (1919-1922). Kazım
Dirik’e bu görevin verilmesinin sebebi; 1915’ten sonra
Kürdistan’da, Kürt ve Ermenilere yönelik gerçekleştirilen
tehcir olaylarında edindiği soykırım
tecrübelerine dayanıyordu. Örneğin;Birinci dünya
savaşı sırasında (1916-1917) Konya
ve cıvar vilayetlere zorunlu göçertilen Kürt ailelerini
sürgün yerinde kontrol etmek ve onların geri dönüş
istemlerini önlemek için de 1 Nisan 1922’de Konya menzil
müfettişliği görevine atanmıştı.(bkz.Türk
istiklal harbine katılan tümen ve daha üst kademelerdeki
komutanların biyografileri,genelkurmay harp tarihi
başkanlığı.Rıza Nur, Atatürk
Kavgası)…….
|