Kazım Dirik’in Kürdistan’a
Yönelik Etnik Temizlik Faaliyetleri-II
Ali Haydar Koç
1922’den
sonra ortaya çıkan Kürt azadi örgütü üyelerini, oluşturduğu
suikast timleriyle ortaya çıkarmak ve onları
katletmek için 26 Eylül 1923’te Siirt II.tümen komutanlığına
getirilen Kazım Dirik, aynı zamanda Siirt vali
vekili olarak da kararlar alıyordu. Kürdistan’da
yeniden uygulanacak olan soykırım ve zorunlu
göçertmelerin altyapısını oluşturma
çalışmalarını da yürüten Kazim Dirik’in
asli görevleri arasında başta Şeyh Sait,
Cibranlı Halit bey ve Bitlis’li Yusuf Ziya olmak
üzere Azadi örgütü üyelerini yakalayarak, öldürmek idi.
1924’te Cibranlı Halit bey ve Yusuf Ziya konusunda
amacına ulaşarak, bu iki Kürt liderin katledilmelerine
öncülük etmişti. Kazım Dirik, mahkemeye
şahit olarak çağırma gibi değişik
planlarla Şeyh Sait’i yakalamaya çalıştıysa
da, bu durum o tarihlerde pek mümkün olmamıştı.
Şubat 1925’te ortaya çıkan Şeyh Sait isyanına
karşı yürütülen savaşta, Türk ordusunu
yönlendiren, soykırımcı bir Türk komutanı
olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kazım Dirik, önce 1924’te Bitlis vali vekilliği
ile Bitlis tümen komutanlığına getirildi
ve daha sonra Eylül 1925’te Bitlis valiliğine tayin
edildi (bkz. Kazım Dirik dosyası, içişleri
bakanlığı arşiv şube müdürlüğü,
sicil no.1643, belge no. 3. Behçet Cemal, Şeyh Sait
isyanı).
1925 Kürt
milli hareketi döneminde diktatör Atatürk’ün en güvendiği
vali ve askerler arasında yeralıyordu. Örneğin:diktatör
Atatürk,1924’te Kazım Dirik’e yazdığı
gizli mektupta şunları dile getirmektedir:..“Azizim
Kazım Paşa, mektubunuzu aldım, arzularınıza
muttali oldum. Her sey mümkündür. Fakat ilerisi için bilhassa
Bitlis’e ve Bitlis’e civar mıntıkaları
henüz cumhuriyet’in hayatıyla alakadardır. Bu
havalide gerek mülki gerek askeri ifa edeceginiz müsbet
ve maddi vazifeler istikbaliniz için çok kuvvetli zimam
olacaktır. Gönderdiginiz heyet bana hissiyat ilham
etti. Zatıalilerinizden çok memnuniyetle bahsettiler.
Hacı Musa Bey, vaziyeti güzel tetkik ve kendisini
cumhuriyetin adaleti karsısında ibret-i misli
olacak vaziyete irka, çare ve tedbirlerini az zamanda
bulmanıza ihtizar eder..“(bkz.Orhan Dirik, Babam
general Kazım Dirik ve ben). Bu gizli mektuptaki
bilgi, Kürdistan’a karşı etnik temizlik niyetiyle
yapılacak askeri saldırıların,soykırım
uygulamalarının ve zorunlu göçertmelere yönelik
hazırlıkların hızlı bir şekilde
tamamlanması gerektiğine işaret etmektedir.
Şubat
1925’te başlayan Kürt milli hareketini bastırma
görevi ise, 1922’den sonra Kürtlere karşı çok
yönlü etüt çalışmalariyla bir istihbarat ve
haberlesme ağı oluşturan ve Kürtlere yönelik
soykırım hazırlıkları yapmış
olan 2.tümen komutanı, Bitlis valisi Kazım Dirik’e
verilmişti. Ayrıca Kazım Dirik 15 Şubat
1925’te Ankara hükümetine şu gizli raporu sunmuştu:“..Vatana
ihanet suçundan aranan ve halen firarda olan şahısların
bulundukları ve dolaştıkları yerler
tespit edilerek aşağıda sunulmuştur..,
Hasananlı Halid, oğlu ve Kerim ile kendilerine
katılanlar Kuştiyan da etrafları sarılmış
bir halde.., Bu köylerin birbirleriyle bağlantılı
olması nedeniyle tedbiri ona göre almak tabii bir
gerçektir. Kış mevsiminin, bu sene yarım
asırdan beri görülmemiş derecede sert geçmesinden
dolayı devamlı takibat ve araştırma
yapmak imkansız gibi görünse de iyi bir istihbarat
ekibiyle bir takım fedakarlıklarda bulunarak,
onların da akıllarına gelemeyecek ani baskınlar
yapılarak kendilerini teslim olmaya zorlayan ortamı
hazırlamak gereği doğmuştur….”(bkz.Halil
Şimsek, geçmisten günümüze Bingöl ve doğu ayaklanmaları.
Vedat Şadillili,Türkiye’de Kürtçülük hareketleri
ve isyanlar).Diktatör Atatürk ve Ankara hükümetine Kürtlerin
ulusal ve siyasal tepkileri hakkında günlük şifreli
telgraflar yollayan, zaman zamanda Kürtler hakkında
yaptığı geniş saha çalışmalarının
ve etütlerin sonuçlarını da merkezi yönetime
raporlar halinde bildiren Kazım Dirik, ayrıca
kendisine bağlı kurduğu özel suikast timleriyle
Kürtler arasında tanınan şahsiyetleri de
katlediyordu. Birinci dünya savaşı esnasında
Kürt ve Ermenilere karşı Teşkilat-ı
mahsusaya bağlı kurulan suikast timlerine dair
daha önce tecrübeleri olan Kazım Dirik, aynı
modelin bir benzerini cumhuriyet döneminde, Kürtlere yönelik
ilk kuran ve Kürdistan’da 1924’ten sonra ilk uygulayan
Türkçü kadroların başında gelmektedir.
Örneğin:Kazım
Dirik, Şeyh Sait Kürt milli hareketi hakkında
şu bilgileri aktarmaktadır: “..Şeyh
Sait Harekatı, Muş, Bitlis ve Siirt cephe kumandanlığı
1340 (1924)-1341(1925) Şeyh Sait Harekatına
kumanda ettiğim cephe, Mus, Bitlis, Siirt vilayetleri
idi. İlk başlangıçları ve ipucu Bitlis
ve Muş ovasında ve Erzurum manzumesinde Nasturilere
karşı harekat yapan ikinci fırka cephesinde
300 askeri tahrik ile cepheden Alay Yaveri Bitlisli Ali
Rıza ve biraderi büyük millet meclisi azası
Yusuf Ziya ve enişteleri Faik, Muşlu Hacı
Mustafa ve Erzurum’da miralay Cibranlı Halil takibat
ile kamilen tutulmuş ve miralay Ferit Bey idaresinde
örfi idare ilan olunarak mahkum olmuşlar. Şeyh
Sait Harekatı sonlarında büyük millet meclisi’nin
bir kararıyla makamıma müstakil kumandanlık
verilerek mahkumlar Bitlis’te asılmış veya
kurşuna dizilmişlerdi…“( bkz.Tbmm Zabıt
Ceridesi, C.8. Ankara,1945. Orhan Dirik, Babam general
Kazım Dirik ve ben). Kazım Dirik 1922’lerin
sonlarından 1925’in ilk baharına kadar Kürdistan’da
kurduğu özel suikast gruplarıyla, başta
azadi örgütünün liderleri olan Cibranlı Halit bey
ve Bitlisli Yusuf Ziya olmak üzere binlerce Kürdün katledilmesi
talimatını vermişti. 1925’te yüzbinlerce
kürdün batı anadoluya sürülmesine dair zemin hazırlayan
Türk ırkçılarının başında
gelen Kazım Dirik, 1925 Mart ayının sonlarından
itibaren İzmir valiliğine atanarak, izmir üzerinden
iç anadolu, ege ve akdeniz sahillerine göçertilen Kürtleri
yerinde denetleme,onlar hakkında orada da istihbarat
toplama ve tehlikeli görülen Kürtleri de kurduğu
seyyar suikast timleriyle öldürme talimatlari verme görevini
de yürütüyordu. Diktatör Atatürk’ün iktidarını
tanımayan nüfuzlu İttihatçılara karşı
İzmir suikasti komplosunu diktatör M.Kemal ile birlikte
16 Haziran 1926 tezgalayan Kazım Dirik, bununla eski
arkadaşlarının katledilmesinde bile acımasız
davrandığı bilinmektedir (bkz.Feridun Kandemir,İzmir
suikastının iç yüzü,1955. Kazım Dirik Dosyası,içisleri
bakanlığı arşiv şube müdürlüğü,sicil
no.1643, belge no. 4. Necip Alpan, Atatürk’le birlikte
Samsun’a çıkmış olan devrimci Kazım
Dirik’i Anarken, Halkevleri Dergisi,1972).
Kürdistan’a
yönelik İngiliz sömürge valiliklari model alınarak
kurulan ve 1927-1952 yılları arasında varlığını
sürdürmüş olan „umumi müfettişlikler“denetiminde
kurulan olağanüstü askeri idare ile gerek Kürdistan’da
ve gerekse zorunlu göçertmelerle Trakya ve batı Anadolu’
ya sürülmüs Kürtlerin ıslah edilerek, asimilasyon
programlarına uyum sağlamalarına dair uygulamalara
ağırlık verilmişti. Kazım Dirik,Agustos
1935’te Trakya umum müfettişligine atanarak,çeşitli
asimilasyon projeleriyle orada bulunan Kürtlerin,Türkleştirilmesini
sağlamaya çalışıyordu. Kürdistan’daki
diğer umum müfettişleriyle sürekli bilgi-alışverişinde
bulunuyor ve eski tecrübelerine dayanarak, onlara tavsiyelerde
bulunuyordu. Örneğin:birinci dünya savaşı
esnasında ve cumhuriyet döneminde Kürdistan’da soykırımlar
gerçekleştiren eski van ve Erzurum valisi Tahsin
Uzer,üçüncü umum müfettişliği konusunda tecrübeli
arkadaşı Trakya umum müfettişi Kazım
Dirik’inde görüşünü sorduğunda, karşılığında
Kazım Dirik şunları söylemektedir:„Hazırlanan
kanun layihasını okudum.Çok etraflıdır.Tamamıyla
mutabıkım. Özmen'in düşüncelerine de ayrıca
iştirak ediyorum...“(bkz.Cemil Koçak, umumi müfettişlikler-1927-1952.
Erdal Aydoğan, üçüncü umumi müfettişliğinin
kurulması ve III. umumi müfettiş Tahsin Uzer'in
bazı önemli Faaliyetleri. M.Bülent Varlık,umumi
müfettişler toplantı tutanakları 1936).Ayrıca
müfettişliklerin uygulamalarıyla ilgili 9 Ocak
1936’da Anklara’da bulunan üçüncü umumi müfettisi Tahsin
Uzer’e çektiği bir telgrafta şunları dile
getirmektedir:“Umumi Müfettişlere Valilerin gerçek
amir olduklarını gösterir yetkiler verilmesi,
adli mekanizma dışında kalan bölgelerdeki
bütün memurlar üzerinde kesin ve tartışılmaz
bir otorite kurulması, adli mekanizmada denetim tesisi,
mahalli idarelerin tasarrufları üzerinde kati söz
sahibi olabilmek, Nahiye müdürlerini doğrudan atama
ve görevden alma yetkisi, seçimle işbaşına
gelen belediye başkanlarını onaylama ve
gerektiğinde de görevden alma yetkisi ile yine gerektiğinde
bu görevi bir başka mülki idare amirliği ile
birleştirebilme yetkisi, gümrüklerde ve sınırlarda
geniş denetim yetkisi, orduda seyyar alaylar üzerinde
yetki sahibi olmak, protokol sıralaması içinde
umumi müfettislerin bölgelerindeki en büyük mülki idari
amir olduklarının vurgulanması, emirlerine
bırakılan tahsisatı serbestçe kullanabilme
yetkisi,bakanlıkların umumi müfettişlik
bölgesine yapacakları atamalar konusunda bilgi-yetki
sahibi olmak, sorumluluğun doğrudan hükümete
karşı olması ve hükümet kararı olmaksızın
haklarında bir soruşturma açılmasının
engellenmesi ve diğer yasalarda bulunan hükümlerle
umumi müfettişlik yasasında bulunan hükümlerin
çatışmasını engellemek amacıyla,yasalardaki
hükümlerin bu çatışma durumunda yürürlülükten
kaldırılmış sayılmasının
sağlanması idi...”(bkz.Hayri Orhun,Celal Kasaroglu,
M.Belek,Kazım Atakul, Meshur Valiler. Tbmm
Zabıt Ceridesi, C.8, Ankara,1945).
Kazım
Dirik’in Trakya umum müfettişliğine atanmasının
en önemli sebeplerinden biri, zorunlu sürgüne tabi tutulan
Şeyh Sait ailesini yerinde kontrol etmek idi. Trakya’ya
atanmasının gayelerinden biri de Şeyh Sait’in
kardeslerini ve cocuklarını ölüm korkusuyla
rahatsız etmek idi. Örneğin bu durum ile ilgili
Şeyh Sait’in torunlarından Abdulmelik Fırat
şu bilgileri aktarmaktadir:“1925’lerde Bitlis’te
valilik yapmış Kazım Dirik geldi bir gün.
Atatürk’ün yakın arkadaşıydı Dirik.
Başkaldırının bastırılmasında
da aktif rol oynamıştı. Köye kadar geldi.
Amcamla konuştu, şifahen bazı şeyler
söyledi. Şeyh Sait başkaldırısı
esnasında bölge valisiydi Kazım Dirik. Şeyh
Sait ailesini ziyarete gelmiş, Ali Riza efendi ile
uzun uzun sohbetlere dalmıştı. En çok da
üzerinde durduğu konu, Şeyh Sait başkaldırısıydı.
Vali Dirik, başkaldırı esnasında Kürt
aşiret ağalarını, şeyhlerini
ve beylerini belli bir ücret karşılığı
satın alarak, başkaldırıya karşı
kullanan ve başkaldırıya büyük darbe vuran
kişiydi. Başkadırıdan on-on beş
yıl sonra, Trakya’da sürgünde bulunan Şeyh Sait
ailesine şunları anlatacaktı:”Şeyh
Sait hadisesi olduğu zaman, Hoyti aşireti reisi
Haci Musa, Şeyh Mahsum Norşinli ve bir de Küfrevi
ailesinden Şeyh Abdulbaki bana gelip, eğer bize
50.000 altın ve silah verirseniz bu işin karşısındayız“
dediler. Ben bu meseleyi merkezi hükümete intikal ettirdim.
Bana dedilerki, mühim değil, orasıda hiç olmasın
çık gel. Bu zatlar tekrar edince ben bir daha hükümete
bildirdim. Bu sefer de yanında para varsa,ver bakalım
ne olacak? dediler. Kendilerine bu parayı verdim
ve onlarda karşı koydular. Mesele çözüme ulaşınca
hepsini çağırdım ve onlara verdiğimiz
paranın iki katını aldım. Onları
da sürgüne yolladım. Kazım Dirik aile fertlerine
herhangi bir af beklentisi içine girmemelerini beyan etmiş,
sürgün günlerinin daha uzun süre devam edeceğini
bildirmişti…,Kazım Dirik’in misafir geldiği
günün gecesinde hiç uyuyamamıştı Ali Rıza
efendi.Gecenin karanlığını yırtan
loş ışıklı kandilin etrafında
dört dönen kandil ziyalarına bakan gözleri dolu doluydu.
Vali Dirik ona yakın tarihi hatırlatmıştı.
Başkaldırıyı, Şeyh Sait’i geri
bıraktığı toprağını
ve içinde bulunduğu durumu düşünüyordu..“(bkz.Abdulmelik
Fırat,Mezepotamya Sürgünü).Bu açıklamalara bakıldığında,
Kazım Dirik bir taraftan Kürtlerin ihaneti sonucunda
Şeyh Sait Kürt milli hareketine karşı başarılı
olduklarını ilan ederken, diğer yandan
Şeyh Sait isyanı döneminde diplomatik ilişkilerden
sorumlu olan ve Ankara yönetimi tarafından zorunlu
göçertmeye tabi tutulan Ali Rıza efendiye sizi istediğimiz
zaman yok ederiz, mesajını iletmişti. 1925’te
yaşanan korkunç vahşetleri,soykırımları
ve insanlık facialarını Ali Rıza efendiye
yeniden hatırlatarak, ondaki derin tarihsel yarayı
yeniden canlandırarak, bu şekilde onu rahatsız
etmek isteyerek, bununla kendi ırkçı güdülerini
tatmin etmeye çalışmıştı.
1913’ten
itibaren teşkilat-ı mahsusanın gizli istihbarat
bölümünün bir üyesi olarak Kürtlere karşı yapılan
bütün soykırımlarda rol oynayan Kazım Dirik,1922-1941’e
kadar aralıksız bir şekilde Kürdistan’ın
Türkleştirilmesi,Kürtlerin yokedilmesi/asimilasyon
uygulamalarına tabi tutulmasında da etkili faaliyetler
yürütmüştü. Kürdistan’da askeri idarenin ve buna
bağlı olarak askeri bürokrasinin yerleşmesinde
de etkin roller oynamıştı. Özellikle Kürdistan’da
1925-1940 yılları arasında soykırım
ve asimilasyon niyetiyle gerçekleştirilmiş olan
etnik temizlik politikalarının mimarlarından
biri de Manastırlı Kazım Dirik idi.
|