KÜRTLERİN ÖNCELİKLERİNİ
ERTELEMENİN YANSIMALARI
ALİ KIZILAY
Emekli Öğretmen-yazar
Kürtler için, insan hak ve özgürlüklerin
evrensel ölçülerde karşılanması amacıyla,
oligarşik vesayete karşı siyasi arenada
çağdaş vizyon geliştirmek yerine, karşılıklı
olarak feodal yapının tabusal mantığı
gelişkin bir seçimi daha geride bıraktık.
Siyaset arenası aktörlerimizin
söylemlerinin yansıması sonucu, kendilerine
aş getireni faili meçhullere kurban vermiş,
köyleri yakılıp yıkılmış,
gırtlak devinimlerinden sadece acıyı yutkunan
aç çocuklarımızın ellerindeki taşların,
sopaların, molotofların karşılığı
biber gazı destekli kurşunların havada
uçuştuğu, Takrir-i sükut rüzgarlarının
estiği seçim ortamını yine de az sayılır
zayıatla sonuçlandırdık.
Aydınlanma döneminin önemli
isimlerinden j.j.Rousseau,’Doğa insanlara eşit
davranırken, bu eşitliği insanlar bozmuştur.’sözleri,
kendini devletin yerine toplumun yegane sahibi gören feodal
yapının despotik mantığını
anlatmak ister gibidir. Bu despotik yapı, aşiretsel
bazda toplumu hak ve özgürlüklerden yoksun bırakırken,
devletin brokrat yapısıyla işbirliği
halinde toplumu devlete bağımlı, kendisi
için otonom bir statü sağlamıştır.
Devletin bölgeye yönelik politikası haline gelen
feodal yapının sarsıntı geçirmesi
üzerine, devlet kurumlarının etkisizleştirildiği
OHAL döneminde, devlet içine yuvalanmış illegal
harekat birimince kullanılabilir gizi aralanamayan
itrafçılık ve koruculuğun dayatılması
sonucu 17 bin cinayetin faili meçhule bırakılmasıyla
oluşan tarihi tablo meydana gelmiştir.
Buna rağmen sivil alanda politikaların
gelişmesi, pratikler sergilenmesi engellenememiş,
ezilenler ve ötekileştirilenler siyasi ve aşiretsel
despotik yapının baskısından uzak
bir toplum modeli oluşturabilmiştir. İşte,
toplumun değişik sınıf ve katmanlarından
oluşan, sağlıklı demokratik mekanizmalar
dizayn eden ve partileşmeyi sağlayan bu yapıdır.
Ne yazık ki, bunun farkında
olan ve her zaman Ergenekon ve evveliyatıyle eşgüdüm
halinde davranış sergileyen, Kürtlerin geleceğini
töre, tabu, gelenek gibi İlkel simgelerin içine hapseden
feodal yapı, mantığını bazı
albenili klişelerle süsleyerek bütün aygıtlarını
kullanıp bu alanları kendi çıkarına
göre hizaya getirebilmekte, hegenomik arenada aşiretsel
husumetleri için tımar aracı olarak kullanabilmektedir.
Bu alanların kitlelerle organik ilişkiler kurmak
yerine, geveledikleri soyut demekrasi modeliyle kitlelerin
bir körleşme yaşamalarını başara
bilmişlerdir. Böylece aydınlanmanın Kürt
coğrafyasına yansıması engenlenmiş,
Kürtler feodal toplum ile demokratik toplumlar arasındaki
kültürel farklılıkları anlamaktan mahrum
bırakılmış, otoriter feodalllıkla
islamın ret ettiği ancak islama mal edilen ilkel
gelenkçilik arasında sıkıştırılarak
toplumsal dönüşüm,yapısal değişiklik
ve paylaşma kültüründen uzaklaştırılmıştır.
Kürt siyasetinin en büyük handikapı,
sol bilinç yoksunluğudur. Sol yaşam tarzının
Kürt coğrafyasında yaşam bulması,
paylaşma kültürünün yerleşmesi amacıyla
1970’li yılların başında yapılması
düşünülen toprak reformunun daha etüt aşamasında
önünün kesilmesi için Kürt –Türk ayrımsalmadan sol
gençliğe kırım dayatılması, aşırı
politize ırkçı bir gençliğin yaratılması,
bölgeyi sosyal politikalardan uzaklaştırma çabasıydı.
Bugün dahi toprak reformu veya metruke tabir edilen hazine
malları,çoğunlukla kafa-kol ilişkileri
ve parmak oyunlarıyla tanzim edilmiş, on bin
dönümlerle ifade edilen tapulardan ayıklanıp
yoksul köylüye dağıtılacağı söylemi,
siyaset arenasında dengeleri ters-yüz edecek deprem
etkisi yapacaktır. Ancak daha sağlıklı
çağcıl paradoksları özümsemiş gelişkin
bir yapılanmanın önü açılacaktır.
Feodal yapının bencil
damarlarından beslenen bir oluşum, güçlü kültürlerin
önünü kese bilir. Ancak, eskinin yerine siyasi kaygı
tasıyanların sorumluluğla feodalizmin tabusal
etkisini kıracak yeni vizyon gelişimini engelleyemez.Yeter
ki sol kavramlar aşılmıştır fikrini
kafamızdan atalım. Toplumun her katmanıyla
ilintili, hak arama bilinci gelişkin, sivil alanda
toplumun tükenmez potansiyelini harekete geçirecek sosyal
demokrat bir oluşuma doğru yol alınsın.
Bu nedenle siyasette seviye ve güven erozyonu yaşandığı
günümüzde ahkam kesilip biraz Kürdi birazda Türki duruşla
boşlukta sallanmaktan vazgeçelim.
Günümüzde Kürtlere yönelik asiimilasyon
hafiflemiş ola bilir. Ancak,17 bin cinayet asimile
edilmeye çalışılmaktadır.Anaların
göz yaşları dinsin söylemlerinin artık
cılız bir tını haline gelmesi bundan
olsa gerek. Bir ülkede 17 bin cinayet faili meçhule bırakılıyorsa,
o ülkede hiç kuşkusuz hukuk yaralıdır.Nasılsa
devlet hukukunun es geçtiği toplumda güçlülerin,
haksızların kendi ihtiyaçlarına göre biçimlendirdikleri
ilkel hukukuyla insanlar oynatılmaya alışmış
mantığı da Kürt sorununun (içsel) etik
değerleriyle örtüşmüyor. Zaten feodal yapı
doktriner olarak kendi hamaset hukuku yerine medeni hukukun
yaşam bulmasını istemez.
Kürtlerin önceliklerinin ertelenmesinin
yansıması olarak bugün Diyarbakır ‘da bile
adeta şehir yaşamıyla ilişkisi kesilmiş
gettolar yaratılmıştır. Köyleri yakılıp
yıkılmış,toprakları korucular
tarafından gasp edilmiş bu inanların köye
dönüşlerini zorlaştırıp çerçöplerin
arasında ekmek aramaya alıştırma çabaları
hız kazanmaktadır. Bu aç çocuklarımızın
zaman zaman siyaet arenasında aygıt olarak
kullanılmaları ayrı bir dramdır.
Kürt kimliği ve dil serbestliğini
klişelendirip marjinal bir çerçeveye sıkıştırmak
adına bütün insani aidiyetlerden vazgeçmek, Kürt
sorununda yalnız görüş mesafesini daraltmakla
kalmıyor, soyut bir totaliteye teslimiyet anlamına
geliyor. Seçim sonrasında ortaya çıkan tablo
iyi okunduğu zaman, AKP içinde demokrasiden, AB’den
ve Kürt sorununda insan haysıyetini öne çıkaracak
güçlü bir kanat olduğu görülecektir. Son seçimle
Kürt halkı vekillerine sorumluluklarını
yerine getirecek önemli bir fırsat vermiştir.
AKP’yle örseleme ve küskünlüğe meydan vermeden, 17
bin faili meçhulun sorumlularının ortaya çıkarılması,
Türkiye’de demokrasinin olgunlaşması, bölgede
demokrasi mantığıyla toplumsal barışın
sağlanması, alışıla gelen feodal
mantığı dışlayarak temiz bir
siyaset ve temiz bir toplum için Ergenekon soruşturmasının
derinleştirilerek bölgeyi kapsamasını sağlamalıdır.
Unutulmasın ki Ergenekon’un şiddet politikalarının
alt yapısı bölgede varlığını
korumaktadır.Yaşananlar, sadece Kamil Atak ve
çevresiyle sınırlı değildir. Ülkemizde
kanın durması ve barışın önündeki
engellerin kaldırılması için Türkiye, içindeki
derin devlet denilen Ergenekon’dan kurtulmak zorundadır.
Türkiye’de Ergenekon’un galibiyeti,
demokrasi güçlerinin mağlubiyeti demektir.
ALİ KIZILAY,1952’de Derik’te doğdu.1970’te
Diyarbakır ilköğretmen okulundan mezun oldu.Gündem
gazetesinde yazıları, Yurt sever Eğitimciler,
Eğit-Sen ve Güneş dergilerinde öyküleri, şiirleri
yayınlandı.
Öykülerini KİMSESİZLİK
adlı kitapta topladı.
|