AVRUPA BİRLİĞİNİN
BİZ KÜRTLER İÇİN ÖNEMİ...
Mehmet Ünlüdere
Dünya ve biz Kürtlerin gündeminde o kadar çesitli
ve önem arzeden gelişmeler, olaylar ve konular
var ki, eğer eliniz kalem tutuyor ve bu minval
üzere yorum yapabilme birikiminiz ve kabiliyetiniz
varsa, periyodik olarak yazı yazmak hiçte sorun
olmuyor; dahası bulunacak ve işlenecek
malzeme, yığınca ve yeteri derecede
elinizde mevcut oluyor. Tabi ki, insan bir konuyu
ele alıyor ve yazıyorsa, kuşkusuz
kendi dünya görüşü çerçevesinde perspektif
sunarak şekillendiriyor.
Bundardir ki, ilkeli ve dürüst olmak oldukça önemlidir.
Zaten düzeyde böyle yakalanır! ister ideolojik
olsun, ister kendi başına, görüşünü
kaypak bir zemin üzerinde oynatanların, teslimiyete
ve yılgınlığa düşmeleri
kaçınılmazdır. Özellikle son yıllarda,
sömürgecilerin Kürdistan cografyasında geliştirmek
istediği stratejik teslimiyet çabaları,
içimizde peydalanmış kaypak çizgiler doğrultusunda
hayata geçirilmeye çalışılıyor..
Yazımın giriş bölümünde belirttiğim
güncel ve önemli konular bağlamında, üzerinde
önemle durulması gerektiğine inandığım,
Kürtlerin geleceğini ve ulusal çıkarlarını
olumlu ve olumsuz kapsayabilecek, daha doğrusu
ulusal çıkarımızın da bu kapsamda
önemli bir yer tuttuguna inandığım,
Türkiye'nin Avrupa Birliği konusuna tekrar
dikkat çekmek istiyorum.
Büyük bir olasılıkla bu yılın
(2004) aralığında, AB'den müzakere
tarihi alabilecek olan Türkiye'nin, Kopenhag Kriterlerini
dejenere ederek çesitli rötüşlarla üye olmak
için çaba harcadığını görüyoruz.
Kendi resmi sınırları içinde yaşıyor
diye tabir ettiği 20 milyonluk bir ulusa, yarım
saatlik televizyon yayını komedisi, sözde
kaldırılan DGM'lerin yerine kurdukları
BAM'ların aynı etkinliği ve işlevi
görmesi ve bana göre sadece caydırıcılığı
olan birkaç paralı ve kapsamı dar olan
Kürtçe kursun açılması, ve bunlar gibi
sözde atılan adımlar, oynanmak istenen
Ali Cengiz oyununu yeteri derecede su yüzüne çıkarıyor.
Bu konuda, oynanmak istenen oyunun dışında
duran Kürtler, teşhisini doğru koyabilmiş
ve hemfikirlilik hemen hemen sağlanmış
da görünüyor. Ama (Kürdistan Sosyalist Partisi)
PSK'nin bu yönde taktire değer ve desteklenmesi
gereken çabaları dışında, konuya
aynı çercevede bakan Kürt birey, aydın
ve örgütlerin genel olarak bu konudaki pasif duruşu,
kanımca eleştiri gerektiren bir durumdur.
Geciktirmeden bizlerin, bu konuda bir bütünlük
sağlaması, konunun önemine baktığımızda
bizleri zorunlu kılmaktadır. Çünkü aksi
taktirde Avrupa Birliği ses gelmeyen bir yerden,
Türkiye'nin bu sorunu çözmesi için dayatmalarda
da bulunmayacaktır. Örneğin AB Türkiye'den
nasıl bir laz sorununu çözmelisin diye istemde
bulunmuyorsa, bizim pasif ve sessiz kalmamız
durumunda Kürtleri de görmezden gelebilir. Hele
birde devlet ilişkileri ve çıkarları
devreye girerse, Türkiye'nin göstermelik değisikliklerini
kriterler dahilinde yeterli sayabilir. Bunlar bir
hayalin ürünü değildir; hepsi olası şeylerdir.
Yıllar öncesine gidildiğinde bile, buna
benzer kimi antlasmalarda da, bizlere verilen sözlerin
tutulmamasinda da, dağınık duruumuzun
büyük bir etken olduğunu görebiliriz...
Zaten son dönemde tekrar yaratılan ve sınırlı
tutulan savaş kargaşasının bir
ayağı Güney Kürdistan'daki yapılanmayı
ve refahı bozmaya ve orayı karıştırmaya
yönelikse de, bir ayağı da Kuzey Kürdistan'daki
ulusal gücü farklı bir atmosfere sokmak ve
göz kaş arası, kimi Kürtlere verilmesi
gereken ve sorunun çözümüne önemli katkısı
olacak, Kopenhag Kriterlerinde mevcut siyasal kriterleri
geçistirerek AB'ye girmek çabaları olarak değerlendirmekte
gerekiyor...
Zaten derin devletin birlikte at koşturduğu
İmralı konseptinin Kemalizme ne kadar
sadakat içinde geliştiği, belgeleriyle
gün gibi aşikardır. Üniter devlete bağlı
gelen bu çizginin, zaten Kürtlerin ulusal çıkarına
ve özgürlük arayışına çözüm getirmesini
düşünmek hayalperestlik olur. Burada ilke ve
düzey aramakta doğru değildir.
Bütün bunlarla birlikte, Avrupa'nın sıradan
bir ülkesinin kendi içindeki göçmenlere tanığı
hakların bile kat kat altında olan ve
Türk rejiminin "kendi vatandaşım"
dediği 20 milyonluk bir ulusa reva gördügü
yarım saatlik televizyon ve paralı kurs
gibi göstermelik, söz de adımlara karşı
müdahale için, Kürtlerin tez elden, hem ülkede hemde
Avrupa'da bu oynanmak istenen oyunu deşifre
edecek ve Türkiye'nin yerine getirmesi şart
olan temel, ortak istemleri gündeme eylemliliklerle
ve ataklarla sokma zamanıdır. Ve oynanan
oyunları boşa çıkarmalıyız.
Eğer sorun kaçan treni yakalamaksa, Türkiye'nin
bizim için almak istediği biletle değil,
kendi biletimizle binmeliyiz. İşte o zaman
Kürt sorununun çözümüne katkı için çokşey
değisecektir ve kapı oldukça aralanacaktır
da.
|