Hakpar ve Seçim Realitesi
Aydoğan İnal
Siyasal yaşamda, partilerin amaçlarının
hayat bulması için seçimler büyük önem arz ediyor.
Çünkü seçimler partilerin amaçlarının kitleler
üzerinde oluşturduğu etkiyi nicelik olarak gösterir.
Diğer bir deyişle partilerin niceliksel gücünü
ortaya koyar. Tabi partilerin niceliksel olarak hatırı
sayılır bir kitleye ulaşamaması o
partilerin programsal anlamda haksız olduklarını
ve yanlış oldukları anlamına gelmemeli.
Kimi doğrular on yıllar sonra hayat bulabilir.
Doğrunun hayat bulması için gerekli olan iki
unsur vardır, zaman ve mekan... Bunu söylerken de
zamanı gelmemiş veya ortam uygun değil
diye doğrularımızdan vazgeçmemiz gerekir
anlayışı ortaya çıkmamalı. Aksine
doğruların vukuu bulması için daha fazla
emek harcamak gerek diye düşünüyorum.
Hakparı kuruluşundan bu yana takip eden ve
hatta değişik kademelerinde çalışmalarında
bulunan biri olarak Türkiye’de yaklaşan seçim sürecinde
Hakparın izlediği seçim politikalarına
yönelik birkaç söz söyleme hakkımın olduğunu
düşünüyorum.
Hakparın, seçimlerde bağımsız adaylar
lehine seçimlerden çekilme kararını ilk öğrendiğim
zaman belirsizlikle beraber karmaşık düşünceler
beynimden geçti. Bazen Hakpar yönetiminin yanlış
bir karar aldığını ve hatta tarihi
bir hata yaptığını düşünerek
sert tavır takınmak gerektiğini düşündüm.
Bazen de Hakpar yönetiminin kendilerince realist davranış
sergileyip böylesi bir karar aldıklarını
ve bu kararlarında haklı gerekçelerinin olabileceğini
ve bu konuda yönetici arkadaşların dinlenmesi
gerektiğini düşündüm. Ve açıkçası
halende öyle düşünmekteyim.
Kimi arkadaşlarımız gibi tepkici olmayı
doğru bulmuyorum. Çünkü arkadaşlarımız
Hakparın, Kürdistan’daki bağımsız
adaylar lehine seçimlerden çekilme kararını
duydukları gibi hemen sanal alanda yazışmalara
başladılar. Tabiri caizse mesajlar havada ucuştu.
Çoğunlukla da tepkisel olan bu mesajları kimi
internet siteleri haberleştirmeye kadar götürdü.
Ve iş yandaş ve karşıtlaşmalara
kadar vardı. Öyleki bu tartışmalar sanal
ortamda kullanılan takma isimlerle tehditleşmeye
kadar vardı.
Bizim cenahta bunlar olurken bağımsız
adaylar cenahında ise Yüksek Seçim Kurulunun 7’si
BDP’nin olmak üzere toplam 12 bağımsız
milletvekili adayı için önce iptal sonra veto kararı
ile Kürdistan birden savaş alanına döndü. İnsanlar
sokaklara akın etti. Araçlar yakıldı, ev
ve işyerlerinin camları kırıldı,
molotof kokteylleri havalarda uçuştu ve sonuç bir
insan öldü ve yüzlerce insan yaralı...
Bu tablo en çok da Ergenekon ve türü yapılara yaradı.
Böylesi bir ortamda Ak Parti devlet koruyuculuğuna
soyundu, BDP ise yine her zamanki gibi mağdurları
oynadı.
Doğrusunu söylemek gerekirse Hakpar işin başındayken
yanlış yaptı. Ya seçimlerde BDP ile birlik
görüşmelerine ilk baştan katılmayacaktı
yada birlik görüşmelerine katıldığı
için işi sonuna kadar götürecekti. Bu noktada yine
belirtmek isterim ki geçmiş yaşananlardan hareketle
BDP ve geleneğinin birlik politikaları çalışmalarındaki
sicilleri pek de temiz değil. Nitekim 1989 seçimleri,
1993 Protolü, Kuzey Kürdistanlı Partiler Platformu,
Emek-Barış-Özgürlük Bloku gibi çalışmalar
ortada. Ama mademki birlik görüşmeleri başlanmış
o zaman; seçilme garantisinin olduğu bir bölge üzerinden
kesinlikle seçim ittifakı yapılmalıydı.
Çünkü partinin tek bir milletvekilinin bile mecliste olması
ve politikaları doğrultusunda yapacağı
çıkışlar Hakparın politikasının
kitlelerle buluşmasını daha bir kolaylaştıracaktı.
Daha önce Demokrasi ve Barış Partisinde seçim
atmosferi yaşamış biri olaraktan Hakparın
realistçe bir karar aldığını düşünüyorum.
Çünkü mağdur ve zalim tablosunun yaratıldığı
bu seçimlerde Hakparın yapacağı pek de
bir şey yok. Kaldı ki Hakpar, bağımsızlar
lehine çekilmese bile aday gösterme sıkıtısını
yaşadığı bir dönemde gösterdiği
adayların seçim çalışmalardaki harcamalarını
nasıl karşılayacaktı tepkici arkadaşlar
bunu düşünmüyorlar sanırım. 400 milletvekili
adayı gösteren partimizin her bir milletvekilinin
seçim çalışmaları için 1 milyar bütçe ayırdığını
düşünürsek bu da 400 milletvekili adayı için
400 milyar yapar. Bu, kendi il binalarının kirasını
bile ödemekte sorun yaşayan bir parti için çok büyük
bir meblağ. Peki bu külfet nasıl karşılanacaktı
kimse bunu düşünmedi sanırım.
Son olarak belirtmek isterim ki içim buruk da olsa Hakparın
böylesi bir sancılı dönemde vermiş olduğu
kararı realistçe buluyorum.
|