Hakparın Seçim kararı ile
ilgili yazım ve iki yazar
Aydoğan inal
Türkiye‘de yaklaşan seçimle beraber partiler nezdinde
meydanlar ısınırken, eli kalem tutan diğer
deyişle yazarlar ve çizerler arasında da kalemler
ısınıyor. Yazılanlar hep yandaş
ve karşıt üzerinden gelişiyor. Meydanlar
da kullanılan dil ve sarf edilen kelimeler külhanbeylerine
bile rahmet okutacak türden. Durum böyle olunca da insanın
ilk aklına gelen “dilin kemiği yoktur söyler”
deyimi savunma mekanizması olarak ortaya çıkıyor.
Fakat yazın alanındaki söylemler maalesef o
kadar da kolay olmuyor ve ortaya trajikomik olaylar çıkıveriyor.
Kürt mahallesindeki seçim tablosunun hiç de içaçıcı
olmadığı ortadaydı. Kürtler arasında
özlenen bir birlik tablosunun oluşması için
Türkiye’deki legal Kürt partileri Hakpar, BDP ve Kadep
arasında bir blok oluşturma çabaları oluşmuştu.
Doğrusunu söylemek gerekirse bu birlik çalışmalarında
karamsar olmakla beraber umudumu da yitirmiş değildim.
Nitekim, yüreğinde özgür bir Kürdistan ülküsü taşıyan
tüm Kürdler gibi bende bu defa birlik olacak ve halkımızın
çıkarıları bu defa daha güçlü bir şekilde
ortaya konacak diye düşünüyordum. Zaman, benim çocukça
bir düşünceye kapıldığımı
gösterdi. Çünkü birlik çalışmalarında mutlu
sona yaklaşıldı denildiği bir dönemde
Hakpar birlik çalışmalarından çekildiğini
dile getirdi. Çekilme gerekçesi olarak da birliğin
ruhuna aykırı hareket edildiği dillendirildi.
Ve Hakpar yöneticileri kamuoyuna bir açıklama yaparak
seçimlere tek başına gireceklerini deklere ettiler.
Kısa bir süre sonra da bağımsız adaylar
lehine çekildiklerini açıkladılar.
Doğrusunu söylemek gerekirse Hakparın bu kararı
bende şaşkınlıkla beraber bir üzüntü
de yarattı. Karmaşık ve bir o kadar bilinmezliklerle
dolu bir süreçten geçildiği kanısında olduğumdan
dolayı tepkici olmak yerine kimi şeylerin netleşmesi
gerektiğini düşünüyordum. Yani arkadaşlarım,
yoldaşlarım gibi tepkiçi olunmaması gerektiği
kanısındaydım.
Hakparın seçimlerden çekilme kararına başta
idolüm olan Kürt bilgesi Kemal Burkay “Hakpara yazık
edildi” diye bir yazı yazdı. Ve akabininde bazı
arkadaşlarımızda görüşlerini dile
getirdiler. Bende bu süreçe katkı sunma düşüncesinden
hareketle “Hakpar ve Seçim realitesi” diye bir yazı
yazdım. Yazımdaki niyetim bir yandan ülkede
emek veren arkadaşlarımızı yıpratacak
tavırlardan uzak yaptıklarını anlamaya
çalışmak olurken diğer bir yandan da bir
tartışma başlatmaktı. Yani önümüzdeki
sürece ilişkin gelişecek durumlar dikkate alınarak
Hakparın seçim kararı doğru mu, değil
mi? diye bir tartışma başlatma düşüncesindeydim.
Fakat zaman, yine benim çok saf davrandığımı
gösterdi bana.Yazımın bu kadar art niyetli kullanılacağı
aklımın ucundan bile geçmezdi. Navkurd isimli
internet sitesinde Fırat Aras mahlaslı şahsın
yazın dilinde sıkça kullanılan cımbızlama
yöntemiyle ustaca bir dil! Kullanarak kendi düşüncesini,
ben haklıyım tavrıyla ileri sürmesi ve
bunu destekler argümanları yaratmak için de benim
yazımı kullanması doğrusu hiçbir siyasi
etiğe sığmaz. Çünkü yazıyı tümden
görmek yerine sadece bir kaç kelimesini cımbızlayıp
süslemesi etik dışıdır. Benim,Sayın
“Kemal Burkay ve onun gibi düşünenleri” isim
vermeden realist olmamakla suçlama gibi durumum söz konusu
bile değil olamazda. Yukarıda da belirttiğim
gibi Kemal Burkay benim idolümdür. Ama öyle anlaşılıyor
ki Fırat Aras mahlaslı şahıs PSK’nin
yeminli düşmanlığına soyunan sahibi
İkram Oğuz’a yaranmak gibi bir sorunu var. Oysaki
kısa bir süre öncesine kadar sahibi olan İkram
Oğuz PSK’ye yaranmak için her türlü şirinliğini
ortaya koymuş PSK’de isteğini de bulamayınca
PSK’den ayrılmış ve PSK’yi suçlamaya başlamıştır.
PSK’yi aile partisi olmakla suçlayan İkram ayrıldığı
zaman eşini, kız kardeşini ve damadını
da yanına almıştır. Peki adama sormazlar
mı hem bir partiyi aile partisi olmakla suçlayacaksın
ve hemde ayrıldığın zaman ailenle
beraber ayrılacaksın? Sonra da gidip daha düne
kadar ekmeğini yediğin partiyi karalamaya kalkacaksın?
Senin ahlaktan anladığın bu mu?
Fırat Aras ve onun gibilerinin yazdıklarını
algılamak doğal çünkü onlar yeminli düşmanlık
postuna bürünmüşler de ç evremizdeki insanlarımızın
yazdıkları anlaşılır değil.
Sosyoloji öğrencisi Zeynel Abidin Göçer’in “Bayram
Bozyel Gerry Adams olabilir mi” yazısı doğrusunu
söylemek gerekirse yazılma mantığını,
yazıyı iki kez okumama rağmen halen anlamış
değilim. Çünkü yazısında bir yandan birlik
ruhunun önemine değinerek: “Hak-Par ve Bayram
Bozyel gelinen son aşamada ezber bozan seyler yapiyorlar.
En son Hak-Par BDP ve KADEP olarak yapılan ortak
acıklamada kürt tarafının istem ve taleplerini
kisaca somutlayip özetleyip ilk yapilmasi gerekenleri
deklere etmelerini, bu özveri ve çabanin ürünü olarak
algılamak lazim” diyor diğer taraftan ise
“Bozyel ve Hak-Par gelenekçi ilişkilerden cok,
güncel ilişkiler ve kürt siyasetinin derlenip toparlanmasina
katkı sunan bir rota ile yollarına devam ederlerse
hem Hak-Par hem de kürt siyasetinin daha dogru bir cizgiye
cekilme ihtimali yüksektir” diye belirleme de bulunuyor.
Yazısının başlığı ise
tam bir muamma ve çelişki. Çünkü Gerry Adams Sinn
Fein örgütünün lideri. Sinn Fein örgütü ise İRA örgütünün
siyasi bir uzantısı. İRA adına siyasi
faaliyetler yürüten bir isim Gerry Adams. Gerry Adams
silahlı propagandayı benimseyen bir örgütün
siyasi sorumlusu ama Bayram Bozyel silahlı propağanda
yürüten bir örgütün siyasi sorumlusu değil.
Yazısında benim yazımı da işleyen
Sosyoloji öğrencisi Zeynel Abidin Göçer eleştirisini
Fırat’ın eleştirdiği Aydoğan
İnal’ın yazısını ben de Fırat
Aras gibi eleştiriyorum. Aydogan İnal tahminlerine
dayanarak böylesi bir yazi yazmıştır. Aydoğan
İnal Hak-Par’ın mali sekreteri midir? Hak-Par’ın
kasasında kac lira olduğunu nerden biliyor?
diye soruyor. Benim Hakparı ne kadar iyi
tanıdığımı ve nasıl destekler
sunduğumu iyi bildiği için Sosyoloji
öğrencisi arkadaşa bu konu da cevap dahi vermeyi
doğru bulmuyorum. Verdiği “ Hak-Par’a destek
sunan arkadaşların Hak-Par adına bu tür
yazılar yazmasını,özellikle de yayınlanmasını
doğru görmüyorum, Sonra Fırat Aras gibilerine
sakız oluyor.” nasihata da eyvallah diyorum.
|