TC Başbakanı Recep Tayyip
Erdoğan'ın Hewlêr Ziyareti Üzerine...
Bekir Topgider
Bilindiği gibi, TC Başbakanı Recep Tayyip
Erdoğan 29-30 Mart 2011 tarihlerinde, önce Bağdat'a,
ardından da Güney Kürdistan'ın başkenti
Hewlêr´e bir ziyaret gerçekleştirdi.
Recep Tayyip Erdoğan ve beraberindeki heyeti Kürdistan
Bölge Başkanı Sayın Mesut Barzani Hewlêr
Havaalanı´nda karşıladı. Daha sonra
Mesut Barzani başkanlığındaki Kürdistan
heyeti ile Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki
Türk heyeti arasında görüşmelerin yapıldığı
basına yansıdı. Ardından da Mesut
Barzani ve Recep Tayyip Erdoğan birlikte yeni inşa
edilen Hewler Uluslararası Havaalanı´nın
açılış kurdelesini kestiler.
TV ekranlarına da yansıdığı
gibi açılış töreninin yapıldığı
salona asılan Irak, Kürdistan ve Türkiye bayrakları
dikkat çekmekteydi.
Mesut Barzani, açılış töreninde yaptığı
konuşmada, Recep Tayyip Erdoğan'ın bu ziyaretinin
tarihi bir ziyaret ve cesurca bir adım olduğunu
vurguladı. Aynı değerlendirmeyi Türk medyası
ve köşe yazarları da yaptılar.
Recep Tayyip Erdoğan ise konuşmasında
Mesut Barzani´ye „sayın başkan“ ve „kardeşim“
diye hitap etti.
Hem Kürdistan Bölge Başkanı Mesut Barzani ve
hem de TC Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın
bu vurgularını ve bu ziyareti, Güney Kürdistan
ile Türkiye arasında bir dönemin kapandığının,
yeni bir sürece girildiğinin işaretleri olarak
değerlendirmek gerekir.
Daha bundan birkaç yıl öncesine kadar Türk devletinin
Güney Kürdistan´a yönelik düşmanca ve saldırgan
bir politika izlediği biliniyor.
Türkiye´deki statükocu, faşist şer güçleri
işi daha da ileri götürerek Kürdistan Bölge Başkanı
Sayın Mesut Barzani ve Irak Cumhurbaşkanı
Sayın Celal Talabani´yi „aşiret liderleri“ olarak
tanımlıyorlardı. Statükocu şer güçlerinin
bununla da yetinmeyerek Güney Kürdistan'ı işgal
senaryoları ve benzeri çığırtkanlıkları
da yine iyi bilinmektedir.
Recep Tayyip Erdoğan'ın Hewlêr ziyaretinden
en fazla rahatsız olan kesim ulusalcı kesim
oldu. Onlar Recep Tayyip Erdoğan'ın Hewlêr´e
gidişini „Mesut Barzani´ye diz çöktü“ diye değerlendirdiler.
Kürt cephesinde ise PKK ve BDP çevresi bu ziyaretten rahatsız
olduklarını dile getirdiler. Kürt sorununun
Hewlêr´de değil, Diyarbakır, Ankara ve Van´da
çözülebileceğini açıkladılar. Sanki Kuzey
Kürdistan´daki Kürt sorunu Hewlêr´de çözülecek gibi bir
iddia ve düşünce varmış, bundan dolayı
da BDP buna doğal bir tepki duyuyormuş gibi
bir havaya büründüler.
PKK ve BDP'nin dışında, genel olarak Kürtlerin
büyük bir çoğunluğu Erdoğan'ın bu
ziyaretini olumlu bir gelişme olarak değerlendirdi.
Kerkük sorunu hala çözüme kavuşmamış olsa
da ABD'nin Irak´a müdahalesiyle halkımız Güney
Kürdistan´da tarihi bir fırsat yakaladı. Ülkemizin
bu parçası özgürleşmiş durumdadır.
Bugün Güney Kürdistan´ın seçilmiş bir parlamentosu,
ordusu, polis gücü var ve ülkemizin o parçasının
her karış toprağını gözü gibi
koruyor.
Kürdistan'ın sömürge yapısı ve konumu
diğer sömürgelerden farklıdır. Bir kez
Kürdistan tek bir devletin sömürgesi değildir. Güney
Kürdistan özgürleşmesine rağmen ülkemiz Kürdistan'ın
üç parçası hala İran, Türkiye ve Suriye devletlerinin
egemenliği altındadır. Diyer bir deyişle
Kürdistan Angola, Vietnam ve Küba gibi klasik anlamda
bir sömürge değildir. Bilimadamı ve yazar İsmail
Beşikçi'nin de vurguladığı gibi, Kürdistan
uluslararası bir sömürge konumundadır. Kürdistan'ın
bu yapısı da doğal olarak Kürt halkının
ulusal demokratik mücadelesinin zafere ulaşmasının
önündeki en büyük handikapı oluşturmaktadır.
Kürdistan böyle bir yapıya sahip olmasa ve ulusal
kurtuluş mücadelesi sadece bir sömürgeci devlete
karşı yürütülmüş olsaydı, hiç kuşku
olmasın ki Kürt halkı da şimdiye kadar
diğer halklar ve ülkeler gibi çoktan özgürlüğünü
ve bağımsızlığını elde
etmiş olacaktı.
Soruna bu çerçevede yaklaştığımızda,
Kürt sorununun büyüklüğü kendiliğinden görülecek
ve bugüne kadar çözülememesinin nedeni de anlaşılmış
olacaktır.
Bundandır ki Güney Kürdistan´daki bu tarihi kazanımları
her Kürt insanının gözünün bebeği gibi
koruması ve oraya zarar verebilecek hareket ve davranışlardan
kaçınılması gerektiğini söylüyoruz.
Diğer taraftan TC devleti ve resmi idolojisi 80
yıl boyunca Kürt halkının varlığını
inkar etti. TC'nin bugünkü başbakanı Recep Tayyip
Erdoğan´ın Hewlêr ziyaretindeki konuşmasında
„Türkiye´de Kürt inkarı politikası son bulacaktır“
açıklaması anlamlıdır. Bir TC başbakanı
ilk kez bu düzeyde bir açıklamada bulunuyor.
Bu, TC devletinin şimdiye kadar Kürtlerin varlığını
inkar ve yok sayma poitikasının iflas ettiğini
kabul etmesidir. Bu bir özeleştiridir.
Sonuç olarak Güney Kürdistan ve Türkiye iki komşu
devlet. Bu iki devlet arasındaki ilişkilerin
normalleşmesi ve gelişmesi her iki devlet ve
halk açısından da önemli bir gelişmedir.
Kuzey Kürdistan´daki mücadele bugüne kadar olduğu
gibi bundan böyle de devam edecektir. Kürt halkı
Kuzey Kürdistan parçasında da ulusal haklarını
elde edene kadar haklı mücadelesini sürdürecektir.
Burada önemi olan şudur: Güney Kürdistan Hükümeti
ve Siyasi Önderliği´nin Türkiye ile ilişkilerinde
diğer parçalarda yürütülen mücadeleye zarar gelmemesi
için hassas ve dengeli bir politika sürdürmesi gerekir.
Aynı şekilde Kürdistan´ın diğer parçalarındaki
siyasi parti ve örgütler Güney Kürdistan´daki kazanımlara
zarar verebilecek tavır ve politikalardan kaçınmalıdırlar.
Böylesi bir politika her zaman gerekli ve elzemdir.
|