Ortadoğu Büyük Bir Değişim
Sürecinde
Bekir Topgider
Kuzey Afrika ve Ortadoğu büyük bir değişim
sürecine girmiş durumda. Tunus´ta başlayan halk
ayaklanmasının ardından, ayaklanmanın
kıvılcımı kısa bir süre sonra
Yemen, Mısır, Libya ve Suriye gibi dikta ve
despot rejimlerle yönetilen ükeleri de sardı.
İster iç dinamiklerin insiyatifi ile gelişsin,
isterse dış dinamiklerin destek ve teşvikiyle
olsun, bu ayaklanmalar haklı ve desteklenmeleri gerekir.
Bu ülkelerde yaşayan halklar artık dikta rejimlerle
yönetilmek istememektedir. Bu ayaklanmalara kayıtsız
kalmak, mevcut dikta rejimlerin halklara zulüm yapmak
için iktidarlarını sürdürmelerini onaylamak
anlamına gelir.
Basın-yayın organları, köşe yazarları
ve siyaset bilimcileri yaptıkları değerlendirme
ve yorumlarında, bu ayaklanmalarla ABD'nin Büyük
Ortadoğu Projesi´ni peyder pey hayata geçireceğini
dile getiriyorlar.
ABD ve Batılı devletlerin daha düne kadar sözkonusu
bu dikta rejimlerle çok iyi ilişkiler içinde oldukları
da yine bilinmektedir.
ABD ve Batılı devletler bölgede istikrarın
mevcut rejimler ve bu rejimlerin liderleri ile sağlanamayacağının
bilincindedirler.
Bu nedenle ABD, bölgeyi kendi ekonomik ve siyasi çıkarları
doğrultusunda yeniden dizayn etmek istiyor. Bölgede
istikrarin bozulmasının kendi çıkarlarına
da zarar vereceğini bilmektedir.
ABD Büyük Ortadoğu Projesi´nin ilk adımını
Afganistan'a ve ardından da Irak'a müdahale ile başlattı.
Bu her iki askeri opersyon ABD'ye hem ekonomik ve hem
de askeri alanda çok pahalıya mal oldu.
ABD, Afganistan ve Irak'ta düştüğü hataya düşmemek
için, Tunus, Mısır, Yemen ve Libya´ya direkt
askeri müdahale yerine mevcut dikta rejimlere karşı
o ülkelerde var olan muhalefeti destekleyerek iktidar
değisikliğine gitmenin daha uygun olacağını
düşünmektedir. Ve bugün o düsünceyi hayata geciriyor.
Bu yazı yazıldığı sırada
BM Güvenik Konseyi´nin üç daimi üyesi Fransa, ABD ve İngiltere,
Libya´ya hava saldırısını başlattılar.
BM Güvenlik Konseyi´nin diğer iki daimi üyesi Çin
ve Rusya ise bu operesyona karşı olduklarını
açıkladılar.
Son günlerde Suriye´de yaşayan halklar Beşar
Esat yönetimine karşı ayaklandılar. Günlerdir
bu ayaklanmalar devam ediyor. Bu ayaklanmalarda asker
ve polisin halka karşı tutumu çok sert oldu.
Polis ve askerlerin ayaklanan halka karşı silah
kullandığı, bu saldırılarda yüzlerce
göstericinin katledildiği, yüzlercesinin yaralandığı
ve çok sayıda kişinin ise tutuklandığı
haberleri geliyor.
Baba Hafız Esat Suriye´yi yıllarca „demir yumruğuyla“
yönetti. Esat sadece Suriye´yi yönetmiyordu, bir bütün
olarak Ortadoğu politikalarına yön verenlerden
biriydi. Deyim yerindeyse bölgede hangi taşı
kaldırsan altında Esat ve yandaşları
vardı. Hafız Esat'ın ölümünden sonra iktidar
koltuğuna oğlu Beşar El Esat oturdu. Beşar
Esat da iktidar koltuğuna oturduktan sonra, zaman
zaman kimi reformlardan söz etse de bu konuda herhangi
bir adım atmadı. O da simdi Suriye´yi babasından
devraldığı dikta rejimi ile yönetiyor.
Suriye´de Araplardan sonra en kalabalık nüfusa sahip
olan halk Kürtlerdir. Kürtler yıllarca bu Baasçı
dikta Esat rejimlerinin zulüm ve katliamlarına maruz
kaldılar. Daha bundan dört-beş yıl önce
Suriye Kürdistanı´nın Kamışlo kentinde
Suriye polis ve askerleri tarafından Kürtlere karşı
hunharca bir katliam gerçekleştirildi. Bu katliamda
onlarca Kürt yurtseveri katledildi. Bu katliamların
yanı sıra yüzbinlerce Kürt halen Suriye´de kimliksiz
konumda bulunuyor.
Suriye´de son yıllarda sık sık Kürt kökenli
asker ölümleri yaşanıyor. Bu örnekler de Baasçı
Esat rejiminin Kürtlere yönelik düşmanca tavrını
bir kez daha gözler önüne sermektedir.
Suriye yüz yıla yakın bir süredir ülkemiz Kürdistan´ın
bir parçasını işgal etmiş ve halkımız
tüm ulusal haklarından yoksun birakilmistir. Ükemizin
diğer parçalarında olduğu gibi Suriye parçasında
da halkımız ulusal haklarını elde
etmek ve kendi toprakları üzerinde özgürce yaşamanın
mücadelesini vermektedir.
|