BÜYÜK ORTADOĞU
PROJESİ
Yılmaz Çamlıbel
Mülkiyet anlayışının ortaya
çıkması; benim, senin, onun kelimelerinin
günlük yaşamımıza girmesinden bu
yana; ezenle ezilenler arasında büyük bir mücadele
yaşanıyor.
O günden beri egemenler, sömürü düzenine karşı
yapılan tüm mücadeleleri, yasak, baskı,
zor ve kanla bastırdılar. Ama, ezilenlerin
kararlı mücadelesi sonucunda baskı politikası,
mutlak bir noktaya gelip tıkanıyor. Tam
bu noktada, egemenlerin projelerini revize etme
yoluna gittiğini görüyoruz. Bu revizyon esnasında,
ezilenlerin ağzına bir parmak bal çalarak,
sömürü düzenlerini devam ettirmenin yolunu bulmaya
çalışırlar.
Tam bu noktada, ezenlerle ezilenler arasındaki
mücadele boyutlanıyor ve daha da önem kazanıyor.
Zira, bir sonraki düzenin nasıl olacağı,
kimin ne kazanıp ne kaybedeceği, bu noktadaki
mücadele belirliyor. Çünkü herkes ortaya koyduğu
örgütlü gücü kadar kazanıyor, zaafı kadar
da kaybediyor.
Sosyalist sistemin yıkılması ve
küreselleşme sonucunda ortaya atılan “Yeni
Dünya Düzeni” Kapitalist sistemin, kendi sömürü
düzenini revize etme programıdır. Çünkü
dünyadaki güç dengeleri bozulmuş, dünya ciddi
bir değişim ve dönüşüm sürecine girmiştir.
Son zamanlarda dünya gündemine oturan “Büyük
Ortadoğu Projesi” ise, Kürdistan’ın
da içinde bulunduğu coğrafyadaki revizyon
projesinin adıdır.
Ülkemiz Kürdistan’ın da yer aldığı
bu coğrafya, yıllardır Dünya Kapitalist
sistemi tarafından soyuluyor. Onlar, soygun
düzenlerinin devamı için, bölge halklarına
kan kusturan yasakçı, baskıcı, üniter
ve totaliter rejimlere yandaş oldular. Bağdat
Paktı, CENTO gibi örgütler kurarak, Kürd ulusal
muhalefetinin ezilmesi için bölge devletlerine yol
gösterdiler. Bölgedeki sömürgeci devletlerin, bozuk
düzene yönelik başkaldırıları
şiddet ve kanla bastırmasına göz
yumdular, hatta çoğu zaman destek oldular.
Ama bu politika artık iflas noktasına
gelmiş bulunuyor. Bunun için dünya kapitalist
sistemi, mevcut sömürü projesini revize etmek istiyor.
Afganistan ve Irak’ı işgal etmelerinin
sebebi budur.
Kısacası, eski dünya yıkılıyor
ve yerine yeni bir dünya kuruluyor. Gözlerimizin
önünde cereyan eden bu durum karşısında
“Kapitalist dünyanın, emperyalizmin yaptıklarından
bana ne” diyebilir miyiz? Bu doğru bir
tavır olur mu?
Geçmişte, böyle düşünen dedelerimiz yüzünden
çok şeyler kaybettik. Örneğin 1. Dünya
Savaşı’nda, eline kalem alan emperyalist
devletler, Suriye, Irak gibi suni devletler kurarak,
ülkemizi bu bölgedeki devletleri arasında paylaştırdılar.
Eğer biz Kürdler, o dönemde örgütlü bir güçle
sürece katılmış olsaydık, en
azından Suriye ve Irak gibi bir Kürdistan devleti
kurulmuş olurdu. Halk ve ülke olarak bu denli
rezil bir yaşama mahkum olmazdık.
Yeni Dünya Düzeni ve Büyük Ortadoğu Projesi
sonucunda bölgemiz, büyük bir değişim
dönüşüm sürecine girmiş, Kürdler olarak
tarihi bir fırsatla yüz yüze gelmiş bulunuyoruz.
Bize düşen görev, ulusal bir birlik oluşturarak,
etkin biçimde sürece katılmaktır. Artık,
başkalarının adımıza konuşmasına
izin vermemeliyiz. Kendi sorunumuzu kendimiz çözmeliyiz.
Peki bu mümkün mü? Buna gücümüz yeter mi?
Duruma kısaca bir bakalım:
1-Sosyalist sistem yıkıldı. Amerika,
dünyanın rakipsiz ağası haline geldi.
Artık ABD, “Attığım adımdan
ya karşı taraf kazançlı çıkarsa?”
diye düşünme zorunda değil. Bu yüzden
daha gözü kara davranabiliyor ve adım atıyor.
2- Ortadoğu’daki halklar yıllardır
sömürü düzenine başkaldırdı ve ciddi
deneyimlere sahip oldu. Bu halkları, şeyh,
kral, şah, diktatör ve sahte cumhuriyet rejimleriyle
yönetmek giderek zorlaşıyor. Bu yüzden
ABD, bölgede daha adil, demokrat, çağdaş
bir düzen kurarak halk muhalefetini yumuşatmak
gereğini duyuyor.
3- Buradaki halklara ülke zenginliklerinden
pay vererek, onların anti emperyalist anti
sömürgeci muhalefetini yumuşatmak istiyor.
4-Mevcut sömürünün devam etmesi için, bölgenin
istikrarlı bir hale getirilmesi gerekiyor.
Bunun içinde istikrarsızlığa neden
olan Filistin ve Kürd sorununun çözülmesi gerekiyor.
Zira bu iki halkın razı olmayacağı
hiç bir proje, bölgede kalıcı bir istikrar
sağlayamaz.
5-Bu yüzden ABD, stratejik ortaklarını
bile belli ölçüde karşısına almak
zorunda olduğunu biliyor ve bu konuda adım
atıyor.
6-Keza ABD, Büyük Ortadoğu Projesi’nin pratiğe
geçirmek için eninde sonunda, Ortadoğu’nun
haritasını değiştirmek zorunda
olduğunu biliyor.
Bu durum karşısında, Kürdlerin Büyük
Ortadoğu Projesi’nin asli aktörlerinden biri
haline geldiğini söylemenin bir abartı
olmadığı ortadadır. Son yıllarda,
Güney Kürdistan’da meydana gelen değişiklikler,
bunun en iyi göstergesidir.
Güney Kürdistan’da elde edilen ulusal kazanımlar,
bazılarının dediği gibi koalisyon
güçlerinin, boynu bükük garibanların cebine
konulan bir lütuf değildir. Bu parçadaki soydaşlarımız
60 yıldır, Irak gerici rejimine karşı
özgürlük savaşı veriyorlar. Şu anda
80 bin civarında, eğitimli bir silahlı
güce sahipler. Buna ilaveten, dünya ve bölgedeki
değişmeleri doğru değerlendiren,
bu yüzden güçlerini yan yana getiren, ulusal bir
cephe kuran ve bu birlikle sürece katılan iki
partimizin ortak kararlılığı,
bu kazanımların elde edilmesini sağladı.
Kürd aydın ve politikacılar tarihi bir
kararla karşı geldiklerinin bilincine
varmalıdırlar. İçine girilen bu tarihi
fırsattan azami ulusal çıkar sağlamak
için, stratejik bir Kürd ulusal birliğinin
derhal oluşturulması gerekiyor. Bunun
için, 4 parça ve dünyadaki tüm Kürdlerin ayağa
kalkması gerekiyor. Bu sürece katılmayan
veya katılanları sabote edenler, tarih
karşısında büyük bir vebal altına
girmiş olacaktır. Çilekeş halkımız,
bu tür insan ve örgütleri asla affetmeyecektir.
Artık birbirimizle didişmekten vazgeçmeliyiz.
Gerçekçi, uygulanabilir projeler yapmalıyız.
Kendi ve düşmanlarımızın gücünü,
doğru değerlendirmeliyiz.
Ne macera, ne teslimiyet.
Başarıya ulaşıncaya kadar mücadelemizi
sürdürmeliyiz.
Haklıyız kazanacağız.
|