DÜNYADAKİ
GELİŞMELER VE KÜRTLER
Hüseyin Kızılocak
e-mail: kizilocak@yahoo.dk
Geçtigimiz yıl dünyada çok önemli gelişmeler
oldu ve öyle görünüyorki bu gelişmeler aynı
hızla devam edecek. Her yılın sonunda,
geçmiş yılların bir degerlendirmesi
yapılır ve yeni yıl için planlar
yapılır. Biz Kürtlerinde eski yılın
bir degerlendirmesini yaparak, yeni yıl için
hazırlıklar yapmamız gerekir.
Çok sayıda kişi geçmiş yılın
degerlendirmesini yaptı. Ben daha fazla geçtigimiz
yılda olup bitenler üzerinde yazmaktansa, yeni
yılda neler yapabilecegimizi yazmaya çalışacağım.
Elbette tümü ile böylesine bir çalışmak
örgütlerin, daha çokta politik partilerin işi.
Ben burda uluslararası düzeyde yapmamız
gereken hazırlıklara genel olarak deginmek
istiyorum.
Elbette geçen yıl dünyada en fazla konuşulan
konu, Irak savaşı oldu. Yine geçtigimiz
yıl, genelde tüm Kürtler ve özelde ise Güneyli
Kürtler açısından, savaş öncesi var
olan kazanımlarını geliştirerek
korumak, onların yaptığı en
önemli çalışma oldu.
Irak savaşı nedeniyle bölge devletlerinin
ve dolayısıyla halkların durumu gündemde.
Bu durum Kürtlerin de gündemde olmasını
sağlıyor. İşte bu nedenle, biz
Kürtler için uluslararası durum çok uygun ve
bu nedenle de, nasıl olsa gündemdeyiz diye
oturmamak, tam aksine yoğun bir diplomasi yürütmek
gerekiyor.
Amerika ve yandaşları Kürdistanı
işgal eden Irak, İran ve Suriye’yi karşısına
almış ve Türkiye ile ilişkileri bozuk
durumda. Biz Kürtlerin bu fırsatı iyi
kullanması lazım. Dünya, yıllarca
ülkemizi işgal edenlere destek sağladı.
Şimdi bu durum tersine dönmüş durumda.
Eger bizler bu fırsatı iyi degerlendiremezsek,
bu fırsatın bir daha ne zaman doğacağı
bilinmez. Onun için 2004 yılı önemli bir
yıldır ve bizlerin atağa geçmesi
gerekir.
Kürdistan’ın Güney parçasındaki bu gelişmeler
bütün Kürtleri sevince boğarken, gelişmeler
nerdeyse dakikası dakikasında izlendi.
Hepimizin gözü kulağı oradaydı. Kürtler,
tarihlerinde ilk kez böylesine bir fırsat yakalıyorlardı
ve gerçekten de bunu birlikte ve çok iyi bir şekilde
kullandılar.
Doğrusu, Kürtler tarihlerinde böylesine iyi
bir yıl geçirmemişlerdi. Burda olan gelişmeler
bizleri sevince boğarken, diger parçalar için
aynı şeyleri söylemek mümkün degil. Diger
parçalarda baskı ve zülüm azalmadan devam etti.
Elbette diger parçalarda da önemli çalışmalar
yapıldı ama bu çalışmalar Kürtlerin
hakları açısından dişe dokunur
bir ilerleme sağlamadı ve hatta kimi yerlerde
durum daha da kötüleşti.
Yeni yılın ilk günlerinde Güneyli Kürtler,
federal bir Kürt devleti için atağa kalktılar
ve nerdeyse Kerkük sorunu hariç, bu hakkı elde
ettiler gibi görünüyor. Biz Kürtler, defalarca aldatıldığımızdan
yine de içimizde bir kuşku var ama, öyle görünüyorki
bu sefer başarıldı.
Güney Kürdistanlı’lar ve elbette başlarda
onların en büyük partileri, KDP ve YNK, bu
duruma gelmek için önemli bir çaba sarfettiler.
Bu durumun devamı için daha fazla çaba sarfetmeleri
gerekiyor. Irak’ta bir Kürdistan Federasyonu için
iyi bir çalışma yapan bu örgütler, uluslararası
düzeydeki çalışmalara da en az ülke içindeki
çalışmalar kadar önem vermek zorundalar.
Kazanımlar ancak uluslararası bir garanti
ile korunabilinir. Elbette P. Bremer ile konuşmak
önemli ama başkalarının da destegini
almak için dünya ya açılmak gerekir.
Şu anda dünya hala Irak savaşı taraftarları
ve karşıtları olarak ikiye bölünmüş
durumda. Kürtler bu bölünmüş dünyada iyi bir
diplomasi yürüttüklerinde her iki taraftan da destek
alabilirler. Ama bu çaba yürütülmezse, Amerikan
karşıtlığı yüzünden, Kürtler
de karşıya alınabilinir ve nitekim
güncel durumda budur. İyi bir diplomatik çaba,
Irak savaşına karşı çıkan
sol kesimleri köşeye sıkıştırabilir.
Onlar, yıllardır ezilen halkların
yanında olduklarını tekrarlıyorlar.
Biz, onlara bunu hatırlatmalıyız
ve savaşa karşı olmalarına rağmen,
Kürt halkının haklı mücadelesine
destek vermeleri için onları sıkıştırmalıyız.
Öte yandan, Türkiye, Avrupa Birligi’nden görüşmelerin
başlaması için tarih almak için göz boyama
türünden kimi kanuni degişikler yaptı
ama gerçekte Kürtler açısından degişen
bir şey yok.
Bu yıl AB-Türkiye ilişkileri açısından
çok önemli bir yıl. Bu yıl aralık
ayında Türkiye’nin durumu için yeni bir karar
verilecek ve yine bu yıl Avrupa Parlamentosu
seçimleri yapılacak.
AB ülkelerinde Türkiye ile ilgili olarak iki hatta
üç tutum var. Bunlardan ilki; Türkiye’nin üyeligine
tümden karşı çıkan aşırı
sağ çevreler. İkinci grup; Türkiye’nin
üyeligine karşı olmamakla birlikte, bunun
şimdilik çok erken olduğunu söyleyen sağ
çevreler. Üçüncü grup ise; Türkiye’nin Kopehag Kriterlerini
yerine getirmedigini söylemelerine rağmen,
hem sağ kesimlerin karşı çıkmasına
tepki olarak, hem de AB’nin bir hristiyan klübü
olmadığını ispatlamak için “müslüman”
Türkiye’ye tarih vermekten yana olan sol çevreler.
Elebette böyle gruplandırılmasına
rağmen, bunlar hem tam olarak görüşlerini
kesinleştirmemişler, hem de Türkiye’de
ki demokratik ve ekonomik gelişmeyi izlemekteler.
Kısacası, bunların büyük bir kısmı
hala kararsızdır.
Biz Kürtler, Türkiye’nin AB üyeligine karşı
olmadığımızı ama Türkiye’nin
bu göz boyama türünden degişiklerle AB’ye kabul
edilmemesini, Tüderkiye’nin Kürtlerin temel haklarını
kabul etmesi ve genel olarak demokratik gelişmeleri
sağlamasından sonra tarih verilmesi için
diplomatik çalışma yapmalıyız.
Türkiye, bir yandan, göz boyama türünden yaptığı
degişiklikleri AB’ye yutturmaya çalışırken,
AB’nin hıristiyan klübü olmadığını
ispatlaması için Türkiye’yi kabul etmesi gerektiğinin
propagandasını yapıyor. Bizler, AB’nin
bir demokratik ülkeler topluluğu olduğunu
onlara hatırlatarak ve Türkiye’yi sadece ”müslüman”
olduğu için değil, gerekli kriterleri
yerine getirmesi halinde, tarih verilmesi veya üye
edilmesi gerektiğini, söylemeliyiz.
AB’nin hemen hemen her ülkesinde Kürt var. Bulunduğumuz
ülkelerde paneller konferanslar düzenlemeliyiz.
Avrupa Parlamentosu için seçim yapılacak dönemlerde,
seçim toplantıları düzenlemeli ve adayları
çağırmalıyız. Onlara, bizlerin
de oy kullandığımızı hissettirmeli
ve onların politikaları üzerinde etkili
olmalıyız. Gazetelere makaleler yazmalı,
onu yapamıyorsak okuyucu mektupları yazmalıyız.
AB ülkelerinde bu imkanlar var ve bunları kullanmalıyız.
Tek tek kişiler de bunları yapabilir.
Bunu yapamıyanlar, her yerde, karşılaştıkları,
her Avrupalıya bunu anlatmalıdırlar.
Bununla yetinmeyip, seçimler döneminde yapılan
seçim toplantılarına katılmalı
ve söz alarak, Kürtlerin durumunu çok kısa
olarak anlattıktan sonra, onların bu konuda
ki politikalarının ne olduğunu sormalıyız.
Elbette Avrupa ülkesi deyince, sadece eski AB üyelerine
gitmekle yetinmemeliyiz. Bu mayısta AB’ye üye
olacak ülkeleride unutmamalıyız. Bu ülkelerde
fazla Kürt yok ama bunu Kürt örgütleri organize
etmeli ve onlara yönelik diplomatik bir atak başlatmalıdırlar.
Elbette Türkiye de hemen üye olamayacağını
iyi biliyor ama Türkiye’nin derdi, tarih almasından
sonra AB’nin yapacağı yardımlar,
yani para. Bu paraya ihtiyacları var ve biz
de bunu kullanarak kendi durumumuzu dile getirebiliriz.
Aynı şekilde Kürdistanı’ın
Doğu ve Küçük Güney parçaları dünyanın
gündeminde. Amerika’nın açıkça İran
ve Suriye’ye karşı tavır alması,
bu iki ülkenin, dolayısıyla Kürtlerin
durumunu aktuel hale getiriyor. Bu uzun süredir
böyle olamsına rağmen, bu iki parçadaki
Kürtlerin, bundan yeterince yararlanıp iyi
bir diplomatik çalışma yaptıkları
söylenemez. Bunların da bu fırsatı
iyi degerlendirerek, bir diplomatik atak yapmaları
gerekiyor.
Öte yandan, Ülkemizi işgal eden devletler,
yıllardır bize karşı ortak hareket
ediyorlar. Son zamanlarda Güneyde elde edilen kazanımlara
karşı durmak için başta Türkiye olmak
üzere Suriye ve İran harekete geçmiş durumdalar.
Bunlar bize karşı ortak hareket ederken,
bizlerin ortak çabaları olsa da, henüz yeterli
derecede örgütlü değil. Biz bunu daha organizeli
bir hale getirebilir ve onların her ortak saldırılarına
karşı birlikte durabiliriz.
Türkiye’nin geçen yıl Güneye yapmak istedigi
işgal hareketine güçlü bir şekilde kitle
halinde karşı çıktık ve sokaklara
döküldük. Bu bir örnekti ve başarılı
oldu ama bu yeterli değil. Bu daha da organizeli
bir şekilde olmalı ve sadece sokağa
dökülme ile değil, sistematik bir diplomatik
çalışmayla olmalıdır.
Elbette her parçanın kendine göre sorunları
var ve bunlar için ayrı ayrı çalışma
yapılabilinir ama en önemlisi, bölgenin, dünyanın
gündeminde olduğu bu zamanda, bizim bir ulus
olduğumuzu ve dünyanın artık bu soruna
gözlerini kapatmaması gerektigini gösterebilmektir.
Dünya kamuoyu kendi çıkarları için halkımızın
bu durumda kalmasına yıllarca göz yumdu
ve biz artık buna yeter demeliyiz.
Bütün bu nedenlerledir ki, bizler imkanlarımızıda
zorlayarak, bu yıl dünyanın her tarafına
ulaşarak kendimizi anlatmalıyız.
Dünyanın dört köşesine yayılmış
bizler için bu zor degil ama bunun için daha iyi
organize olmalıyız.
Örgütlerimiz bunun üzerine kafa yormalı ve
bunu organize etmelidirler. Bir kere merkezi düzeyde
bir plan yapılmalı. Kürtlerin bulunduğu
ülkelerde diplomatik çalışma için komiteler,
örgütler oluşturmalıdır. Bunlar yapılırken
aynı zamanda yıllık bir plan yapılmalı
ve bu plan çerçevesinde diplomatik trafik yoğunlaştırılmalıdır.
Bu günlerde uluslararası basında Güney
Kürtlerinin federasyon oluşturmasının
komşu ülkeleri rahatsız edecegi yazılıyor
ama bir allahın kulu çıkıp, Kürtler
yeterince bunlardan çekti, artık yeter, Kürtlerinde
kendi geleceklerini belirlemeleri, kendi haklarıdır
deyip, bu zorbalığa karşı çıkmıyor.
Bu durum devam ederken, Kürtler bir diplomatik atak
başlatıp, ey dünya, Kürtlerde bir ulustur
ve diger halklar gibi bizimde haklarımıza
saygı gösterin ve bize bu zorbalığı
layık görenleri durdurun, demiyorlar. Böyle
zamanlarda pasif olmak fayda vermez, aktif olmak
gerekir. Eger geleceğimize kendimiz karar vermek
istiyorsak, sesimizi yükseltmenin tam zamanıdır.
|