Hak ve ÖZGÜRLÜKLER PARTİSİ HEYETİ
ALMANYA’da
Heyet üyelerinden Fehmi Demir’le yaptığımız
röportaj:
Hak ve Özgürlükler Partisi’nin AB’ sürecine
ilişkin, yaptığı bu yürüyüş
ve öncesindeki çalışmaları hakkında
kısaca bilgi verebilir misiniz? Hak-Par’ın
AB sürecine ilişkin yaklaşımı
ve Türkiye’nin sürekli olarak tekrarladığı
AB ve Kopenhang Kriterleri’nin yerine getirdikleri
izlenimleridir. Sizce bu süreçte Türkiye AB sürecine
girişi tamamlamış mıdır?
Bildiğiniz gibi bu yıl, Türkiye’in Avrupa
Birliği’ne girişi açısından
önemli bir yıl, partimiz Hak-Par’’da bu sürecin
daha sağlıklı ve haklı taleplerimizin
AB’ye ulaşması için bütün bir yıl
boyunca bu çerçevede birçok yerde eylem ve etkinlikler
gerçekleştirdi ve bu yılı da “Hak-Par
AB sürecinin eylem yılı” olarak ilan etti.
Bu doğrultuda da hareket etti. Hepinizin bildiği
gibi AB yüzyılın projesidir. Bu projenin
gerçekleşmesi halinde, dünyada ve bölgemizde
önemli gelişmeler olabeliceğine inanıyoruz.
Bildiğiniz gibi, Türkiye’nin AB süreci bu
yıl başlıyor. Bu nedenle bu süreç
biz Kürtler için daha da büyük önem arz etkmektedir.
Biz 20 milyon Kürt de bu süreçle doğrudan ilgiliyiz.
Bu proje, biz Kürtlerin de geleceğini etkiliyen
bir projedir.
Biz de Hak-Par olarak, bu mantıktan hareketle
2004 yılını AB Eylem Süreci olarak
ilan ettik. Bu çerçevede öncelikle Kürtlerin Avrupa
Birliği’nden beklentilerini tespit etmek amacıyla
değişik Kürt çevrelerini, aydınları,
geleneksel toplum liderlerini ve halkımızı
kapsayan bölge toplantıları yaptık.
Bu toplantı sürecinde Kürtlerin talepleri neler
olamalıdırı tartıştık.
Bu toplantılardan birini de Diyarbakır’da
yapmak istedik. Ancak valiliğin izin vermemesi
nedeniyle bu toplantıyı gerçekleştiremedik.
Fakat tüm engellemelere rağmen, Diyarbakır’daki
aydın, DKÖ temsilcilerinin görüşlerini
tesbit ettik. Bu doğrultuda da hazırladağımız
raporu, AB’nin Türkiye’deki yetkili çevrelerine,
sivil toplum örgütlerine, temsilcilerine ve basına
ulaştırdık. Türkiye’de demokrasi
ve Kürt sorununun çözümü önerileri başlıklı
raporumuzu hazırladık ve kamuoyuna sunduk.
Türkiyeyi yönetenler, Türkiye’de yapılan küçük
olumlu değişiklikleri çok büyük devrimlermiş
şeklinde göstererek, Türkiye ve Avrupa kamuoyunu
sürekli yanıltmaya çalışmaktadır.
Oysa Türkiye’nin temel sorunu olan ve 80 yılldır
çözülemeyen ve diğer sorunların kangrenleşmesine
neden olan Kürt sorunun çözümü noktasınada
ne yazık ki, elle tutulur bir adım atılmış
değildir.
Sayın Demir, bize yürüşünüzün ne zaman
başladığını ve nasıl
devam edeceği konusunda biraz bilgi verebilirmisiniz?
Bu durumu birinci elden anlatmak ve AB’nin tarihlerinde
olduğu gibi Kürtlerin yeniden unutulmaması;
raporumuzu doğrudan AB Komisyonuna ve AB Parlamentosuna
ulaştırmak için Kürdista’nın birçok
ilinden başlarak önce Diyarbakır’da sonra
da Ankara’da birer basın açıklaması
yaptık. İlk günden yürüyüş gününe
kadar olan Brüksel yürüyüş takvimimiz şu
şekildedir:
Çeşitli illerden gelecek heyet üyeleri Brüksel’e
hareket için 27 Eylül Pazartesi günü bulundakları
şehirlerden yola çıktı. Farklı
kentlerden gelen heyet üyeleri 28 Eylül Salı
günü Diyarbakır da buluşup, Sanat Sokağı’nda
toplanacak delegasiyon aynı gün saat 16.00’da
Brüksel’e gönderilmek üzere uğurlandı.
29 Eylül Çarşamba günü: Ankara Yüksel
Caddesinde basın toplantısı yapan
heyet, Brüksel yürüyüşü için son startı
verdi. 2 Ekim Cumartesi günü, yol düzergahı
üstünde bulunan değişik siyasal çevrelerle
görüşmelerde bulunarak.3 Ekim Pazar
günü, Brüksel de miting gerçekleştirilecek.
Ayrıca Türkiye’den gelen heyet ile Avrupa’da
yaşayan Kürtler hep birlikte Kürt Ulusal taleplerini,
beklentilerini ve bu alandaki kararlılıklarını
sergiliyecekler. 4 Ekim Pazartesi günü de
yürüyüşün son programı gerçekleştirilecektir.
Ülkeden gelen heyete kişilerin ve Avrupa’dan
kendilerini destekleyen kişilerin oluşturdukları
bir heyet Avrupa Komisyonu ve Avrupa Parlementosu
yetkilileri ile görüşmelerde bulunacak, hazırlanan
raporu kendilerine iletecekler.
Yürüyüş boyunca yapıtğınız
eyleme ilgi nasıldı?
Yürüyüş boyunca Kürt kamuoyu üzerinde bıraktığımız
ilgi oldukça iyiydi. Ancak, Türk kamuoyunca gereken
ilginin gösterilmemesi oldukça ilginçti.
Sizce bu bilinçli bir ilgisizlikmiydi, nedeni
neydi?
Sanırım Türk basını bir yerlerden
direktif aldığını, Hak-Par’ın
dillendirdiği haklı Kürt taleplerinin
kamuoyuana yanısımasını istememelerindendir.
Örneğin, Ankara’daki basın açıklamamıza
İHD, Türkiye İnsan Hakları Vakfı,
Mazlum-Der, Emep, ÖDP, Dehap, TKP gibi parti ve
örgütleri destek amacıyla davet ettik ancak,
onlardan da gereken ilgiyi görmedik.
AB’den temel beklentimiz, “kimi stratejik ve siyasi
çıkarlarını” geçmişte olduğu
gibi kurban etmemeleri, kendilerinin belirlediği
AB kiriterlerini Kürt sorununun çözümü noktasında
da uygulamalarıdır. Bu süreçte Türkiye
ile müzakerelere başlarken, Kürt meselesini
görmemezlikten gelmemeleridir. Ayrıca hazırlayacakları
raporlarında “ biz Türküz, kimseden emir almayız“
diyen Kasımpaşa kabadayısına
hatırlatmalarıdır.
Bunun hatırlatılmaması halinde,
Kürt sorununu kendilerinin kısa süreli hesaplarına
kurban etmeleri halinde, gelecekteki sıkıntıyı
Kürtlerle birlikte onlar da yaşayacaktır.
Biz Hak-Par olarak, Kürtlerin kendi ulusal hak
ve özgürlükleri tanınıncaya kadar direnmeye
ve mücadele etmeye devam edeceğiz. Dünyadaki
her halk gibi Ortadoğu’da 40 milyon, Türkiye’de
20 milyon nüfusa sahip Kürt hakının da
özgür olması ve kendi kendini yönetmek hakkıdır.
Son olarak bize iletmek istediğiniz bir
mesajınız var mı?
Kürt halkının hak ve özgürlüklerine sahip
çıkan ve Kürt hakının özgürlüğünün
grup ve sahsi çıkarlarına kurban edilmesini
istemeyen herkesi 3 Ekim’de Brüksel’de yapacağımız
yürüyüşte Kürtlerin hak ve özgürlüklerini talep
etmeye çağırıyorum.
|