“DEMİRE SAHİP
OLAN EKMEĞE SAHİP OLUR”* DEMİŞ BİRİLERİ…
Ferat Ayebe
Benito Mussollini’nin İtalya’sında
toplumsal yaşamın bütününe sinen “yurtsever,
vatanperver” faşist vurgu, gerek yaşama hükmeden
hiyerarşi, gerekse bu hiyerarşiyi kontrol eden
mekanizma olarak devletin ve iktidarı ele geçiren
liderin eliyle önce örgütlenir sonra yönetilir. Hakim
görüşe zıt düşünceler, muhalif seslerin
çıkması çeşitli baskı unsurlarıyla
önlenir. Bu baskı unsurunun boyutu bu koşulların
ne kadarının somut uygulandığıyla
veya uygulamaya geçirildiğiyle doğru orantılıdır.
Musollini; Kara gömleklilerden oluşan
faşist parti yapılanmasında ve daha sonra
iktidarında, orduyu ve askeri, hakim bir sınıf
olarak toplumsal yığınların üstünde
tanzim etmiştir. Böylece, militarist bir kast sistemini
oturtmayı başarmıştır. Sistemli
militarizmden beslenen soylu ailelerin çocuklarının
yolu bir şekilde kışladan geçer ve bu kışladan
tırnak içinde sivil hayata atılır, milletvekili
olur, belediye başkanı olur, tüccar olur, devletin
üst kademelerinde bürokrat olur v.s…
Aynı toprak üzerinde yaşayan
insanların gelenekselde de var olan milli ve yurtsever
düşüncelerle militarize edilmesi, askeri erkin ve
militarist düşüncelerin rahatlıkla toplumsal
alana müdahale etmesi ve karşılık bulmasıyla
açıklanabilir. İtalyan Faşizmi; ırkçılık
üzerinden bir militarizm tanımı yapmamış
bizzat yurtseverlik üzerinden bir tanım yapmıştır.
Bir başka deyişle Mussollini’nin militarizmi
ülke geleneklerinde kendini gizleyerek hayatın her
alanına rahatlıkla sızmıştır.
Yukarıda Musollini İtalya’sında
faşizmin, yurtseverlik üzerinden tekçiliği,tektipçiliği
nasıl yeşerttiğini görüyoruz…
Yurtsever düşüncelerin bu kadar
kolay militarize edilmesi, yurtseverlik kavramının
kendisinin göreceli bir kavram oluşundandır.
Nasıl bir yurt sevgisi? Kime ve neye göre yurt sevgisi,
(ya da herkes yurdunu sevmeli mi? )Bu şaş, içi
boş sevginin militarize edilmesi; silahı kutsayan
tarafın, ötekine duyduğu nefreti, araçsallaştırmasından
başka bir şey değildir.
Bir de sol söylem etrafında
örgütlenen “sosyal-yurtseverlik” var ki şöyle der;
" yabancı bir ulusun hâkimiyetini
önlemede gerek burjuvazinin, gerekse proletaryanın
ortak çıkarı vardır " diyerek. Kolayca
her iki sınıfın, kendi ulus devletini savunma
da ortak çıkarları gereği birleşebileceklerini
ifade eden sadece anti emperyalist bir düzlem üzerinden
örgütlenen bakış açıları sorunu mülkiyet
düzleminde, “yurtsever” politikaları öne koyarak
“sosyal şovenizme” düşmektedirler. Çünkü aynı
toprak parçası üzerinde yaşadığınız
diğer halklardan soyut, üzerinde yaşadığınız
toprak parçasını kendi mülkiyetiniz de görerek,
bir başka ulusun kendi iradesini ve onun ulus olma
mücadelesini yok sayarsınız
Birde bakarsınız ki, vatanın
ve milletin bölünmez bütünlüğü kervanına siz
de katılmışsınız!
Ağustos 2007 tarihli Marksist Tutum
dergisinde Oktay Baran tarafından yazılan makalede,
Baran yurtseverliğin tanımını; “Sosyalist
fikirleri, yurtseverlik adı altında milliyetçilikle
zehirleme yaklaşımı” seklinde ortaya koymuştur.
Türkiye’de sol içersinde yurtsever düşüncelere
yakın hareketler bknz: TKP, HÖC, ESP, KIZILBAYRAK V.S…
Son olarak Kürdistan’da örgütlenen
yurtseverlik var ki;
Sistemli bir şekilde her iki
taraftan savaşa çanak tutanların “derin ilişkileri”
nedense hep “yurtseverliğin” kıta sahanlığında
şekillendi. TSK’nın dayattığı
yıllarca süren iç savaş yüzünden Kürdistan’da
“yurtseverliğin” silah üzerinden tarif edilmesi,
milliyetçiliğin ve militarizm’in tohumlarını
coğrafyamızda yeşertti. Bu etki ve tepki
yasasından yeşeren yurtsever tohumlar, bir zaman
sonra T.C.’den ziyade, silaha ve şiddete karşı
çıkan Kürt hareketlerini, sivil toplum örgütlerini,
aydınları da bu bağlam üzerinden ajan,
işbirlikçi gösterebildi.
Şimdi…
“*Demire sahip olan ekmeğe sahip
olur” demiş birileri…O zaman yukarıda yazılanların
gölgesinde -kim olursa olsun- elinden demir çubuklarını
bırakmayanlar, gün gelecek tırnak içinde kendi
“özgür” topraklarında ötekileri, kendi gibi düşünmeyenleri,
ekmeksiz bırakmayacak mıdır?. Bu sizi de
korkutmuyor mu?..
Son soru?
Sınıfların ve devletlerin
ortaya çıkmasından bu yana ezilenlerin
hiç yurtları olmuş mudur?
*Benito Mussolini
|