HAK-PAR: Kürtsorunu
eşitlik temelinde ve federasyonla çözülmeli
HAK-PAR PARTİ MECLİSİ´NİN
6 EKİM 2004 TARİHLİ AVRUPA KOMİSYONUNUN
TÜRKİYE HAKKINDAKİ İLERLEME RAPORU
DEĞERLENDİRMESİ
Avrupa komisyonu 6 Ekim 2004 tarihli İlerleme
raporunda Türkiye’nin Kopenhag siyasi kriterlerini
karşıladığını belirtiyor.
Bilindiği gibi Kopenhag Siyasi kriterleri
İnsan Hakları,Demokrasi ve Azınlık
haklarının kurumsallaşmasını
ve korunmasını da kapsıyor.
Örgütlenme ve ifade özgürlüğü temel insan
haklarındandır. Bu hakka göre şiddet
içermeyen her görüşün ifade edilmesi ve yine
şiddet içermeyen her türlü siyasal görüşün
örgütlenmesi olanağı olmalıdır.
Bu gün halen Türkiye’de etnik esaslara dayalı
veya Türkiye’de farklı etnik yapıların
olduğunu benimseyen Siyasal Partilerin Kurulması
yasaktır. Keza farklı etnik unsurlara
ait değerleri yaşatmanın gerekliliğini
belirten beyanatlar bile ceza müeyyidesine tabidir.
Öte yandan raporda Kürt Azınlığın
ve diğer azınlıkların kültürel
hakları tanınmaya başlandı belirlenmesi
de vardır. Son Avrupa Birliği uyum düzenlemelerine
rağmen halen Türkiye’de mevzuatta Kürt sözcüğü
bile geçmiyor.Yerel dil ve lehçe adı altında
haftada yarım saat radyo ve televizyonda Kürtçe
yayın yapılıyor.Özel Kürtçe dil kurslarının
açılmasına izin veriliyor.20 milyon Kürt
nüfusa yönelik haftada sadece yarım saat radyo-televizyon
yayını gerçekten göz boyamaktan başka
bir şey değildir.Bunu Kürtlerin ve Kürtçe’nin
örtülü kabulü olarak değerlendirebiliriz.Fakat
Kürtçe ve Kürtler halen resmiyette kabul edilmiş
değiller.
İlerleme raporunun yayımlanmasından
sonra Türkiye’de Başbakanlık İnsan
hakları danışma kurulu bir rapor
yayımlandı. Raporda azınlıklar
ve azınlık haklarından bahsedildiği
için Komisyon Başkanının raporunu
kamuoyuna açıklamasına fiili müdahale
oldu. Komisyon üyeleri halen tehditler alıyor.
Başbakan bu raporu tanımadığını
belirtti. Komisyon üyelerinin maruz kaldığı
maddi ve manevi baskı adli soruşturmaya
bile konu olmadı. Bu hak tanımazlığın
Türkiye’de bir idari uygulama olduğunu gösteriyor.
Türkiye’de Başbakanlık İnsan Hakları
danışma Kurulu oluşturulurken her
kesimden temsilci alındı. Fakat Kürtleri
temsilen kurula kimse alınmadı. Bu durum
halen Türkiye Cumhuriyetinin Kürt realitesini resmen
kabul etmediğinin bir göstergesidir.
Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan
Bölgesel veya Azınlık Dilleri Şartı
ile Ulusal Azınlıkların Korunması
için Çerçeve Sözleşmesi bile ilerleme raporunda
gözetilmemiştir. Bu şartlara göre azınlıkların
siyasal özerkliği, anadillerinin kamusal ve
özel alanda kullanma özgürlüğü,anadilden okul
öncesi eğitimden, üniversite sonrası eğitime
kadar, eğitim hakkı, örgütlenme özgürlüğü,
asgari güvence altına alınması gerekli
haklardandır. Türkiye’de bu haklar tam olarak
hiçbir azınlığa sağlanmamıştır.
Bu anlamda Kopenhag siyasi kriterleri karşılanmamıştır.
Fakat kısmı ilerleme ve iyileşmeler
vardır.
Avrupa Komisyonunun Kürtleri azınlık
olarak tabir etmesi de talihsizliktir. Kürtler ülkesi
ve nüfusu ile kendi kaderini belirleyebilecek nitelikte
bir ulustur. Avrupa Parlamentosunun 1992 yılında
“Kürt Halkının Kendi Kaderini Tayin Etme
hakkı vardır “ diye bir karar aldı.
Rapor bu belirlemenin de gerisinde kalmıştır.
Raporda Kürtlerden bahsedilirken, Kürt Ulusu veya
Kürt Halkı kavramlarının kullanılması
daha sosyolojik ve hukuki olurdu. Bu gün Türkiye’de
yaşayan Kürt nüfus 20 milyonun üzerindedir.
Türkiye’deki en büyük iki etnik yapıdan birdir.Kürtler
göçebe bir halk değil. Türkiye içinde kendi
coğrafyasında yaşayan en eski ulustur
. Kürt sorunun çözümü eşit haklara dayalı
federal bir sistem ile mümkündür. Kürt sorunu bir
demokrasi ve insan hakları sorunsalı değil.
Siyasal temsil ve siyasal otoriteyi paylaşma
sorunudur. Türkiye’de üniter devlet yerine çoğulcul
federatif bir idari rejim ikame edilmedikçe Kürt
sorunu çözülmüş sayılamaz ve çözülemez
de.
Avrupa Birliği bir uygarlaşma projesidir.
Türkiye’nin bu projeye dahil olması parti olarak
bizim de isteğimizdir. Fakat Avrupa Birliği
aynı zamanda bir barış ve istikrar
projesidir. Kürt sorunu çözülmeden Türkiye’de istikrar
olmaz. Bu sorun çözülmeden Türkiye Avrupa Birliği’ne
alınırsa buradaki istikrarsızlık
AB’nin siyasal kurumlarına sirayet edecektir.
Kürt muhalefeti Brüksel’e taşınacak. Bunu
önlemenin yolu müzekkere sürecinde Türkiye’yi Kürt
sorunun siyasal çözümüne ikna etmekten geçer. Bunun
için de atılması gerekli öncelikli adımlar
şöyle sıralanabilir.
- Köy
koruculuğu lağvedilmeli,
- Siyasi
Partiler yasasında etnik ve sınıfsal
esaslara dayalı parti kurma önündeki engeller
kaldırılması ve Türkçe dışındaki
dillerle de siyasi faaliyetlerin serbest edilmesi,(halen
partimizin merkez yöneticileri ve il başkanları
hakkında Kürtçe konuşmalar nedeniyle ilerleme
raporunun yayınından sonra da açılmış
devam eden davalar mevcuttur.)
- Kürtçe
devlet okulları dahil eğitim alanında
okul öncesi eğitimden itibaren üniversite sonrası
eğitime kadar (ana dilde eğitim hakkı
çerçevesinde özellikle Kürt çocukları için)
eğitim dili olarak kabul edilmeli.
- Anayasa
değiştirilerek Kürtlerin varlığı
tanınmalı ve hakları güvence altına
alınmalıdır.
- Kürtçe’nin
kamusal alanda 2.resmi dil olarak kabul edilmesi,
- Tam
gün Kürtçe yayın yapan devlet ve özel radyo
ve televizyonlara lisans verilmesi,
- Kürt
dil ve kültürünün gelişimi için devlet üniversitelerinde
Kürt enstitülerinin açılması,
- Kürt
sivil demokratik örgütlerinin kurulması önündeki
engellerin kaldırılması, gibi adımların
atılması .
- Kürt Sorununun nihai ve kesin çözümü ise
bugün birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi Türk
ve Kürt halklarının eşitliğine
dayanan federal bir idari ve siyasal yapılanmadan
geçmektedir.
Hak-Par olarak 6 Ekim 2004 tarihli Avrupa Komisyonunun
Türkiye hakkındaki ilerleme raporunda belirtilen
iyileşmelere genel olarak katıldığımızı,
özelde ise Kürt sorunu ve insan hakları alanındaki
yukarıda özetlediğimiz kaygılarımızın
devam ettiğini belirler ve müzekkere sürecinde
bu kaygılarımızın giderilmesini
ümit ediyoruz. Bu sorunun evrensel hukuk normları
ve siyaset anlayışı içinden çözümü
için atılması gerekli çok adım var.Öncelikle
en azından Kürt temsilcilerin de Avrupa Birliği
ile müzekkerelere katılması sağlanmalıdır.
29.11.2004
ANKARA
HAK VE ÖZGÜRRLÜKLER PARTİSİ
HAK-PAR
|