PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
 PSK
PSK Bulten
 KOMKAR
 Roja Nû
 Weşan/Yayın
 Arşiv
 Link
Pirs û Bersîv
Soru / Cevap
Webmaster
1
 
 
 

HAK-PAR Dışişlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Hasan DAĞTEKİN ile Brüksel’de yaptıkları eylemle ilgili yaptığımız Röportaj

Necla Morsünbül

Türkiye’nin AB sürecine girmeye çalıştığı bir dönemde, Hak-Par olarak önemli bir eylem gerçekleştirdiniz, Diyarbakır’dan Brüksel’e kadar geldiniz? Bu gerçekleştirdiğiniz eylem hakkında kısa bir bilgi verir misiniz?

Evet, biz bu etkinliği, 04 Ocak 2004 tarihinde yapılan 1. Olağan Büyük Kongremizden sonra, seçilen yeni Parti Meclisimizin aldığı karar doğrultusunda, yeni Başkanlık Kurulumuzun hazırladığı 1.dönem çalışma programı çerçevesinde planladığımız etkinliğin bir parçası olarak gerçekleştirdik.

Hazırlık çalışmalarını kısaca açıklayacak olursak; Türkiye’nin AB’ye girmek için, İcra ve Yasama Organlarının, gerçekleştirdiği değişikliklerin Kürtler açısından olsun, demokratikleşme açısından olsun son derece yetersiz kaldığını, Kürt sorununun çözümü açısından ise; adeta kamuoyu ile alay edercesine bazı değişiklikleri gündeme getirdiğini hepimiz biliyoruz. Bu tespitten hareketle biz Kürtlerin de, hem Kürt sorununun çözümü için  hem de Türkiye’nin demokratikleşmesi açısından  temel olarak atılması gereken adımların neler olduğunu kamuoyuna bir kez daha, bu vesileyle duyurmak; TBMM’ne bu talepler doğrultusunda köklü değişikliklerin yapılması çağrısında bulunmak; AB’nin organlarını da bu talepler doğrultusunda bilgilendirmek ve Kürtler olarak bu taleplerin takipçisi olacağımızı belirtmek amacıyla bir rapor hazırlama kararını almıştık. Çünkü biz bu süreci çok önemli buluyoruz. Hatta Kürtler etkin olarak bu süreçte rol almazlar ve taleplerini etkili bir tarzda canlı tutmazlarsa bu sürecin aleyhlerine sonuçlanmaması için hiçbir neden yoktur.

Bu raporu; 2004 ilk bahar aylarında bir çok ilde çeşitli toplantı ve konferanslar yaptıktan sonra, katılımcıların da önerileri ve görüşleri doğrultusunda toplayacağımız verilerden sonra hazırlamayı uygun gördük. Nihayet bu toplantı ve konferansları gerçekleştirdikten sonra 26-27 Haziran 2004 tarihinde raporumuzu hazırladık.

Hazırladığımız raporu Türkçe, Kürtçe ve İngilizce olmak üzere üç dilde başta kamuoyu olmak üzere Hükümete, Parlamentoda grubu bulunan iki partiye, TBMM’ne, sivil toplum örgütlerine, basına ve Türkiye’de bulunan AB temsilciliği ile AB’ye üye 25 ülkenin Büyükelçilerine, bir çoğu ile görüşmek suretiyle, verdik.

İşte söz konusu eylemimizi de bu çalışmanın bir parçası ve devamı olarak gerçekleştirdik. Etkinliğimiz; raporumuzu AB yetkili organlarına Brüksel’de bizzat vererek, bu vesileyle kamuoyunun ve AB organlarının dikkatini Türkiye’deki sorunlara bir kez daha çekmek için bir yürüyüş ile gerçekleştirmek şeklindeydi. Bu yürüyüşü AB komisyonunun Türkiye ile ilgili hazırladığı raporu kamuoyuna duyuracağı 6 Ekim 2004 tarihi arifesinde yapmak amacındaydık. Bildiğiniz gibi eylemi ilk önce, 27 Eylül 2004 tarihinde Van ilinde, sonra 28 Eylül 2004 tarihinde de Diyarbakır’da  basına bir açıklama ile başlatmak suretiyle gerçekleştirdik.

Peki bu eylemle amacınıza ulaşabildiniz mi? Brüksel’de kimlerle görüştünüz. Sizi nasıl karşıladıklar?

Amacımıza ulaştığımızı söyleyebilirim. Her ne kadar, Kürt basınının bir kesimi dışında, kimse etkinliğimizden söz etmediyse de bu eylemle, içte ve dışta kamuoyuna, AB organlarına, Kürt sorununun sadece insan hakları boyutuyla ele alınamayacağını, bununla birlikte bir kimlik sorunu yani bir ulusal sorun olduğunu ve buna göre  Kürtlerin taleplerinin neler olduğunu yüksek bir sesle ve bizzat görüşmeler yapmak suretiyle bir kez daha dile getirerek amacını gerçekleştirdiğini söylemeliyim.

Bu amacı gerçekleştirmek üzere, Erzurum, Ağrı, Van, Elazığ, Mardin, Şanlı Urfa ve Diyarbakır’dan yola çıkarak Adana, Mersin, Ankara ve İstanbul’dan da katılmak suretiyle 35 değerli Kürt insanı otobüs ile uzun bir yolu kat ederek, Türkiye’den Avrupa Birliği’nin merkezi Brüksel’e ulaşıp, Kürt sorunun çözümü için atılması gereken adımların neler olduğunu, bu sürecin önemli bir dönemecinde, dile getirdiler. Bunun takipçisi olacaklarının altını çizdiler.

Belçika’ya ulaşan kafile 3 Ekim 2004 tarihinde Brüksel’de PLACE CHOUMAN’da, yani AB’nin çeşitli birimlerine ait binaların bulunduğu meydanda yapılan mitinge katıldı.  Avrupa’nın  bir çok merkezinden Kürtler ve kurumları mitinge katılarak destek sundu. Mitinge katılan kurumların temsilcileri birer konuşma yaparak Kürtlerin taleplerini ve tavırlarını bir kez daha dile getirdiler.

Yeri gelmişken, yürüyüşe başından beri katılarak destek veren ve mitingde birer konuşma da yapan Kürt-Kav ve başkanı M. Celal Baykara’ya, Dema Nu ve sahibi Aydoğan İnal’a; mitinge katılarak hem destek sunan hem de birer konuşma yapan, Avrupada Kürt Platformu ve temsilcisi Mamoste Şexmus Dip’e; KOMKAR’a, Genel Başkanı Fettah Timur ve üyesi derneklere; İsveç Kürt Federasyonu ve temsilcisi Kovan Amedi’ye, Savaş Karşıtlar Derneği ve Başkanı Mahmut Kılınç’a, Peyama Kurd Gazetesi ve temsilcisi Cotkar’a, HEVKARİ adına M.Ali’ye, Kurdistan Centrum’a ve temsilcisi Aziz Hamam’a, Brüksel Kürt Bürosu ve Başkanı Pervin Cemil ve Almanya’da kurulu HAK-PAR’ı destekleme derneği ve Başkanı A.Kadir Arslan ve mitinge dayanışma mesajlarını gönderen İsveç Kürt Federasyonu Başkanı Sayın Şermin Bozarslan ve Eksere Boyik’e teşekkürlerimizi sunuyoruz.

4 Ekim 2004 tarihinde ise Genel Başkan Sayın Abdulmelik FIRAT ve yurtdışında yetkili arkadaşlarımızdan Necati TANK ile birlikte üç kişilik bir komisyon halinde Brüksel’de bulunan Kürt Bürosu başkanı Sayın Pervin Cemil’in eşliğinde ilk önce İnsan Hakları  Servisi (Unity of Human Rights) sorumlusu bayan Andrea SUBHAN ile Avrupa parlamentosunda, kendisine ait büroda, bir görüşme yaptık. Uzun ve yararlı bir görüşme gerçekleşti. Hem hazırladığımız raporu sunduk, hem de Genel Başkan Abdulmelik Fırat raporun içeriği ve taleplerimize ilişkin olarak görüşlerimizi dile getirdi. Demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümüne ilişkin çeşitli sorulara da yanıt vermek suretiyle, gelinen aşamaya kadar gerçekleştirilen değişiklikler ve atılan adımlara ilişkin görüşlerimizi de dile getirdik.  Görüşmemizden memnun olduklarını ve buna benzer bilgilenme ve görüşmelerin  devamlı yapılmasını beklediklerini belirtiler.

Daha sonra Liberal grubun  (ELDR, Group for the European Liberal, Demokrat and Reform Parti) başkanı Graham WATSON ile görüştük. ‘Türkiye’de Demokrasi ve Kürt Sorununun Çözümü için Öneriler’ başlıklı raporumuzu Sayın Watson’a da sunduk. Yaralı bir görüşme burada da gerçekleşti. Sayın Watson; Avrupa Birliği bünyesinde yaşanan benzer sorunların çözümü için de uğraş verdiklerini ve önümüzdeki dönemde Kürt sorununa da projektör tutacaklarını dile getirdiler. 

Verdiğiniz mektupta, Kürtçe’nin resmi dil olmasını ve ilkokuldan üniversiteye kadar Kürtçe eğitim istiyorsunuz. Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye için federasyona dayalı bir yapının kurulmasını istiyorsunuz. Bunu gerçekleştirmek mümkün olabilir mi, nasıl?

Evet, raporumuzda Kürt sorununun çözüme kavuşması ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için gerçekçi ve köklü çözümler içeren talepler öne sürüyoruz. İleri sürdüğümüz talepler kaynağını hem Uluslararası hukuk mevzuatından hem de bizzat AB anlaşmaları ve hukuk mevzuatından almakta hatta AB’ye üye devletlerde uygulanan sistemlerde ifadesini bulmaktadır. Yani uygulanabilir taleplerdir, insani taleplerdir, müttevazi ve masumane taleplerdir. Düşünün ki; bu sorun çözümlenmediği için yakın geçmişte ve hatta şimdi de devam etmektedir, insanların en kutsal haklardan biri olan yaşam hakkı tehlikeye girdi. Dolayısıyla ileri sürdüğümüz talepler kutsal taleplerdir. Yine düşününüz ki, 20 milyonu aşan bir halkın çocukları diliyle eğitim göremiyor, bireyleri siyasal yaşamdan başlayarak bir çok alanda bunu kullanamıyor. Olacak iş değil. Engellendiği için kullanamadığı haklardan daha bir çok örnek vermek mümkün. Ancak uzatmadan şunu söylemeliyim ki; çağdaş  dünyada, gelinen bu aşamada yeri olmayan ve kabul edilemeyecek uygulamalardır. Çünkü artık bu tür sorunlar da ülkelerin iç sorunu olmaktan çıkarak uluslararası bir boyut  kazandı. Bu yüzden bu günkü dünyamızda bu sorun çözümsüz kalmaz diye düşünüyorum.

Ama çözümün istediğimiz tarzda olmasını istiyorsak, yani haklarımızın sulandırılmamasını istiyorsak, biz Kürtler değişen ve yeniden şekillenen bu sürece daha etkin katılmalıyız. Yani her alanda, yurtiçi ve dışında, taleplerimizi etkin bir şekilde ileri sürmeliyiz. Hakları kullanma ve hayata geçirme noktasında kurumlar ve hatta toplumun tüm bireyleri etkili olmalıdır. Siyasal partiler, sivil toplum kuruluşları, sendikalar, dernekler, vakıflar, meslek odaları, Ticaret ve Sanayi odaları, esnaf birlikleri ve belediyeler önümüzdeki süreçte, yani AB ile müzakerelerin başladığı süreçte, elbette işlevlerine uygun olarak programlar, planlar ve  projeler yaparak  müzakereler süreci boyunca Kürtlerin lehine somut sonuçlar elde etme uğraşlarını da önlerine hedef olarak koymalıdırlar.  Unutulmamalı ki; bizler; kurumlar, bireyler ve halk olarak bir şeyler istersek bize kulak kabartılır ve görülürüz. Aksi takdirde temel istemlerimiz için herkes kör ve sağır olur.

Bundan sonra hem Kürtlerin, hem de Türk devletinin önünde 10-15 yıllık gibi uzun bir süre görülüyor, sizce Kürtler bu günden sonra ne yapmalıdır?

Az önceki sorunuzda bunun da cevabını kısaca vermeye çalıştım. Şunu eklemek istiyorum; Kürtler kurdukları, içinde ve yönetimlerinde bulundukları tüm kurumlarıyla (Yukarıda isimlerini saydım) diploması alanında, siyasal alanda, sosyal, kültürel, sanatsal ve ekonomik alanlarda, özetle hayatın her alanında yurt içinde, yurt dışında müzakereler süreci boyunca etkili bir duruş, çaba ve çalışma içinde olmalıdırlar. Elbette kendi işlevlerine uygun, demokratik yol ve yöntemlerle. Ki bizim de etkinliğimiz bunlardan biriydi. 

 

  Dengê Kurdistan © 2004