HAK-PAR’ın Kürtlerle ilgili istemi
“Türkiye'de Federatif bir yönetime
geçilmelidir”
“Ortadoğu’da 40 milyon, Türkiye’de 20 milyon
nüfusa sahip Kürt halkının da özgür olması
ve kendi kendini yönetmek hakkıdır.”
Necla Morsünbül
Hak ve ÖZGÜRLÜKLER PARTİSİ Heyetİ’nin
Diyarbakırdan başlayıp, Brüksel’e
kadar süren yürüyüşünden sonra, Avrupa Parlamentosu
üyeleri ve Avrupa Komisyonu üyeleriyle görüşmelerde
bulundular. Kürtlerin isteklerini ilettiler.
Hak ve Özgürlükler Partisi Genel Başkanı
A.Melik Fırat başta olmak üzere, Hak-Par
Başkanlık Kurulu Üyesi ve Dışişlerden
Sorumlu Hasan Dağtekin, Hak-Par’ı Destekleme
Derneği üyelerinden Necati Tank ve Belçika’da
yaşayan Kürt aydınlarından Pervin
Cemil de görüşmelerde hazır bulundular.
Avrupa Parlamentosu dönem sözcüleri ve Avrupa İnsan
Hakları Komisyonu Türkiye sorumlusu olan üyeleriyle
temaslarda bulunan Hak-Par Heyeti, yapılan
görüşmelerden her iki tarafında memnun
olarak ayrıldıklarını belirtiler.
Avrupa Komisyon üyeleriyle görüşen HAK-Par
heyeti, Türkiye’nin AB’ye tam üye olmasının
tartışıldığı bu sürecin
Kürtleri yakından ilgilendirdiğini, 20
milyon Kürd’ün geleceğini derinden etkiliyeceğini,
bu nedenle Kürtlerin görüşünün alınması
gerektiğinin önemini bir kez daha kendilerine
ilettiklerini,
Hak-Par olarak Türkiye’nin de AB’ye girmesinden
yana olduklarının ancak, 20 milyon nüfuslu
Kürdün de haklarının elde etmesi için
bu konuda Türkiye’yi zorlamaları gerektiğini
belirttiklerini, Türkiye’den sadece ulusal ve demokratik
olan haklarını talep ettiklerini belirten
heyet üyeleri, özet olarak; Türklerin sahip oldukları
hakları Kürtlere tanınmasını,
ayrıca Türkiye’de yaşayan tüm azınlıkların
da uluslararası hukukta kendilerine tanınan
haklardan istifade etmeleri için gerekli önemlerin
alınmasını istediklerini belirttiler.
Görüşmelerden memniyetle ayrılan Avrupa
Komisyonu üyeleri kendilerine iletilen bu görüş
ve önerileri, Türkiye’den sorumlu Avrupa Parlamentosu
üyesi Verheugen’a da ileteceklerini bellirtiler.
Hak-Par Heyeti’nin Kürtlerin taleplerini de içeren
İngilizce olarak hazırlanan “TÜRKİYE’DE
DEMOKRASİ VE KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ İÇİN
ÖNERİLER” başlıklı raporunda
şu ana başlıklar altında toplamışlar.
“1- Kürtler Ortadoğu’nun En Eski Halklarından
Birisidir ve Her Halk Gibi Bütün Ulusal Demokratik
Haklarını Özgürce Kullanabilmelidir.
2-‘Katılım Ortaklığı
Belgesi’ ve ‘Ulusal Program’ Kürt Halkının
Haklarını tanımlamaktan uzaktır.
3-AB ile Uyum Çerçevesinde Yapılanlar ve
Yapılmayanlar Nelerdir?
Bu raporun hazırlandığı
tarihe kadar TBMM, 8 paketten oluşan bir dizi
yasal ve anayasal değişiklik gerçekleştirdi.
9.su ise Parlamentoya sevk edilmiş durumdadır.
2002 tarihinden bu yana
yasal ve anayasal düzeyde yapılan değişiklik
ve düzenlemelerin belli başlıları
şöyle sıralanabilir:
Bu dönem içinde;
OHAL uygulamasına
son verildi.
TMY’nin 8 maddesi kaldırıldı.
İdam cezası,
başta savaş koşulları hariç
olmak üzere, daha sonra ise tümden anayasadan çıkartıldı.
Anayasadaki Kürtçe konuşma
yasağı ile ilgili maddeler çıkartıldı.
Parti kapatmaları
zorlaştırıldı.
‘Türkçe dışındaki
diğer dillerde televizyon yayını
ve kurslar açma’ bir çok koşul ve sınırlamaya
bağlı olarak serbest kılındı.
Ne var ki yapılan
bu düzenlemeler hem Kürt sorununun çözümü hem de
Türkiye’nin köklü demokratikleşme talepleri
bakımından oldukça geri ve yetersiz adımlardır.
Kürtçe radyo-TV yayını
ile Kürtçe kurs alanında yapılan düzenlemeler
ise Kürtlerin bu alandaki taleplerini karşılamak
yerine Kürt toplumu ile alay edici niteliktedir.
‘Türk vatandaşlarının
günlük yaşamlarında geleneksel olarak
kullandıkları farklı dil ve lehçelerde
yayın yapılması’ mevzuatta kabul
edildiği halde, yönetmelik ile bu ‘hak’ günlük
ve haftalık belirli saatler ile sınırlandırılmıştır.
Bu çerçevede 09.06.2004 tarihinden itibaren, TRT
radyoda ve TRT 3 TV kanalında haftada 35 dakika
olmak üzere yayın yapılmaya başlandı.
Ne var ki bu adım Kürtçe yayın hakkını
kullandırmaktan uzaktır.
Eğitim konusunda
ise mevzuatta ‘Türk vatandaşlarının
günlük yaşamlarında geleneksel olarak
kullandıkları farklı dil ve lehçeler’in
öğretilmesi için özel kursların açılmasına
izin veren değişiklik yapıldı.
Ancak devlet eliyle herhangi bir kurs açılmadığı
gibi anadilde eğitim hakkına ilişkin
hiçbir adım atılmamıştır.
Partimize göre, Kürtçe
Türkçe’nin yanısıra, Kürtlerin yoğun
olarak yaşadıkları bölgelerde hem
kamusal/devlet işleri alanında resmi yazışma
dili ve hem de eğitim ve öğretim kurumlarında
eğitim dili olarak kullanılabilmelidir.
Türkiye’de 20 milyondan
fazla bir varlık oluşturan Kürtlerin kullandığı
dilin, tüm eğitim kurumları düzeylerinde
-ilk, orta ve yüksek eğitim kurumlarında-,
eğitim dili haline gelmesi Kopenhag Siyasi
Kriterleri’nden öteye, bir vatandaşlık
hakkıdır.
Keza radyo ve TV’de
Kürtçe yayın alanında bütün sınırlamalar
kaldırılmalı, TRT’nin bir kanalı
Kürtçe yayın için tahsis edilmelidir.
Kürt Sorununun Çözümü ve AB Standartlarında
Bir Demokrasi İçin:
Türkiye, ülkedeki çok etnisiteli yapısına
uygun olarak çoğulcu ve katılımcı
bir biçimde yeniden yapılanmak zorundadır.
Federatif bir yönetime geçilmelidir.
- Bir deli gömleği
gibi toplumun üzerine zorla giydirilen 12 Eylül
Anayasası yerine Kürt kimliğini tanıyan,
Kürt halkının varlığını
ve haklarını güvence altına alan
yeni, demokratik, çoğulcu ve evrensel hukuka
uygun bir anayasa yapılmalıdır.
-Örgütlenme özgürlüğü
önündeki tüm yasaklar kaldırılmalıdır.
Şiddet içermeyen her tür düşünce, örgütlenme
özgürlüğü çerçevesinde yasal güvenceye bağlanmalıdır.
Bu anlamda, Kürt partilerinin yasal çalışma
yapmasına olanak sağlanmalıdır.
- Kürtlerin yoğun
olarak yaşadığı bölgelerde -temel
eğitimden üniversiteye kadar- eğitim dili
Kürtçe olmalı, diğer bölgelerde de Kürtçe
seçmeli ders olarak okutulmalı.
-Kürtçe radyo ve televizyon
yayını için bütün sınırlandırmalar
kaldırılmalı, TRT’nin bir kanalında
tam gün sadece Kürtçe yayın yapılmalıdır.
- Kürtlerin yoğun
olarak yaşadığı bölgelerde,
kamusal alanda Türkçe’nin yanı sıra Kürtçe
de kullanılabilmelidir.
- Kürt dilini, tarihini,
kültürünü araştıran devlet destekli kurum
ve enstitüler oluşturulmalı.
-Yerleşim yerlerinin,
coğrafik alanların (dağ, nehir, ova,
göl gibi yerlerin) Kürtçe isimleri iade edilmeli.
- Kürt ailelerinin çocuklarına
Kürtçe isim vermeleri önündeki uygulamadan kaynaklı
idari engellemeler kaldırılmalıdır.
- Kürt kimlikli ve Kürtçe
isimli siyasi parti, dernek, vakıf, sendika,
kulüp, meslek odası gibi kuruluşların
kurulması serbest kılınmalı,
faaliyetlerinde Kürtçe dilini kullanmalarının
önündeki hukuki ve fiili engeller kaldırılmalıdır.
- Kürt nüfusunun yoğun
olduğu bölgeleri kapsayan bir Yerel Parlamento
kurulmalı; eğitim, sağlık, asayiş
ve diğer genel idari hizmetler bu parlamentoya
bırakılmalıdır. Yerel yönetimler
demokratikleştirilip güçlendirilmelidir.
- Toplumda yaratılan
kırgınlıkların aşılması,
barış ortamının sağlanması
için siyasi tutuklu ve hükümlüler için genel bir
af çıkarılmalıdır.
- Köy Koruculuğu
Sistemi ve Özel Tim birimleri lağvedilmelidir.
- Köylerinden zorla
göç ettirilenlerin geri dönüşü için gerekli
her türlü koşul ve olanaklar sağlanmalıdır.
- Geçmişte işlenen
siyasi cinayetlerin failleri ortaya çıkarılıp
cezalandırılmalı.
- Kürtlerin yoğun
olarak yaşadığı bölgelerdeki
ekonomik ve sosyal geri kalmışlığa
derhal müdahale edilmeli, bölgenin refah düzeyi
yükseltilmeli, işsizlik ve yoksulluğa
karşı özel projeler uygulanmalıdır.
- Başta Siyasi
Partiler Kanunu olmak üzere Seçim Kanunu, Toplantı
Gösteri ve Yürüyüş Kanunu, Ceza Kanunu, TMY
gibi antidemokratik tüm kanunlar AB standartlarına
ve müktesebatına uygun yeniden düzenlenmelidir.
- İnanç özgürlüğünü
ve evrensel laikliği zedeleyen yasalara ve
uygulamalara son verilmelidir. Bu anlayışın
ürünü olan Diyanet İşleri Başkanlığı
yerine, bu tür hizmetlerin yürütülmesi özgür bir
ortamda inanç sahiplerine bırakılmalıdır.
Partimiz Kürt sorununun
çözüm sürecinin bütün aşamalarında kendi
sorumluluklarını yerine getirmeye, kendisinden
beklenen her katkıyı sunmaya hazırdır
Partimiz, Türkiye’nin
Kopenhag Kriterleri’nin gereğini tam olarak
yerine getirdiği, bu kapsamda Kürt sorununun
çözümü için ciddi adımlar attığı
zaman, Türkiye ile adaylık müzakerelerinin
başlatılmasından yanadır.
Bu çerçevede başta
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne, Hükümete ve parlamentoda
gurubu bulunan siyasi partilere, yukarıda maddeler
halinde önerdiğimiz adımların atılması
için gerekli yasal değişikliklerin yapılması
çağrısında bulunuyoruz. Yapılacak
bu değişiklikler bizler; Türkler, Kürtler
ve Türkiye’de yaşayan herkes için gereklidir.
Ortadoğu’da 40 milyon, Türkiye’de 20 milyon
nüfusa sahip Kürt hakının da özgür olması
ve kendi kendini yönetmek hakkıdır” deniliyor.
Komisyon üyelerinin söz konusu raporları,
Türkiye ile ilgili rapor hazırlanırken,
Hak-Par heyetinin görüş ve önerilerini de dikkate
alacaklarını söylemişler.
|