HAK-PAR
Şanlıurfa il Gençlik Kolları, 31 Mart Kürdistan
şehitler günü dolayısıyla Faik BUCAK, Necmettin
BÜYÜKKAYA ve Ferit UZUN’u Siverek’te mezarları başında
andılar
Faik BUCAK kimdir?
1919’da Urfa’nın Siverek ilçesine bağlı
Hadro köyünde doğdu.
Bucak, 4 yaşına geldiğinde ülkesi Kürdistan;
Türkiye, İran, Irak ve Suriye arasında 4 parçaya
bölünmüş, Kürt halkı da tüm ulusal, demokratik
ve kültürel haklarından mahrum bırakılmıştı.
Hasan Bucak’ın oğlu olan Faik Bucak, bu gerçekten
habersiz anadiliyle büyüdü. İlk ve ortaokulu Siverek’te,
liseyi ise Diyarbakır’da okudu. İnkâr edilen,
toprağı bölüşülen, geri bırakılan
eski bir halkın üyesi olduğunu burada öğrendi.
Bucak, 1939 yılında İstanbul Üniversitesi
Hukuk Fakültesinde üniversite hayatına başlar.
Yurtsever bir öğrenci olarak bilinen dayısının
oğlu Mustafa Remzi Bucak da orada okumaktadır.
1941 yılında Musa Anter de İstanbul’da
okumaya başlar. Kürt öğrenciler örgütlenirler
ve Dicle Talebe Yurdu’nu kurarlar. Yurdun başkanlığına
Mustafa Remzi Bucak getirilir. Elbirliğiyle kurulan
Dicle Talebe Yurdu, dönemin yoksul gençlerinin İstanbul’da
kalabilmelerini sağlar.
Faik Bucak, 1946 yılından itibaren Güney Batı
Kürdistan’da yaşayan Kürt aydınlarıyla
ilişki sağlar. Oğlu Sertaç Bucak’ın
anlattığına göre, 1946’dan 1949’a kadar
Palulu Mustafa adında bir Kürt yurtseveri Bucak’a
kuryelik yapar. Palulu Mustafa, o dönem Suriye’ye gidip
gelir ve Faik Bucak’a haber ulaştırır.
Kendisine oradan Hawar ve Ronahî dergilerini getirir.
Yine Celalet Bedîrxan ve Cegerxwîn gibi aydınlarla
haberleşmesini sağlar.
Fakülteyi okurken dayısının kızı
Ayşe ile evlenen Bucak, diplomasını aldığında
Serhat ve Yayla adında iki çocuk babası olmuştur.
Bucak, 1947 yılında hâkim stajyeri olarak Antakya’ya
gider. Bucak, iki yıl hâkim stajyeri olarak orada
kalır.
1949 yılının son aylarında Bucak’ın
tayini Sivas’ın Gürün ilçesine çıkar. O dönem
Faik Bucak, toprak davalarında Kürtlerin lehinde
kararlar verir.
1956’da hâkimlikten istifa eden Faik Bucak, Urfa’ya
yerleşerek avukatlığa başlar. 27 Mayıs
1960’da Türkiye’de askeri darbe olunca, askeri yönetim
bunun farkında olarak ulusal hakları savunan
ya da destek verecek pozisyonda olan 495 kişiyi tutuklar.
Daha sonra da bunların arasından 55 kişi
sürgüne gönderilir. Bunların arasında Faik Bucak
da var. Bucak, daha sonra da 1961 yılında "Kürtçülük"
gerekçesiyle 3 ay Balıkesir cezaevinde tutuklu kalır.
Faik Bucak, 1940’ta yaşamaya başladığı
bilinçli Kürt uyanışını bu olayların
ardından örgütlülüğe döker. 1961 yılında
Silopi’de Sait Elçi ve bazı Kürt aydınlarıyla
birlikte Kürdistan Demokrat Partisi Mesulluğu adlı
gizli bir teşkilat kurarlar. Mesulluk, çeşitli
Kürt örgütleri ile ilişki içerisinde olmasına
karşın, temel olarak I-KDP’nin etkisi altındaydı.
1965’e gelindiğinde, Şeyh Sait isyanında
da yer almış olan Liceli Fehmi Bilal, Sait Elçi
ve Ömer Turhal gibi yurtsever insanlara partileşme
önerisi yapar ve 11 Temmuz 1965’te T-KDP (Türkiye-Kürdistan
Demokrat Partisi) kurulur. Partinin genel başkanlığına
Faik Bucak getirilir. T-KDP Türkiye sınırları
içinde özerkliği savunur.
Bucak, örgütlenme çalışmalarını
hızlandırır. Örgüt büyümeye, diğer
parçalardaki Kürt hareketleri ve aydınlarıyla
ilişkilerini geliştirmeye başlar. Faik
Bucak ve arkadaşları, 1966 Mayıs’ında
Cizre-Silopi hattında bir haftalık bir gezi
yaparlar. MİT bu geziyi adım adım izler.
Devlet karar vermiştir. I-KDP, lideri şahsında
çökertilecektir. Bir aileler konfederasyonu olan Bucak
aşireti içinde kan davası ve kıyasıya
mücadele vardır. Bir kesim, Faik Bucak ve akrabalarını
60 ihtilalinde MGK’ya "Kürtçü" olarak ihbar
etmiştir. Bu kan davası fırsat bilinerek
bir provokasyon hazırlanır. Oğlu Sertaç
Bucak’ın verdiği bilgiye göre: "4 Temmuz
1966’da saat 10 sıralarında özel bir tim tarafından
Urfa’nın Karaköprü mevkiinde Faik Bucak’a karşı
bir suikast düzenlenir ve Faik Bucak yaralanır. Arabada
iki oğlu ve amcasının oğlu olmasına
rağmen, sadece kendisi hedef alınır. Faik
Bucak, 5 Temmuz 1966 tarihinde şehit düşer."
Necmettin
BÜYÜKKAYA kimdir?
Kürt siyasi hareketi içerisinde özgün duruşuyla
bilinen ve Neco olarak tanınan Necmettin Büyükkaya,
1943 yılında Urfa’nın Siverek ilçesi Karahan
köyünde doğdu. Büyükkaya, ortaöğrenimini Diyarbakır
ve Adana’da tamamladıktan sonra 1966–1971 yılları
arasında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde
okudu. Siyasi faaliyetlerinden ötürü aranması ve
12 Mart 1971′de askerî cuntanın yönetime el
koyması üzerine bu eğitimini tamamlayamadı.
Öğrencilik yıllarında Türkiye İşçi
Partisi (TİP) ve sol çevre içerisinde faaliyet gösteren
Büyükkaya, Musa Anter yönetimindeki Diyarbakır Öğrenci
Yurdu’nda kaldığı sırada İstanbul’daki
Kürt öğrencileri bir araya toparlamaya ve örgütlü
bir yapı oluşturmaya çalıştı.
Necmettin Büyükkaya, 1969 yılında Devrimci
Doğu Kültür Ocakları (DDKO) adlı Kürt derneğini
kuran 13 kişilik grubun arasında yer aldı
ve DDKO’nun ilk başkanı seçildi. 1971′de
askerin yönetime el koyması Büyükkaya için yeni bir
sürecin başlangıcı oldu. Kaçak olarak yaşadığı
dönem, yurtdışına çıkarak 1972–1974
yılları arasında İsveç’e yerleşti
ve burada mülteci olarak yaşadı. 1974 çıkarılan
ve “Ecevit Affı” olarak bilinen genel af ile yurda
döndüğünde adını Kürdistan İşçi
Partisi (KİP) olarak değiştirmiş olan
ve Dr. Şivan’ın izinden giden T-KDP’nin örgütlenmesi
içerisinde çalıştı. Daha sonraları
örgüt içinde çıkan anlaşmazlıklardan dolayı
bazı arkadaşlarıyla birlikte 1977 yılında
bu oluşumdan koptu. Daha çok ideolojik sebeplerden
dolayı, Celal Talabani liderliğindeki Kürdistan
Yurtseverler Birliği ile yakın bağlar kurdu
ve Güney Kürdistan’a geçerek dağ kadrosunda çalışmalarda
bulundu. 41 yıllık yaşamı, Sosyalist
Türkiye hareketi ve Kürt mücadelesi içerisinde geçen Büyükkaya,
1982 yılı Nisan ayında Diyarbakır’da
yakalandı. Ağır işkencelere maruz
kaldığı gözaltı sürecinden sonra tutuklanarak
Diyarbakır Askerî Cezaevine konuldu. Aralık
1983′te çıktığı son mahkemede
söz hakkı alarak bir sonraki mahkemeye gelemeyebileceğini
çünkü ağır tehditler ve işkenceler altında
yaşadığını ve öldürüleceğini
söyledi. Nitekim 22 Ocak 1984 tarihinde tek tip elbise
giyimine karşı yapılan direnişte gördüğü
işkencelerin etkisiyle yaşamı son buldu.
İsa Tekin yazdığı bir yazıda
Necmettin Büyükkaya’nın yaşadığı
bir olayı şu şekilde anlatmıştır.
“Bir gün cezaevi müdürü kapı mazgalını
açtı. Necmettin Büyükkaya’yı çağırdı
ve şöyle dedi. Seni araştırdım. Sen
bu cezaevini bozuyorsun, sen orta doğunun en tehlikeli
adamlarından birisin, senin kalemini kırdık,
kendine dikkat et. Necmettin Büyükkaya iç güvenlik amirinin
sözünü kesti ve şöyle dedi:
Senin gibilerinin çocukları babalarının
işkenceci olduklarını öğrendiklerinde
hayatları boyunca vicdan azabı çekecekler. Ömür
boyu sizden ve sizin çocuklarınız olduklarını
düşündükçe kendilerinden nefret edecekler ama bizim
çocuklarımız yaşam boyunca bizlerle gurur
duyacaklar. Tarihin çarkını geriye çeviremezsiniz.
Bu işkenceler bizi yıldıramaz, tehditleriniz
bizi korkutamaz biz bu yola baş koymuşuz. Konuşmasına
devam ediyordu ki cezaevi iç güvenlik amiri mazgalı
kapatıp gitti.”
Ferit
UZUN kimdir?
1 Ocak 1950’de Siverek’te doğdu. İlk ve
ortaöğrenimini Siverek’te tamamlayıp, lise öğrenimi
için Ankara’ya abisinin yanına yerleşti. Ankara
Ziraat Lisesi’ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi
Ziraat Fakültesi’ne kaydını yaptırdı.
DDKO çalışmalarında yer aldığı
süreçte Diyarbakır Askeri Cezaevine girdi. 1974 affıyla
cezaevinden çıkan Ferit uzun yarım kalan okulunu
bitirmek için tekrar Ankara’ya gitti. Siyasi yaşamına
devam eden Ferit Uzun KAWA’nın kuruluşundaki
ilk görevlendirilmesinde yer almamış fakat daha
sonra KAWA’nın çalışmalarında sorumluluklar
alıp, örgütü için önemli işler gerçekleştirmiştir.
Ziraat mühendisi olarak Hilvan’da göreve başladı
daha sonra Siverek’e tayinini aldırdı. Siverek’te
yoksul halka yaptığı yardımlardan
dolayı halkın sevgisini kazandı. KAWA adına
çalışmalarına Siverek’te de devam eden
Ferit uzun kısa süre içerisinde çok iyi bir kitleye
ulaştı. Bu süreçte KAWA davasından tekrar
Diyarbakır Cezaevine girdi.
22 Kasım 1978 saat 15.30 civarında Ferit
ve yanında üç arkadaşı Diyarbakır’a
bir arkadaşlarının düğününe gitmek
için evlerinin önünde duran arabaya binip apartmandan
inecek olan hanımını beklemekteydiler.
Saatlerdir o bölgede pusuya yatmış Emin Dal
haince arkadan yaklaştı. O an ölüm ardı
ardına patlayan mermilerle Ferit’in sırtından
giriverdi.
Ferit’in katilleri, yazılan senaryo gereği,
intikamını alıyoruz diye Bucaklara karşı
savaş başlattılar. Ferit’in intikamını
alıyorlar diye tüm yurtsever kesimler bu savaşta
taraf davrandı. Senaryo da zaten bunu gerektiriyordu.
1979 yılında Dengê Kawa “Siverek Olayları
Hangi Sonun Başlangıcı Olacak” adında
33 sayfalık bir broşür dağıtarak oynanan
oyunu anlatmaya çalıştı. Ancak savaş
bir kere başlamıştı ve silah sesleri
arasında kimseye ses gitmiyordu. Ayrıca görünmeyen
güçler savaşın uzaması ve büyümesi için
sürekli bir denge sağlamaktaydılar. Her iki
tarafa da silah ve mühimmat dengeli gelmekteydi. Bu olay
sonradan birçok kişi tarafından da itiraf edilecekti.
Bazı söylemler olmasına rağmen Ferit’in
öldürülmesi ile ilgili olayı aydınlatan açık
bilgiler yoktu. Çok sonra 1984 yılında PKK’den
kaçmış ve Avrupa’ya sığınmış
partinin merkez komitesi üyesi Semir kod isimli Çetin
Güngör yazdığı bir broşürde Ferit’i
Siverek’teki etkinliği yüzünden PKK’nin merkez komitesi
kararıyla öldürdüklerini itiraf etti.
Ferit UZUN, içinde bulunduğu dönemin tüm zorluklarına
rağmen büyük özverilerle ulusal mücadeleye verdiği
katkılarla hiçbir zaman unutulmayacaktır.
|