psk@kurdistan.nu
PSK PSK Bulten Komkar Komjin Roja Nû Weşan / Yayın Arşiv Link Webmaster
Dengê Kurdistan
 PSK
PSK Bulten
 KOMKAR
Komjin
 Roja Nû
 Weşan/Yayın
 Arşiv
 Link
Webmaster
 
   
 

29 Ekim’in Anımsattıkları..

Haluk Öztürk

29 Ekim, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun ilan edildiği gün. Yani türk kardeşlerimizin kendi ulusal devletini kurduğu gün. Onların bu günü bir kurtuluş bayramı  günü olarak kutlamaları doğal.. Ama Kürtler olarak bu "bayram sevincini" onlarla paylaştığımızı söyleyemeyiz.  Çünkü  29 ekim  1923 günü, Kürt halkına reva görülen sonsuz acıların, peşpeşe gelen felaketlerin, sürgün ve katliamların başladadığı bir dönemin başlangıç günüdür.  Kürter açısından, yeni ve son derece acımasız bir boyunduruğun resmen mühürlendiği gündür.

Tam 88 yıldan beri 29 ekimi böyle anımsarız. 29 Ekim, bize Cıbranlı Halit Beyin, Şeyh Sait ve 47 arkadaşının, Seyit Rızanın darağacına götürüldüğü tarihleri anımsatıyor. 29 Ekim, 1930 Zilan ve 1937 Dersim ve daha pek çok soykırım hareketinin bize reva  gürüldüğü acılı günlerin, tarihlerin  anası dır.

Burada, devletin geçen 88 yılda Kürtlere uyguladığı inkar politikasını, yoketme metod ve ’çareleri’nin hepsini saymakla yazımı uzatmak yerine,  sadece mensub olduğum ailenin, birinci dünya savaşından günümüze dek devam eden dıramını kısaca anlatayım.

’’Kurtuluş savaşını’’ anlatan tarih kitapları  ilk zaferin "Şark Cephesinde" kazanıldığını ve bu zaferin batı cephelerinde savaş moralini yükseltiğini yazarlar. Şark Cephesin’deki savaşın esas gücü insan iradesiydi. Kürt aşiretlerinin "müslüman türk kardeş"lerinden aldığı derme çatma tüfekler ve  Rus ordusundan ellerine geçirdikleri silahlarla, canlarını dişlerine takarak savaştılar. Yoksulluk, açlık ve hastalakların mussalat olduğu o günkü şartlarda Kürtler canlarını, mallarını kaybetmekten sakınmadılar. Bu cephede en önemli direnişlere imza atanlardan biri, Sipkan aşiret reisi, büyük dedem, Miralay Abdulmecit Bey’di. Yıllarca Rus ordusunun güneye doğru ilerlemesini  engellemek için neredeyse aşiretinin bütün eli silah tutan erkeklerini savaş meydanlarında heder etmiştir. Sadece Gırkavır denen cephede 300 savaşçısını kaybettiği söyleniyor.

Abdulmecit Bey’in ve Serhat bölgesinin diger Kürt aşiret resislerinın bunca fedakarlığına ve Türklere güvenmelerinin birinci nedeni ’dindaşlık’,  ikincisi  Mustafa Kemal’in Kürtlere verdigi Muhtariyet sözüdür. Özellikle Sevr antlaşmasının gündeme gelmesiyle Kürtlere verilen bu tür vaadler de daha sık dillendirildi.

Abdulmecit Beyin ve diğer Kürt aşiret resislerin önderliğinde, zaman zaman kazanılan başarılar da Kazım Karabekir’e maledilmiştir Türk tarih kitaplarında. Doğu Cephesindeki zaferin asıl etmeni ise, Rusyada Ekim devriminin gerçekleşmesi üzerine Rus ordularının geri çekilmesi idi.

Peki sonuç ne oldu? Sürgün! Abdulmecit Beyin ailesine ’Öztürk’ soyismi, halkına gerikalmışlik, sömürgecilik, candarma süngüsü, Kürtçeye yasak! 

88 yıldır ne devlet bizi yok edebildi ne de biz özgürlüğümüzü elde edebildik. Kürt halkı kasaplık koyun gibi boynunu eğmemiştir. Ulusal hakları için mücadele etmiştir. Bu, Kürtlerin ulusal demokaratik haklarına eşitlik temelinde kavuşmalarına kadar sürecektir.

29 ekim den dolayı çok sevinenlere hatırlatmamız gerken bir sözle bitirelim: Başkasının özgürlüğünü gasp edenlerin kendileri de özgür olamaz!

   
   
Dengê Kurdistan © 2011