İnsan Olabilmek İçin.
Haşimi Beşo
Farklı coğrafyaların, farklı
görünen, farklı yaşayan, farklı tanrılara
tapan, farklı düşünen, farklı sürünen,
farklı ölen insanlarıyız hepimiz.
Neden varolduğumuzu sorgulama fırsatı
dahi bulamadan yaşam denen karmaşanın
göbeğinde bulduk kendimizi. Anne ve babalarımızın
günah keçileriydik. Keçi olduğumuz gerçeğini
gizlemek için birer isim konmuştu hepimize.
Şu veya bu. Yargılamayalım diye yaşamı
aslında hiç bizim olmayan okullar, kariyerler,
idealler yerleştirildi o gelişmiş(!)
beyinlerimize. Üstünlük savaşlarının
birer neferi olduk zamanla. Ezmek bahsedildiği
gibi kötü bir kavram değilmiş demek ki,
yukarılarda olmak öğütlendi inatla. Ruhlarımızı
hiçe sayıp kağıt parçaları için
yaşamamız istendi, para olmadan hiçbir
şey olmazdı. Şimdi aklıma geliyor
bu soru; "O halde ben nasıl var oldum
bu sefalette?".
Doğa çaresiz seyrediyor çirkef yaşamları,
yaşanamayanları. Kim bilir belki de ağlıyordur
gizli gizli o eşsiz güzellikteki, masmavi gökyüzüyle.
Unuttuk toprağın "sadık yarimiz"
olduğunu. Unuttuk ne olduğumuzu, neden olduğumuzu. Önce sömürenlere bizi
sömürmeleri için başvurduk, sonra "kahrolsun
kapitalizm" nidalarıyla kafamızı
taşlara. Sonra ziyan olmasın diye binalar,
alışveriş merkezleri, meclisler,
tapınaklar, zindanlar, kalpler yaptık
kafamızı vurduğumuz taşlarla.
Doğa ağlamaya devam etti "balkanlardan
gelen" soğuk yaşlarla.
Eski(!) medeniyetlere ait yazılı ve görsel
basın araçlarının günümüze bıraktığı
eserleri incelerken "sevgi" denen bi kelimeye
rastladık.Uzun süren araştırmalarımızın
sonunda bu kelimenin insanlığın temelini
oluşturduğu, doğaya, canlılığa,
insanlığa koşulsuz, çıkarsız
bir değer ve bağlılığı
simgelediğini tespit ettik. Şaşırmıştık;
nasıl olabiliyordu bu çıkarsız, koşulsuz
bağlılık..? Ezmemiz gerekmiyor muydu
herkesi zirvede olabilmek için; dövmemiz, sövmemiz,
öldürmemiz gerekmiyor muydu isteklerimizi gerçekleştirebilmek
için..? Zihnimizde yer alan tüm realist(!) kavramlar
teker teker parçalanıyordu yaşadığımız
bu şaşkınlığın ardından.
Bomboş kalan benliğimiz doldurulmayı
bekliyordu artık. Sahte olmayan, taştan,
paradan, yalandan olmayan, sevgiye, insana dair
olan kavramlar yerleştirmeliydik utanç verici
ilkelliğimize. Birbiri ardına sıralandı
kavramlar "gerçek" gerçekliğimize.
Bizler artık;
- Sevmek, sevilmek, değer vermek, yüceltmek
- Paylaşmak, sarılmak, öpmek
- Ezmemek, ezilmemek
- Özgür olmak, tecrit edilmemek
- Doğayı ağlatmamak
Bizler artık insan olmayı istiyoruz.
|