Siz bizi belleksiz mi sandınız?
Kejé Bémal
“Beyazlar hem bizim kıçımıza tekme atıyor,
hem de bu tekmeye nasıl tepki göstermemiz gerektiğini
dikte ediyorlar.” Steve Biko
Bu günlerde içine düşürüldüğümüz durumun sanırım
en güzel özetidir Biko’nun sözleri.
Bir halk eğer kendi kaderini tayın etme yetisinden
yoksunlaştırılıp, başkalarının
kendisine yol haritası belirlemesini beklerse o halkın
başına gelecekler bu gün yaşadığımız
ve korkarım önümüzdeki günlerde daha kötüsünü yaşayacağımız
günlerin habercisidir.
Size şimdi söyleyeceklerim iddialı gelebilir
ama, yok artık demeden önce bir durup düşünmenizi
isterim.
Bence Kürdler dünya ezilen halklarının son
kalesidirler. Bu iddiamın arkasında sonuna kadar
dururum. Eğer bu kale düşerse tüm azınlık
hakların varlık ve ulus olma mücadelesi son
bulur.
Sanırım bunun bizden çok büyük beyaz adam farkında.Bu
yüzden olsa gerek sistemli bir şekilde bizi kimliksizleştirip,öz
güvenimizi yıkarak,yok ederek bize kendimizi değersiz
ve önemsizmişiz gibi hissettirmeye çalışıyor.
Burada lafı uzatıp geçmişiz ve köklerimizden
dem vurmayacağım. Zira kendi geçmişini
bilip geleceğini buna göre şekillendirmek her
Kürdüm diyen bireyin olmazsa olmaz koşuludur bence.
Bu gün gelişen olaylar ve içine çekilmeye çalışıldığımız
tezgahları okuma konusunda da net bilgi edinebilirler.Çok
üşenen arkadaşlar varsa öyle uzun uzun gerilere
gitmelerine gerek yok. Kurtuluş savaşına
mukabil, Lozan antlaşmasına ve Türkiye Cumhuriyeti’nin
ilk kuruluş yıllarına, ha unutmadan bir
de ‘’İttihat Terraki’’denen yapılanmaların
Kürdlerle ilişkisine bir göz atsınlar yeter.
Bu saydıklarımdan bi haber olan arkadaşların
bu gün neler olduğuna pek bir anlam yükleyemeyeceğini
bildiğim için şiddetle biraz ders çalışmayı
öneririm, başladıktan sonra görecekleri ilk
şey, neredeyse yüzyıldır süregelen isyan
ve isyanı bastırma ilişkisinin T.C devletinin
bir önceki ayağı olan Osmanlı’dan kalma
entrikalar çerçevesinde döndüğü gerçeği olacaktır.
Aslında bu günlerde yaşadıklarımız
çok ta şaşılacak şeyler değil.
Yeteri kadar toplumsal hafızaya sahip olanlar, bu
duruma hemen teşhis koyacaklardır. Çünkü ne
sahne, ne roller, ne yönetmen, ne de rol dağılımı
değişiktir. Her şey olduğu gibi yerinde
durup, yeni oyuncularıyla sahneleniyor. Bu konuda
en çok iç burkan şey sanırım şöyle
bir sorunun karşımıza gelmesidir’ ’Tilkinin
hep aynı şekilde tavuğu yakalaması,
tilkinin kurnazlığımıdır? Yoksa
tavuğun aptallığı mı?’’
Hadi onların kendilerini savunacak bir dolu
argümanları var, size en basitinden diyeceklerdir
ki, ’’biz at sırtında göçebe ve akıncı
iken (ki akıncılık bildiğiniz gibi
tamamen üretimden yoksun, sadece talana dayalı bir
yaşam biçimini temel alır. Omurgasını,
aç kalırsanız atlarsınız atınızın
sırtına, gidip en yakın yerleşim birimini
kılıç zoruyla talan edip, oradaki insanların
tümünü en aşağılık şekilde yok
ettikten sonra, geriye hiçbir şey kalmasın diye
ateşe verip, yeni talan edecek yerler arama esası
oluşturur. Bu başka bir yazının konusu
olsun) siz çoktan yerleşik hayata geçmiştiniz,
kapınıza gelip dayandık ve o gün bu gün
üretimden yoksun bir şekilde sizin ürettiklerinizi
sömürüp, bir de üstüne size hükmederek egemen sınıf
statümüzü korumaya çalışıyoruz. Nitekim
omurga bu olunca adamlar sonuna kadar yaptıkları,
zulum, işkence, talan ve katillikte haklı duruma
geçerler. Ne de olsa İktidarlarını koruyorlar
kardeşim(!)
Peki siz gidip her seferinde bu gelenekten gelenlerin
eteğinin altına neden girmeye çalışıyorsunuz?
Geri dönüp baktığınızda, Lozan, İstiklal
mahkemeleri, Dersim, Ağrı , Zilan ve bunlar
gibi onlarca örnek ve de tecrübe dururken neden gidip
kaderinizi bu adamların insafına bırakıyorsunuz
diye sormazlar mı adama?
Bu günün kara çocuklarının uzak hafızasına
pek güvenmediğim için yakın zamandan örnek vermek
gerekirse, son otuz yıldır süren bir vahşi
ve canhıraş savaşın sonunda bu gün
gelinen noktayı onaylamamızı hangi vicdanla
bizden bekliyorsunuz?
Siz bizi belleksiz mi sandınız?
Oysa acılar insan hafızasının en
derinine kazır yaşananları.
Biz birlik olun derken Kurdî bir birlikten bahsediyorduk.
Biz çatı oluşturun derken omurgası Kurdi
olan Kurdî örgütlerin oluşturduğu bir çatı
düşünüyorduk.
Biz demokrasi derken Tam Bağımsız ve Özgür
Kürdistan içerisinde inşa edilecek bir demokrasiden
bahsediyorduk.
Siz sanırım bizi epey yanlış anlamış
olacaksınız ki, bu gün arkanızda toplanıp
sizi sonuna kadar desteklemeye çalışan halkın
onurunu egemenlerin meclisine girip Türkiye Partisi olma
yolunda ayaklar altına alıyorsunuz.
Siz Kürd halkına dönüp sordunuz mu gerçekten istedikleri
bu muydu? Bir de adaletini sadece size uygulanan adaletsizlik
üzerine yapılandırmış işgalcilerden
adalet beklemeniz yok mu? Hele o bu halkı on kere
daha yerin dibine batırıyor.
Bu gün bulunduğunuz noktayı geçmişim ve
bu günün hiç içine hile katılmamış arı
ve duru inançla hayatını Özgürlük mücadelesine
ama sürgünde, ama cezaevlerinde ama dağ başlarında
feda eden kara çocukların onuruna borçlu olduğunuzu
çoktan unutmuş gibisiniz. Bence onları temsil
etmeniz gereken yer Ankara değil Amed’dir.Egemen
ulusun meclisi değil, kendi ulusal meclisinizdir.
Egemen ulusun jargonunda''Tarih tekerrürden ibarettir''
diye iğrenç bir söz vardır.Son günlerde her
kademesi ile gittikçe palazlanan ve onurluca egemen ulusun
önüne her konuda dikilen Kürd kimliğinin başına
ittifak adı altında entegrasyon belasını
sarıp, bizi başladığımız
noktaya çekip tasfiye ederlerse kendim ve halkım
adına bu olaya çanak tutan tüm kişi, örgüt ve
partileri Lanetlerim!..
|