ÖZGÜRLÜKLERİ
VER TARİHİ AL
Hüseyin
Kızılocak
e-mail: kizilocak@yahoo.dk
Bu günlerde Recep
Tayyip Erdoğan Avrupa Başkentlerini bir ”ordu
insanla” ile birlikte adım adım dolaşıyor.
Derdi belli, AB’den görüşmelerin başlaması
için tarih almak. Türkiye bununla da yetinmiyor.
Kendilerine sivil toplum örgütleri diyenlerden binlercesini
dolaştırıyor. Dolaşmasına dolaşıyorda, aldığı cevap
genellikle, Kopenhag Kriterlerini uygularsan, yani
halka özğürlükleri verirsen, tarihi de alırsın oluyor.
İşin birde garip
bir yönü var. Erdoğan gittigi her yerde başbakan
gibi karşılanıyor ama Türkiye onun başbakan olmasına
izin vermiyor. Bu kendisi bir çelişki degilmi? Yani,
Avrupa eksik aksak olsada, yanlış olsada halkın
seçtigi adama başbakan gözüyle bakıyor ama Türk
devleti ona bu hakkı vermiyor.
Bunlar kendi hallerinide
göremiyorlar. Öbür tarafları bir yana bırakalım,
halkın seçtigi bir kişiyi başbakan olarak kabul
etmeyeceksin ama öte yandan gelip Avrupa’da,
”biz Kopenhag Kriterlerini yerine getirdik”
diyeceksiniz. Avrupalılar Türklerin bu garip haline
gülüyorlar. Elbette bundan da komik olanı var. Yasaklı
olan Erdoğan’da ”Türkiye Kopenhag Kriterlerini
yerine getirdi” diyor. Bu ne hal, bu ne vaziyet?
Kopenhag zirvesine
çok az bir süre kaldı. Erdoğan’ın her dolaştığı
ülkeden sonra, gazeteler başlık atıyor; ”burası
tamam”, burda iş yok”, kuzeyden soğuk
rüzgar esti”.
Herhalde Avrupalılar
söylemekten bıktı ama bunlar dinlemekten bıkmadı.
Her şey ilk günden açık. Komisyon raporunu verdi.
Bu aralıkta tarih yok. Belki tarih için tarih var.
Geçtigimiz günlerde
Erdoğan Danimarka’ya geldi. Elbet burda da
başbakan gibi karşılandı. AB dönem başkanı ve Danimarka
Başbakanı Anders Fogh Rasmussen’le birlikte
basın toplantısına başladıklarında, aşağı yukarı
neler söyliyeceklerini tahmin edebiliyordum ama
yinede merakla konuşmaları dinledim.
Kendisinden öncekiler
gibi yapacaklarını sıraladı:
”Düşünce ve örgütlenme özgürlüklerinin önündeki engelleri
kaldıracağız. Başta siyasi partiler yasası olmak
üzere, AB girişle ilgili diger engelleri kaldıracağız.
Anayasa da gerekli düzenlemeleri yapacağız. Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarıni uygulayacağız.
İşkenceye müsade etmeyecegiz. Yurt dışı ve yurt
içindeki derneklerin birlikte çalışması önündeki
engelleri kaldıracağız. Cemaat vakıflarının taşınmaz
mal edinmeleri önündeki engelleri kaldıracağız.
Parlamentoda Avrupa ile bütünleşme komisyonu kuracağız.
Halen imzalanmamış uluslararası sözleşmeleri imzalaycağız
ve imzalanıp uygulanmamış olanları onaylayacağız.”
Kürtler konusunda ise bir kelime söylemedi.
Bunları, basın
toplantısı sırasında kendisine verilen bir kağıttan
okudu. Bunlar güzel sözler ama pratik ne olacak?
İşte bunun cevabını Danimarka başbakanı verdi. Danimarka
Başbakanı açık konuştu ve şöyle dedi:
”Türkiye
diger ülkeler gibi 1999’dan beri aday üyedir
ve digerleri gibi politik kriterleri tam olarak
yerine getirdiginde tarih alır. Türkiye henüz politik
kriterleri tam olarak yerine getirmemiştir. Bu Türkiye’nin
kendisine bağlı bir şeydir.”
Ona soracaktım,
gerçekten bu dediklerinizi yapacakmısınız, yoksa
sadece kendi üzerinizdeki yasakları kaldırıp, bir
kaçta göz boyamak için degişiklik yaptıktan sonra
duracakmısınız? Ya Kürtlerin durumu? Diyecektim
ama Türk gazeteciler ordusundan bana sıra gelmedi
ve kızarak ordan çıktım.
Ama banim kızmam
boşunaymiş. Aynı sorular İsveç ve Fillandiye başbakanlarından
gelmiş.
Kendisine ”Kürt
azınlığının hakları konusunda duyarlı olmanız lazım”
diyen Fillandiye Başbakanı Lipponen’e, Kürtler
ülkemizde azınlık degildir” diye tepki göstermiş.
Görüşme sırasında
Kürt sorununu gündeme getiren İsveç Başbakanı’na
ise; ”Kürt vatandaşlar azınlık degil, Kürtlerin
sorunları bireysel hakların arttırılması ile çözümlenir”
demiş.
Yani biz Kürtler
azınlık degiliz ve onlara göre çoğunlukta hiç degiliz.
Peki neyiz? Eskiden ”dağ Türkü”ydük.
80 yıl sonra sadece ”vatandaş” olduk
ve şimdi ”yerli lehçe konuşan vatandaş”
olduk. Yani ulusal hakları olan bir halk, bir ulus
veya bir azınlık degiliz henüz. Öncekilerde aynı
şeyleri söylüyorlardı. Erdoğan’ın öncekilerden
farkı ne?
Geçen yazımda
da yazmıştım. Onun Kıbrıs konusunda ki tavrı, neler
yapıp yapmayacağının ön işaretlerini veriyordu.
Şimdi bu biraz daha açıklık kazanıyor. Yani eskilerin
devamı olacak. Kendisinin ve yandaşlarının üzerindeki
yasakları kaldıracak ve Kürtler üzerindeki yasaklar
devam edecek. MGK’nin önüne koyduklarını okuyacak.
Peki baylar, bütün
bunlarla kimi kandıracaksınız. Gröndlandlilere ve
Faro adalarına Federasyondan da öteye haklar veren
ve isterlerse bağımsız olsunlar, diyen Danimarkalılarımı
yoksa Semilere ulusal haklarını veren İsveç veya
Fillandiye’lilerimi?
Demirel bir zamanlar
”yürüsünler, yollar yürümekle aşınmaz”
diyordu. Sizler elbette yolda yürümüyorsunuz, uçakla
havalarda dolaşıyorsunuz. Ama merak etmeyin Avrupa
Havalarında dolaşmakla, havayı aşındıramazsınız.
Üstelik havanın aşınması daha da zordur.
Danimarka Başbakanı
size açıkça söyledi. ”Bize neyi ne zaman yapacağınıza
dair kesin bir takvim gönderin” dedi. Yani
buna göre size belki tarih için tarih verilecek.
Aralıkta tarih
alacağınız yok ama, diyelimki herşeye rağmen aralıkta
bir tarih aldınız ve bu tarihte görüşmeler başladı
ve sizde AB’den bir miktar daha fazla para
aldınız. Böylece kurtulacağınızı sanıyorsanız, yanılıyorsunuz.
Adama para veren karşılığını da ister.
Bunun lemi cimi
yok. Avrupalı olmak istiyorsanız gereklerini yerine
getireceksiniz. Bunu yapmadığınızda başka yerler
arayın. Eskiden Avrupa’yı şöyle tehdit ediyordunuz;
”Eger Avrupa bizi kabul etmezse, bizde yönümüzü
doğuya döneriz” diyordunuz. Ama 11 eylül olaylarında
sonra bu yolda kalmadı. Onun için yol yakınken bize
daha fazla zülüm yapmaktan vazgeçin. Biz bu zülümden
kurtulalım, sizde paralarınıza kavuşun.
|