HAYDİ KOLLARI SIVAMANIN
VAKTİ GELDİ
M. Ünlüdere
Türkiye'de 28 martta yapılan yerel seçimler
hakkında çok şey yazıldı ve
söylendi. Bizler gibi olaya muhallif bir pencereden
bakan ve bakmak zorunda olanlar, genel olarak seçim
sonuçları hakkında aynı kanıları
taşıyorlardır elbette.
Bu çerçevede benimde seçimlerle ilgili yapacağım
analitik değerlendirmelerde farklı ve
ilginç bir bakış açısı getirecegim
düsünülemez.
Ben seçim sonuçlarına ilişkin kısa
bir değerlendirme yaparak, ortaya çıkan
tablodan sonra biz seçim dışında
bu dönem muhallif bir duruş sergilemiş
kesimlerin, neler yapmamız gerektiğine,
alternatif ve ihtiyaç duyulan bir çizgi açısından
üzerinde durmamız gereken önemli bir konuya
dikkatleri çekmek istiyorum.
Bu seçimde AKP'nin %40 ları aşan bir oy
potansiyeline ulaşması, benimde önceden
beklediğim ve yanılmadığım
belli bir sonuç olarak meydana çıktı.
Çünkü AKP iktidarda olduğu iki yıla varan
bu süre zarfında, 2002 yılında yapılmış
olan genel seçimlerde kendisini tek başına
iktidara tasiyan potansiyele ters gelecek ve muhalliflerine
malzeme olacak, elle tutulur pek bir icraatta bulunmamıştır.
iki partili TBMM'inde AKP'yi zorlayacak bir muhalifinde
olmadığını söylemek gerekir.
Meclisteki tek güçlü muhallifi konumundaki CHP'den,
Türkiye'deki temel sorunlara ışık
tutacak daha yararlı ve sorunların çözümüne
yatkın politikalar üretmesini ve halkın
sesi olmasını beklemek, iyimserlikten
öteye birşey değildir zaten.
CHP'nin askerden farklı davranmadığı
konusunda hemfikir olmayan kimse kalmadı dersek
yanılmış olmayız. Dünya'nın
gittikçe geliştiği ve tabuların zaman
içinde silindiği bu çağda, onlar hala
çagdışı bir tutumla, Kemalist doğmaları
dayatarak, adres olmak umudunu taşımaktadır.
Ama nafile! Çünkü bu konu, artık kitlelerde
bıkkınlık yaratmış bir
konudur. Nitekim onlar M. Kemal geleneğini
sürdüren partinin başında oldukları
için farklı davranmalarını beklemekte
olmaz.
Kimileri tarafından zaman zaman AKP irticacı
kesimi temsil eden bir parti olarak lanse edilse
bile, CHP gibi kendini dümen suyuna kaptırmış
partilerden azda olsa daha çagdaş olduklari
açıktır. Dolayısıyla AB konusunda
AKP'nin daha ısrarlı olduğu kaçınılmaz
bir gerçekliktir. Sakın benim buradan AKP'yi
savunduğum gibi anlam çıkarılmasın!
AKP'nin Kürt sorununa yaklasımındaki korkak
ve çekingen tavır, benimde sizler kadar sert
bir şekilde eleştirel baktığım
durumlardan bir tanesidir.
Ve gelelim bizlere; Bu seçimde bana kalırsa
Kürtleri temsilen hiçbir parti seçimlere girmemiştir.
Kendileri her ne kadar biz sadece "Kürt partisi
değiliz" deseler bile, Türkiyede bir legal
Kürt partisi olarak bilinen DEHAP bu seçimde sözümona
güçbirliği diye oluşturulan blokta, CHP
kopyası ve düzenin temsilcisi gibi kendisini
gören SHP ismiyle secimlere girmistir. Karayalçın'ın
başında olduğu bu birligin, DEHAP'a
oy ve kan kaybettireceği birçok örneğiyle
birlikte kendini başta göstermiştir. Çünkü
Karayalçın ve SHP konusunda Kürt halkının
yasadığı epeyce kötü deneyim vardır.
Neyseki, halkımızın sağduyulu
olan kesimi kararlı bir şekilde seçim
hakkını bu tasfiyeci çizgiden yana kullanmamiştir.
Ve Güçbirliğine gerekli bir cevap vermişlerdir!
Bu benim
olumlu değerlendirdiğim bir konudur!
Eski genel ve yerel seçimlerde, HADEP ve devamı
DEHAP birlik içindeki diğer partileri saymazsak,
sadece kendi oy potansiyeli %6’lara varan bir rakama
ulaşabiliyorlardı. Bu seçimle kıyaslandığında
ise, yabana atılmayacak derecede ciddi bir
kitle desteği olarak değerlendirmek gerekiyor.
Ve durumu bu seçimde değerlendirmeye alırsak,
yine birlik halinde oldukları diğer partileri
saymazsak %’3 kadar düşük oy aldıklarını
görüyoruz. Matematiksel bir hesap yapıldığında
neredeyse sadece DEHAP'a oylarını vermesi
beklenen bir milyon dolayında bir kitlenin,
bu seçimde oyunu ya kullanmadığı
yada kısmende olsa AKP'den yana kullandığı
görülecektir.
Geçmisşte yurtsever Kürt oyları diye bilinen
ve halende öyle değerlendirilen bu DEHAP'tan
yana oylarını kullanmayan bir milyona
yakın oy potansiyeli ve bu kitle gücü üzerinde
önemle durulması ve değerlendirilmeye
alınması gereken ciddi bir konudur. Bizler
sadece istediğimiz gibi oldu ve yurtsever Kürt
kitlesinin ezici bir çogunlukla tavr koyduğunu
yorumlamakla kalmamalıyız. Elimizde var
olan alternatif gücümüzü öne sürmenin ve geliştirmenin
zamanının geldiğini ve geç olmadan
tez elden bu konuda derli toplu bir şekilde
bu boşluğu doldurmanın, zamanının
geldigini bilerek harekete geçmeliyiz.
Başka bir yazımda da değinmiştim
ve hiç olmazsa HAK-PAR'ın yerel seçimde bir
kaç önemli merkezde bağımsız aday
göstermesi gerektiğine vurgu yapmıstım.
Eğer öyle olsaydı Kürt kitlesi belki oylarının
çoğunu boşa kullanmış olmayacaktı.
Çünkü onları temsil edebilecek nitelikli ve
yurtsever adayları olacaktı. Bu olmadı
ama hiç bir şey için geç kalınmış
değildir! Çünkü hala İmrali ve Genelkurmayın
güdümünde çürütülen bu birlik, Kemalist bir çizgi
doğrultusunda sürdürülüyor ve sürdürülmek isteniyor.
Bununda bu yerel seçimler gözönüne alınırsa
halkımızı tatmin etmeyeceği
bilinmelidir. Çok zaman harcanmadan gerekli olan
olanaklar yaratılmalıdır ve Kürt
toplumunun herkesimine ulaşılmalıdır.
Kaldıki HAK-PAR'ın programı, Kürt
halkının renkliliklerini içinde barındıran
ve istemlerini legal kanallardan en iyi savunan
programdır. Bunu özellikle o bir milyona yakın
oy potansiyelini göz önünde bulundurarak halka ulaştırmak
için, birçok gerekli ve hazır yerde örgütlenmeye
gidilerek başlanmalıdır.
Kürt halki 28 mart yerel seçimleriyle birlikte,
bizleri doğrulayan bir duruş sergilemiştir.
Ve teslimiyetçi politikaların zaman içerisinde
iflas edeceği gün ışığına
çıkmıştır! Haydi hep birlikte
kolları sıvamanın vakti geldi! Herkes
bir yerinde tutarak, Kürtlerin birliğini dört
bir yandan genişletmeli.
|