Kemal Burkay' ın dönüşünü
değerlendiriyorlar...
1. Bölüm: Yelda Karataş, Hilal Kaplan ve Sevda
Kuran
Hazırlayan: Mehmet Ünlüdere
Kemal Burkay dönüyor. 30 Temmuz 2011 son gün; o uzun
ve bir anlamda sürgün süren hayatın sona erdiği,
Burkay'ın özlemine kavuştuğu gün. Yani
o gün, Gülümse'menin gerçekleşeceği gün.
Hani biraz da Doğan Gün!
Tıpkı Burkay'ın güzelim şiirindeki
tılsım gibi:
Kırgın umutta
Keder tortusunda
Acıda, zehirde, pusuda
Yılma
Doğan günü bekle
Çünkü tutar bir erik ağacı sunar sana
Doğan gün
Van gölünden bir sabah
Bir kıvılcım, bir titreşim
Bir tutam akdeniz
Süphancı bir serinlik
Ve genç bir gerinme
Usulcacık saç hışırtıları
Bir dudaktan buğulanan sıcaklık
Tutar getirir
Doğan gün
Öpücük gibi konar gözlerinde bir melodi
Sevgilin gibi dokunur parmaklarına bir kedi
Ve kavga ve zulüm ve ateş
Hep birlikte örülen bir türkü
Güzel yapmak için, güzel olmak için
Çünkü hayat dönen, kıvrılan
Yanan bir ibrişimdir
Tutar getirir
Doğan gün
Doğan Gün'ü beklercesine sabırla, sebatla
bekledi ve nihayet Kemal Burkay dönüyor, 31 yılı
aşkın o uzun ayrılık sona eriyor.
Bu dönüşün tarihi duyulur duyulmaz onu karşılamak
için dostları, yoldaşları, yakınları
kollarını sıvamaya ve O'nu heyecanla beklemeye
koyuldular...
Bu dönüşün herşeyden evvel insani bir tarafı
var, bunun bilincinde olmayıp da farklı ve şaibeli
hesaplar yaparak saldıranları böylesi bir konuda
ciddiye almak gerekmez. Onları geçerek, farklı
çevrelerden ve fikirlerden olan demokrat, hümanist ve
vicdanlı kimi insanlarla Burkay'ın dönüşü
ile ilgili güzel bir hasbıhal ettim; dostlarımızla,
Burkay'ın dostlarıyla yazıştım.
Değerlendirmelerde bulundular. Bunları peyderpey
sizlerle paylaşacağım. Ben sordum onlar
yazdılar, yazdıkları gibi sizlerle paylaşıyorum.
Ve ilk olarak üç kalem erbabı kadının
Burkay'ın dönüşüne yönelik değerlendirmelerini
sunuyorum.
Mehmet Ünlüdere
***
Yelda
Karataş (Şair-Yazar)
ŞİİRİN EYLEM ADAMI GELİYOR…
Bir HAYMATLOS halkıyla kucaklaşmaya geliyor.
En ağır, en derin acılardan biridir vatanından
kopmak.
Nazım’ın vapora dokunurken yanan elleri ve
Sevgili Kemal Burkay’ın göğsünden kopan çığlık:
‘Bir kedim bile yok anlıyor musun’?
Nasıl anlamaz insan; coğrafyasından koparılmış
bir yüreğin yangın yeri olduğunu.
Şiirin Eylem Adamı; Kemal Burkay, şimdi
hayatının coğrafyasıyla kucaklaşmaya,
Maveraünnehr’in sesini içmeye geliyor.
Bu büyük özlemin sona erişiyle, bu ülkenin tarihinde
yepyeni bir esmer sayfa açılıyor.
Bu ülkenin şair yürekli çocukları onu bekliyor,
yıllardır dudaklarında buruk bir gülümseme
ile.
Prangalara dünyanın her yerinde başkaldıran,
inançlarından bir adım geri durmamış,
onun onurlu şair sesini, Akdeniz İklimi özlemiyle
bekliyor.
Nefesini tutmuş; Kızılırmak, Sakarya,
Dicle ve Fırat’ın çocukları 30 Temmuz 2011
günü İstanbul’daki o büyük kucaklaşmayı
bekliyor.
Yaz Güneşi hoş geliyorsun.
***
Hilal
Kaplan (Gazeteci-Yazar)
Kemal Burkay, şimdiki pek çok Kürt siyasetçisi
ve partisi portakalda vitaminken adında Kürdistan
geçen bir partiyi, Türkiye Kürdistanı Sosyalist Partisi’ni
kurmuş önemli bir siyasetçidir. Yediden yetmişe
herkesi “Gülümse” diyerek ağlatmış bir
şairdir. Türkiye’nin son yıllarda geçtiği
sancılı değişim sürecinde tarafını
belli etmekten kaçınmamış bir solcu aydındır.
Ve işte şimdi, bu kıymetli insan, tam
31 yıl sonra, Türkiye’ye dönüyor. 12 Mart’tan sonraki
iki yıllık sürgününü de eklersek, hayatının
tam 33 yılını zorunlu sürgünde geçirmiş
bir aydınımız ait olduğu topraklara
geri dönüyor.
O’nun geri dönüşünden ötürü mutlu olanlar kadar,
rahatsızlık duyanlar da var. Zorunlu sürgünden
dönen birisi için bile iki dakika mutlu olamayan solculardan
bir hayır sadır olmayacağını
biliyoruz elbette.
Neticede şehre Kemal Burkay geliyor; onlar gülümsese
de olur, gülümsemese de… Şimdiden “tu bi xêr hat”!
***
Sevda
Kuran (Öykü yazarı)
KUCAKLAŞMA
Değerli büyüğüm, sevgili ağabeyim Kemal
Burkay’ın ülkeye dönüşünden bahsediliyor, bir
çok yerde buna dair haberler okuyoruz, izliyoruz. Ben
bu haberleri okurken düşünüyorum. Ve diyorum ki;
O aslında ülkesinden, topraklarından hiç bir
zaman, hiç bir koşulda gitmedi ki dönsün. Yıllar
boyu kitapları dolduran köşe yazılarıyla,
şiirleriyle, sohbetlerinde dilinden hiç düşürmediği
Kürdistan anlatımlarıyla hep ülkesindeydi, hep
ülkesiyle yaşadı. Şimdi olsa olsa bir kucaklaşma
yaşanacak, bir uzun yol dönüşünün soluklanması
yaşanacak…Biliyorum özlem derin, özlem sözcüklerle,
kurulacak güzel cümlelerle anlatılacak gibi değil
kavuşmak da öyle. Ancak yaşanılacak…Tadılacak
ve kavuşmanın güzelliği biliyorum ki Kürdistan’
ı daha bir güzel kılacak…
Düşünüyorum gene…Keşke diyorum bütün insanlarımız
onun bir kaç saatlik bir sohbetini, o sohbetin, içtenliğini,
doluluğunu, onun alçakgönüllülüğünü, Kürdistan
sözcüğünün gectiği anlarda yüzünde beliren o
aydınlık, huzurlu ifadeyi tadabilseler. Bunu
onu yüceltmek, insan üstü bir yere koymak için söylemiyorum.
Böylesi bir yaklaşıma alçak gönüllülüğü
ve kişilerin putlaştırılmaması
konusundaki ilkeli tutumu ile en başta kendisi karşı
çıkardı. Ben onun umudu ve özgürlüğü yüreklerimize
paylaştırmasından bahsediyorum. Onun sohbetlerindeki
umutlu konuşmaları geleceğe ve özgürlüğe
dair inancını hiç ama hiç yitirmemişliğinden
bahsediyorum. Bir yaşam düşünün ki yıllar
boyu yasaklarla, zulümle, yoketmeyle mücadele etmiş
ve niceleri bir sabun köpüğü gibi eriyip giderken
, niceleri kişisel çıkarları için ideallerini
hiçe sayarken o bin yıllık, kökleri sapasağlam
bir çınar ağacı gibi yerinde durup zulme
karşı gelmiş. Bu inançlı ve ilkeli
yaşamdan paylaşılacak, öğrenilecek
ne çok şey var hem kürtler hem de türkler için.
Umudun ve özgürlüğün uzun yolculuğu sonrası
ülkesiyle kucaklaşması ne güzel, yaşamın
onun direngen, özgür sesiyle paylaşılması
ne güzel…Selam ve sevgimle…
***
Değerlendirmeler sürüyor, dizi halinde devam edecek..
12 Temmuz 2011
İletişim: mehmet.unludere@yahoo.com.tr
|