psk@kurdistan.nu
PSK PSK Bulten Komkar Komjin Roja Nû Weşan / Yayın Arşiv Link Webmaster
Dengê Kurdistan
 PSK
PSK Bulten
 KOMKAR
Komjin
 Roja Nû
 Weşan/Yayın
 Arşiv
 Link
Webmaster
 
Kemal Burkay' ın dönüşünü değerlendiriyorlar...

4. Bölüm: Bayram Bozyel, Murat Dağdelen ve Kejê Bêmal

Hazırlayan: Mehmet Ünlüdere

Vefayı bilmemek ve boşvermek çok kötüdür diye düşünürüm. Bazılarında ne yazık ki bu yok, boşveriyorlar, herkes de onlar gibi boşversin istiyorlar. Belki de bu yüzdendir şaşırıyorlar, şaşkınlar...

Ben bu yazı dizisini herşeyden önce bir vefa işi diye görüyorum, sonrası da gazetecilik. Yani işimi yapıyorum, hayatıma çok şey katmış bir insanın zorunlu sürgününün bitiyor olması ve bu insanın da Kemal Burkay gibi sembol nitelikte biri olması böyle bir yazı dizisinden çok daha fazlasını yapmamızı gerektiriyorken, ben elimden geleni yapıyorum. O'nun ulaşabildiğim farklı çevrelerden kimi dostlarına, sevenine bu uzun ayrılığın son buluyor olmalarını nasıl değerlendirdiklerini soruyorum, onlar da tebessümle karşılık veriyor ve harikulade yorumlarla yazıyorlar.

Buluttan nem kapan kimileri ise yine e-posta adresime ve Facebook sayfama birkaç mesaj yağdırmış ve bu diziden dolayı rahatsızlıklarını dile getirmişler. Birşeye iyice kani oldum, öyleleri ne yazık ki iflah olmuyorlar.

İşte bu nedenle bir kere daha vurguluyorum...

Bu dönüşün herşeyden evvel insani bir tarafı var, bunun bilincinde olmayıp da farklı ve şaibeli hesaplar yaparak saldıranları böylesi bir konuda ciddiye almak gerekmez. Onları geçerek, farklı çevrelerden ve fikirlerden olan demokrat, hümanist ve vicdanlı kimi insanlarla Burkay'ın dönüşü ile ilgili güzel bir hasbıhal ettim; dostlarımızla, Burkay'ın dostlarıyla yazıştım. Değerlendirmelerde bulundular. Bunları peyderpey sizlerle paylaşacağım. Ben sordum onlar yazdılar, yazdıkları gibi sizlerle paylaşıyorum.

Bu dördüncü bölümde de siz okurlarımızın yakından tanıdığı üç insan var. Bir ekolü anlatıyorlar. Yine bu ekolden esinlenip bu ekolü yazıyorlar. Bayram Bozyel, Murat Dağdelen ve Kejê Bêmal; üçü de yalın ve vefa dolu bir dille Kemal Burkay'ın dönüşünü değerlendiriyorlar...

Mehmet Ünlüdere

***

Bayram Bozyel (HAK-PAR Genel Başkanı)

Sayın Kemal Burkay Türkiye Kürdistanı’nın son elli yılda yetiştirdiği ender insanlarından birisidir. Özgürlük Yolu- PSK hareketinin kurucusu ve onunla özdeşleşmiş bir ekolün sembol ismidir. Kurucusu olduğu siyasi ekol Kürdistan-sosyalizm-federa​lizm anahtar kavramlara dayalı üçlü saç ayağından oluşur. Bu üçlü sacayağa bir de barışçıl sıfatını eklemekte yarar var. Sayın Kemal Burkay’ın ve onun ekolünün 1970’li yıllarda Kürt halkının ulusal bilinçlenmesinde tayin edici bir rolü olduğunu herkes kabul eder.

12 Eylül darbesinin yol açtığı derin yıkım ve sonrasında başlayan çatışma ortamına rağmen Kemal Burkay ve onun temsil ettiği siyasal çizgisinin etkinliğini sürdürmesinin nedeni, onun Kürt toplumunda bıraktığı kalıcı izler ve köklü-bütünlüklü bir duruşu sergilemesinden kaynaklanır. Kürdistan yangın yerine döndüğü, demokratik siyasal zemin ortadan kaldırıldığı, politik güç dengeleri tepetakla olduğu son otuz yılda Kemal Burkay ve temsil ettiği görüşler hâlâ varlığını ve saygınlığını sürdürebiliyorsa, bu çizginin Kürt toplumunda güçlü bir karşılığı olmasındadır.

Sayın Burkay, son 30 yılını yurtdışında sürdürse bile, aklıyla, zihniyle ve ruhuyla Kürdistan’da kendisini sürekli hissettirmiş, Kürt hareketine katkı sunmuş, ona bir şekilde etkide bulunmuştur.

Bu kez sürgün uzun sürdü. Ama her gidişin bir dönüşü var, gidenler dönüyor, Kemal Abi de sonunda geri geliyor işte.

İleri yaşına ve bunca yılın zorluklarına rağmen sayın Burkay’ın Kürt halkının özgürlük mücadelesine, Türkiye’nin demokratikleşme çabalarına katacağı çok şey var. Kürtlerin kendi içinde ve Kürtlerle Türk toplumu arasında bir barış ikliminin oluşması ve daha etkin diyalog zemininin kurulması için sayın Burkay’ın sunacağı katkılar son derece önemlidir. Türkiye’nin, önündeki tarihi eşiği aşamasında ihtiyaç duyduğu en önemli şey sağduyudur, barış ve diyalog kültürüdür. Sayın Burkay’a tam da bu noktada ihtiyaç var ve bunun içindir ki gelişinin farklı anlamı var.

Arkadaşları, öğrencileri, siyasi dostları olarak hepimiz Kemal Abiyi çok özledik, 30 Temmuz'da onu büyük bir özlem ve sevgiyle karşılayacağız. Ona kucak açacağız. Bundan sonraki çalışmaları ve katkıları için bütün ilişki ve olanaklarımızı içtenlikle ona sunacağız. Onun tecrübe ve birikiminin Kürt hareketi bakımından taze bir soluğa dönüşmesi için hep birlikte çalışacağız.

Ona şimdiden hoş geldin diliyor, darısı ülke ve özgürlük özlemiyle tutuşan bütün insanlarımızın başına diyorum.

***

Murat Dağdelen (Yazar ve Siyasetçi)

Güle Güle Kemal Ağabey

Kemal Bey'in dönüşünü düşünüyorum. İçimde ilginç duygular var. Seviniyorum, üzülüyorum ikisi bir arada. Seviniyorum, çok uzun yıllar sonra Kemal ağabey ülkesine, halkına dönüyor. Diğer yandan böylesine değerli bir şahsiyetin, bunca yıl uzaklarda yaşamak zorunda bırakılmasına üzülüyorum, sinirleniyorum ve öfkeleniyorum.

Kemal Ağabeyi yaklaşık otuz otuz beş yıldır biliyorum. Kürt siyasetinin, duruşu, fikirleri ve üretimiyle en önde sayılması gereken mümtaz şahsiyetlerden birisi olan Kemal Ağabeyi ne yazık ki biraz geç tanıdım. Bunun için hayıflanmadım dersem doğru söylememiş olurum. Her zaman doğruları gözeten, eğilip bükülmeyen ve her koşulda ilkeli olmayı yaşam prensibi haline getirmiş olduğunu gözlemlediğim Kemal Ağabey'e büyük bir saygı beslediğimi söylemeliyim.

Türkiye'ye dönüş kararının kamuoyuna açıklanmasından sonra, beni arayan bir çok arkadaş "Kemal abiyi gönderdin' diye takılıyor. Geçen yıl Kemal ağabey'in dönmesini isteyen bir makale yazmıştım, okumuşsundur, buna istinaden söylüyorlar. Keşke olanaklar el verseydi de, Kürt halkının özgürlük mücadelesine büyük katkılar sunabileceğine inandığım Kemal Ağabey daha erken bir yaşta geri dönebilseydi.

Umarım dönüşünün halkımızın davasına önemli getirisi olur. Böyle umud etmek istiyorum. Umud etmek istiyorum; çünkü uzun yıllardan beri suni olarak yaratılmış illüzyonlar içerisinde deyim yerindeyse, "Kıblesi şaşırtılmış" halkın onu anlayabileceğinden, hakettiği değeri vereceğinden çok emin olamıyorum. Bu endişeleri taşımakla birlikte, Kemal Ağabey'in içinde bulunduğu duyguları, yine uzun yıllardır sürgünde yaşamak zorunda bırakılan birisi olarak çok iyi hissedebiliyorum. Bu nedenle yolculuğu boyunca sevincine sevincimi, hüznüne hüznümü, gülümsemesine gülümsememi ve muhtemelen içine akıtacağı gözyaşlarına gözyaşlarımı yoldaş kılıyorum.

Güle güle ağabey yolun açık olsun.

Güle güle...

***

Kejê Bêmal (Gazeteci - Yazar)

 

Özgürlüğe vakfedilmiş bir ömür; Kemal Burkay

 


Yenik Değiliz
Yenik değiliz
boşa gitmedi çektiğimiz acılar
ilk yaz yağmuruyla yeşeren
tohumlara bak
bir yangın gecesini andıran
sesleri dinle
savaş alanlarında çarpışanlar var
yenik değiliz
etseler de bizi ekmeğimizden
çocuklarımızın buğday başağı saçlarından
yardan ayırsalar da bizi
yenik değiliz
kanımızda bir pınar gibi kaynayan hayat
yenik değiliz
torbamız tohum dolu
koşar adım giriyoruz kavgaya

Kemal Burkay

İnsanlar dünyaya geldikleri andan itibaren, kendilerini çepeçevre sarmış ve sadece maksimumda kullanmaya programlanmış bir sistemin içinde bulurlar. Sistemin nihai hedefi bellidir, çoğunluk azınlığı besleyip, tüm gücü ile bu azınlığa hizmet edecektir. Onların bu dünyadaki varlığı sadece ve sadece karşıdaki vahşi iştahlı azınlık için sayısal rakamlardan ibarettir. Umutları, düşleri, tutkuları ve inançları, ensesi onların öz gücüyle gün geçtikçe kalınlaşan sistemler için hiçbir şey ifade etmez.

Bazen bu sistemler öyle pervazsızlaşır ki, bireylerle yetinemeyip, onların toplamından oluşan "halk"lara saldırır! Temel bütün haklarını sadece kendi sistemlerini beslemek için gasp edecek kadar fütursuzlaşabilirler. Zamanla halkın algıları sistem tarafından uyuşturulup öyle bir hale getirilir ki, tüm baskı, şiddet ve emek sömürüsüne rağmen hiçbir şey olmamışçasına sessizleşip, sistemin gönüllü köleleri haline getirilirler. İşte tam bu süreçlerde bazı halk yığınlarının arasından sıradışı insanlar çıkar, bu insanlar bir yerlerde bir problem olduğunu erken fark edip, bu problemin kaynağına inerler. Araştırdıkça aydınlanır, aydınlandıkça sorgular, sorguladıkça isyan ederler. Ve birgün bu sistemin yerine daha insani bir sistemin kurulabileceğine kanaat getirdiklerinde upuzun bir yolculuğun kapısından ilk adımlarını atarlar. Bu upuzun yolun adı "Özgürlük Yolu", yola düşen düşleri kendinden büyük meşalelerin adı da "Devrimciler"dir.

Her yola düşen devrimci, tanrılardan ateş çalan Prometheus gibi kendi çağını aydınlatan birer fenerdir. Çoğu zaman bu fenerin yakıtı kendi can yangınları olsa da, inanç ve kararlılıklarından asla vazgeçmezler. Hâl böyle olunca sistem bu inancı ve kararlılığı besleyen doğrunun sonunda kendisini yutup yok edeceğini bildiği için tüm şiddetini ve zulmünü bu ışıklı insanlara yöneltir.Zulüm arttıkça inanç ve kararlığı besler...

Devrim uzun bir yoldur. Bazen bu yolda yorulanlar olur, bazen düşenler, bazen bırakıp kaçanlar. Ama her şeye rağmen bu ışıklı yolun bazı yürüyüşçüleri yılmadan yürürler...Onları seyrettiğinizde ateşe uçan bir pervane ömrünün muhteşem raksını görürsünüz. Cesaretleri ve kararlılıkları gözlerinizi kamaştırır.

İlk ‘’Kemal Burkay’’ ülkeye dönüyor haberini duyduğumda, gözümün önünde canlanan şey pervane ve ateşin raksıydı. Ömrünü halkının özgürlüğüne adamış bir beyaz beyefendinin, yıllar süren sürgünlük ve özlemden sonra ülkesine gelebilme ihtimalinin onun yüreğinde hangi duygulara sebep olduğunu düşünmeye bile cüret edemedim. Hepimizin Kürdî kişiliğinin hocası, üç kuşağın kararlı devrimcisi, düşmanın bile temizliğine saygı duyduğu bir güzel insan, yıllar sonra özgürlüğü için ömrü boyunca mücadele verdiği topraklara ayak basacaktı. Neler hissettiğini kendisi yazacaktır eminim ama ben bu haberin bana hissettirdiklerini yazayım.

Bir yazımda bahsetmiştim, en büyük düşümdü tersine göç. Yıllarca zorbalık ve zalimlikle dünyanın dört bir tarafına dağıtılan kara çocukların akın akın kendi topraklarına döndüğü gün, işte o gün hepsini Dicle'de yıkayıp, tüm acılarını Dicle'nin anaç suyuna bıraktıktan sonra, bağrıma basacaktım. Ve biz uğruna kendi ömrümüzden bile sürgün edildiğimiz o gül ülkede, dört bir yanda yaktığımız özgürlük ateşi ile gowend'e duracaktık. Bütün köyler yeniden dolacak, o insanlık ayıbı sessizlik yerini yaşamın güzelim seslerine bırakacaktı. Ve her şey, sonsuza dek güzel olacaktı. Ben bu düşüme inanmaktan bir an bile vazgeçmedim. Bilenler bilir, sürgün acısı öyle üç beş kelime ile dile getirilecek bir acı değildir. İnsanın iliğini, kemiğini, ruhunun en derinini acıtır. Öyle bir acıdır ki bu, sizi öyle hassas kılar ki her dönmek isteyip dönemediğinizde yüreğinize kocaman çiviler çakılır. Sanırım sürgün yaşanmadan bilinemeyen duygular arasındadır! Ve bu topraklar binlerce evladını ne yazık ki sürgüne kurban vermiştir. Her sürgünün kabusudur sanırım dönemeden ölmek. İşte böyle sürgün bir ömrün topraklarına dönmesinin heyecanıydı beni saran. İşte olmuştu demek ki, artık tüm kara çocukların dönme ihtimali ve benim düşümün gerçekleşme ihtimali kuvvetleniyordu .Bu muhteşem duygu giderek ete kemiğe büründü ruhumda, evet mutluydum ve yarınlara daha çok inançlı.

Şimdi ülkemin tüm kara çocuklarına önerim, ömrünü sizin özgürlüğünüze vakfetmiş, hepimizin hocası, Kurdî Kurdistani eserlerin sahibi, bu güne kadar her karanlıkta kaybolduğumuzda hepimize ışığı ile rehber olmuş, haklı davasında inatçı, kararlı, PSK gibi Kurdistan siyasi arenasında her türlü zorbalığa rağmen dimdik ayakta durup bu günlere kadar kendini taşıyabilen bir Kurdî örgütün kurucusu, bir devrimci şair, yıllar süren sürgün yaşamından sonra nihayet topraklarına geri dönüyor. İnancınız ve fraksiyonunuz ne olursa olsun, öncelikle bir Kûrdi birey, egemen ulusun zorbalığı yüzünden ömrünün en güzel yıllarını halkının ve topraklarının uzağında geçirmiş sizin parçanız olan bir ağabeyiniz, arkadaşınız, yoldaşınız olarak kendisini özlem ve saygıyla kucaklamanız.

Kemal Burkay için not

Sevgili Burkay Hocam…

İlk adınızı duyduğumda 8 yaşındaydım. 18 yaşında bir daha asla bu ülkeye dönemeyeceğinizi düşünecek kadar umutsuzdum. Bugün yetişkin bir kadın olarak sizin gibi güzel bir devrimciye dönüş yazısı yazmanın heyecanı, sizin gibi yürekli ve kararlı devrimci ağabeylerimiz sayesinde ülkemizin özgürleşmesinin yakın bir ihtimale dönüşmesinin coşkusu içerisindeyim.

Öncelikle bir Kûrd olarak Kurdî kimliğime yaptığınız katkılardan ötürü, sonra da ömrünüzü özgürleşmesi uğruna harcadığınız halkım adına size teşekkür ederim. Sizi hepimizin ortak hayali Özgür Kurdistan’da karşılamak isterdik. Ama görünen o ki hep beraber biraz daha çalışmamız gerekiyor.

Sizin gibi bir rehberle yolu koşarak tamamlayacağımızı düşünmenin mutluluğu ile bu topraklara ayak bastığınız anda ruhunuzdan akıp gidecek olan bunca yıllık sürgün acısının, gözbebeklerinizde bırakacağı ışıktan öperim.

***

Değerlendirmeler sürüyor, yazı dizimiz devam edecek..

17 Temmuz 2011

İletişim: mehmet.unludere@yahoo.com.tr

 
   
Dengê Kurdistan © 2011