Kemal Burkay' ın
dönüşünü değerlendiriyorlar...
4. Bölüm: Bayram Bozyel, Murat Dağdelen ve
Kejê Bêmal
Hazırlayan: Mehmet Ünlüdere
Vefayı bilmemek ve boşvermek çok kötüdür diye düşünürüm. Bazılarında
ne yazık ki bu yok, boşveriyorlar, herkes de
onlar gibi boşversin istiyorlar. Belki de bu yüzdendir
şaşırıyorlar, şaşkınlar...
Ben bu yazı dizisini herşeyden önce bir vefa işi diye görüyorum,
sonrası da gazetecilik. Yani işimi yapıyorum,
hayatıma çok şey katmış bir insanın
zorunlu sürgününün bitiyor olması ve bu insanın
da Kemal Burkay gibi sembol nitelikte biri olması
böyle bir yazı dizisinden çok daha fazlasını
yapmamızı gerektiriyorken, ben elimden geleni
yapıyorum. O'nun ulaşabildiğim farklı
çevrelerden kimi dostlarına, sevenine bu uzun ayrılığın
son buluyor olmalarını nasıl değerlendirdiklerini
soruyorum, onlar da tebessümle karşılık
veriyor ve harikulade yorumlarla yazıyorlar.
Buluttan nem kapan kimileri ise yine e-posta adresime ve Facebook sayfama birkaç
mesaj yağdırmış ve bu diziden dolayı
rahatsızlıklarını dile getirmişler.
Birşeye iyice kani oldum, öyleleri ne yazık
ki iflah olmuyorlar.
İşte bu nedenle bir kere daha vurguluyorum...
Bu dönüşün herşeyden evvel insani bir tarafı var, bunun bilincinde
olmayıp da farklı ve şaibeli hesaplar yaparak
saldıranları böylesi bir konuda ciddiye almak
gerekmez. Onları geçerek, farklı çevrelerden
ve fikirlerden olan demokrat, hümanist ve vicdanlı
kimi insanlarla Burkay'ın dönüşü ile ilgili
güzel bir hasbıhal ettim; dostlarımızla,
Burkay'ın dostlarıyla yazıştım.
Değerlendirmelerde bulundular. Bunları peyderpey
sizlerle paylaşacağım. Ben sordum onlar
yazdılar, yazdıkları gibi sizlerle paylaşıyorum.
Bu dördüncü bölümde de siz okurlarımızın yakından tanıdığı
üç insan var. Bir ekolü anlatıyorlar. Yine bu ekolden
esinlenip bu ekolü yazıyorlar. Bayram Bozyel, Murat
Dağdelen ve Kejê Bêmal; üçü de yalın ve vefa
dolu bir dille Kemal Burkay'ın dönüşünü değerlendiriyorlar...
Mehmet Ünlüdere
***
Bayram
Bozyel (HAK-PAR Genel Başkanı)
Sayın Kemal Burkay Türkiye Kürdistanı’nın son elli yılda
yetiştirdiği ender insanlarından birisidir.
Özgürlük Yolu- PSK hareketinin kurucusu ve onunla özdeşleşmiş
bir ekolün sembol ismidir. Kurucusu olduğu siyasi
ekol Kürdistan-sosyalizm-federalizm anahtar kavramlara
dayalı üçlü saç ayağından oluşur.
Bu üçlü sacayağa bir de barışçıl sıfatını
eklemekte yarar var. Sayın Kemal Burkay’ın ve
onun ekolünün 1970’li yıllarda Kürt halkının
ulusal bilinçlenmesinde tayin edici bir rolü olduğunu
herkes kabul eder.
12 Eylül darbesinin yol açtığı derin yıkım ve sonrasında
başlayan çatışma ortamına rağmen
Kemal Burkay ve onun temsil ettiği siyasal çizgisinin
etkinliğini sürdürmesinin nedeni, onun Kürt toplumunda
bıraktığı kalıcı izler ve
köklü-bütünlüklü bir duruşu sergilemesinden kaynaklanır.
Kürdistan yangın yerine döndüğü, demokratik
siyasal zemin ortadan kaldırıldığı,
politik güç dengeleri tepetakla olduğu son otuz yılda
Kemal Burkay ve temsil ettiği görüşler hâlâ
varlığını ve saygınlığını
sürdürebiliyorsa, bu çizginin Kürt toplumunda güçlü bir
karşılığı olmasındadır.
Sayın Burkay, son 30 yılını yurtdışında sürdürse
bile, aklıyla, zihniyle ve ruhuyla Kürdistan’da kendisini
sürekli hissettirmiş, Kürt hareketine katkı
sunmuş, ona bir şekilde etkide bulunmuştur.
Bu kez sürgün uzun sürdü. Ama her gidişin bir dönüşü var, gidenler
dönüyor, Kemal Abi de sonunda geri geliyor işte.
İleri yaşına ve bunca yılın zorluklarına rağmen
sayın Burkay’ın Kürt halkının özgürlük
mücadelesine, Türkiye’nin demokratikleşme çabalarına
katacağı çok şey var. Kürtlerin kendi içinde
ve Kürtlerle Türk toplumu arasında bir barış
ikliminin oluşması ve daha etkin diyalog zemininin
kurulması için sayın Burkay’ın sunacağı
katkılar son derece önemlidir. Türkiye’nin, önündeki
tarihi eşiği aşamasında ihtiyaç duyduğu
en önemli şey sağduyudur, barış ve
diyalog kültürüdür. Sayın Burkay’a tam da bu noktada
ihtiyaç var ve bunun içindir ki gelişinin farklı
anlamı var.
Arkadaşları, öğrencileri, siyasi dostları olarak hepimiz
Kemal Abiyi çok özledik, 30 Temmuz'da onu büyük bir özlem
ve sevgiyle karşılayacağız. Ona kucak
açacağız. Bundan sonraki çalışmaları
ve katkıları için bütün ilişki ve olanaklarımızı
içtenlikle ona sunacağız. Onun tecrübe ve birikiminin
Kürt hareketi bakımından taze bir soluğa
dönüşmesi için hep birlikte çalışacağız.
Ona şimdiden hoş geldin diliyor, darısı ülke ve özgürlük
özlemiyle tutuşan bütün insanlarımızın
başına diyorum.
***
Murat
Dağdelen (Yazar ve Siyasetçi)
Güle Güle Kemal Ağabey
Kemal Bey'in dönüşünü düşünüyorum. İçimde ilginç duygular var.
Seviniyorum, üzülüyorum ikisi bir arada. Seviniyorum,
çok uzun yıllar sonra Kemal ağabey ülkesine,
halkına dönüyor. Diğer yandan böylesine değerli
bir şahsiyetin, bunca yıl uzaklarda yaşamak
zorunda bırakılmasına üzülüyorum, sinirleniyorum
ve öfkeleniyorum.
Kemal Ağabeyi yaklaşık otuz otuz beş yıldır biliyorum.
Kürt siyasetinin, duruşu, fikirleri ve üretimiyle
en önde sayılması gereken mümtaz şahsiyetlerden
birisi olan Kemal Ağabeyi ne yazık ki biraz
geç tanıdım. Bunun için hayıflanmadım
dersem doğru söylememiş olurum. Her zaman doğruları
gözeten, eğilip bükülmeyen ve her koşulda ilkeli
olmayı yaşam prensibi haline getirmiş olduğunu
gözlemlediğim Kemal Ağabey'e büyük bir saygı
beslediğimi söylemeliyim.
Türkiye'ye dönüş kararının kamuoyuna açıklanmasından
sonra, beni arayan bir çok arkadaş "Kemal abiyi
gönderdin' diye takılıyor. Geçen yıl Kemal
ağabey'in dönmesini isteyen bir makale yazmıştım,
okumuşsundur, buna istinaden söylüyorlar. Keşke
olanaklar el verseydi de, Kürt halkının özgürlük
mücadelesine büyük katkılar sunabileceğine inandığım
Kemal Ağabey daha erken bir yaşta geri dönebilseydi.
Umarım dönüşünün halkımızın davasına önemli getirisi
olur. Böyle umud etmek istiyorum. Umud etmek istiyorum;
çünkü uzun yıllardan beri suni olarak yaratılmış
illüzyonlar içerisinde deyim yerindeyse, "Kıblesi
şaşırtılmış" halkın
onu anlayabileceğinden, hakettiği değeri
vereceğinden çok emin olamıyorum. Bu endişeleri
taşımakla birlikte, Kemal Ağabey'in içinde
bulunduğu duyguları, yine uzun yıllardır
sürgünde yaşamak zorunda bırakılan birisi
olarak çok iyi hissedebiliyorum. Bu nedenle yolculuğu
boyunca sevincine sevincimi, hüznüne hüznümü, gülümsemesine
gülümsememi ve muhtemelen içine akıtacağı
gözyaşlarına gözyaşlarımı yoldaş
kılıyorum.
Güle güle ağabey yolun açık olsun.
Güle güle...
***
Kejê
Bêmal (Gazeteci - Yazar)
Özgürlüğe vakfedilmiş bir ömür; Kemal Burkay
Yenik Değiliz
Yenik değiliz
boşa gitmedi çektiğimiz acılar
ilk yaz yağmuruyla yeşeren
tohumlara bak
bir yangın gecesini andıran
sesleri dinle
savaş alanlarında çarpışanlar var
yenik değiliz
etseler de bizi ekmeğimizden
çocuklarımızın buğday başağı saçlarından
yardan ayırsalar da bizi
yenik değiliz
kanımızda bir pınar gibi kaynayan hayat
yenik değiliz
torbamız tohum dolu
koşar adım giriyoruz kavgaya
Kemal Burkay
İnsanlar dünyaya geldikleri andan itibaren, kendilerini çepeçevre sarmış
ve sadece maksimumda kullanmaya programlanmış
bir sistemin içinde bulurlar. Sistemin nihai hedefi bellidir,
çoğunluk azınlığı besleyip, tüm
gücü ile bu azınlığa hizmet edecektir.
Onların bu dünyadaki varlığı sadece
ve sadece karşıdaki vahşi iştahlı
azınlık için sayısal rakamlardan ibarettir.
Umutları, düşleri, tutkuları ve inançları,
ensesi onların öz gücüyle gün geçtikçe kalınlaşan
sistemler için hiçbir şey ifade etmez.
Bazen bu sistemler öyle pervazsızlaşır ki, bireylerle yetinemeyip,
onların toplamından oluşan "halk"lara
saldırır! Temel bütün haklarını sadece
kendi sistemlerini beslemek için gasp edecek kadar fütursuzlaşabilirler.
Zamanla halkın algıları sistem tarafından
uyuşturulup öyle bir hale getirilir ki, tüm baskı,
şiddet ve emek sömürüsüne rağmen hiçbir şey
olmamışçasına sessizleşip, sistemin
gönüllü köleleri haline getirilirler. İşte tam
bu süreçlerde bazı halk yığınlarının
arasından sıradışı insanlar çıkar,
bu insanlar bir yerlerde bir problem olduğunu erken
fark edip, bu problemin kaynağına inerler. Araştırdıkça
aydınlanır, aydınlandıkça sorgular,
sorguladıkça isyan ederler. Ve birgün bu sistemin
yerine daha insani bir sistemin kurulabileceğine
kanaat getirdiklerinde upuzun bir yolculuğun kapısından
ilk adımlarını atarlar. Bu upuzun yolun
adı "Özgürlük Yolu", yola düşen düşleri
kendinden büyük meşalelerin adı da "Devrimciler"dir.
Her yola düşen devrimci, tanrılardan ateş çalan Prometheus gibi
kendi çağını aydınlatan birer fenerdir.
Çoğu zaman bu fenerin yakıtı kendi can
yangınları olsa da, inanç ve kararlılıklarından
asla vazgeçmezler. Hâl böyle olunca sistem bu inancı
ve kararlılığı besleyen doğrunun
sonunda kendisini yutup yok edeceğini bildiği
için tüm şiddetini ve zulmünü bu ışıklı
insanlara yöneltir.Zulüm arttıkça inanç ve kararlığı
besler...
Devrim uzun bir yoldur. Bazen bu yolda yorulanlar olur, bazen düşenler,
bazen bırakıp kaçanlar. Ama her şeye rağmen
bu ışıklı yolun bazı yürüyüşçüleri
yılmadan yürürler...Onları seyrettiğinizde
ateşe uçan bir pervane ömrünün muhteşem raksını
görürsünüz. Cesaretleri ve kararlılıkları
gözlerinizi kamaştırır.
İlk ‘’Kemal Burkay’’ ülkeye dönüyor haberini duyduğumda, gözümün önünde
canlanan şey pervane ve ateşin raksıydı.
Ömrünü halkının özgürlüğüne adamış
bir beyaz beyefendinin, yıllar süren sürgünlük ve
özlemden sonra ülkesine gelebilme ihtimalinin onun yüreğinde
hangi duygulara sebep olduğunu düşünmeye bile
cüret edemedim. Hepimizin Kürdî kişiliğinin
hocası, üç kuşağın kararlı devrimcisi,
düşmanın bile temizliğine saygı duyduğu
bir güzel insan, yıllar sonra özgürlüğü için
ömrü boyunca mücadele verdiği topraklara ayak basacaktı.
Neler hissettiğini kendisi yazacaktır eminim
ama ben bu haberin bana hissettirdiklerini yazayım.
Bir yazımda bahsetmiştim, en büyük düşümdü tersine göç. Yıllarca
zorbalık ve zalimlikle dünyanın dört bir tarafına
dağıtılan kara çocukların akın
akın kendi topraklarına döndüğü gün, işte
o gün hepsini Dicle'de yıkayıp, tüm acılarını
Dicle'nin anaç suyuna bıraktıktan sonra, bağrıma
basacaktım. Ve biz uğruna kendi ömrümüzden bile
sürgün edildiğimiz o gül ülkede, dört bir yanda yaktığımız
özgürlük ateşi ile gowend'e duracaktık. Bütün
köyler yeniden dolacak, o insanlık ayıbı
sessizlik yerini yaşamın güzelim seslerine bırakacaktı.
Ve her şey, sonsuza dek güzel olacaktı. Ben
bu düşüme inanmaktan bir an bile vazgeçmedim. Bilenler
bilir, sürgün acısı öyle üç beş kelime
ile dile getirilecek bir acı değildir. İnsanın
iliğini, kemiğini, ruhunun en derinini acıtır.
Öyle bir acıdır ki bu, sizi öyle hassas kılar
ki her dönmek isteyip dönemediğinizde yüreğinize
kocaman çiviler çakılır. Sanırım sürgün
yaşanmadan bilinemeyen duygular arasındadır!
Ve bu topraklar binlerce evladını ne yazık
ki sürgüne kurban vermiştir. Her sürgünün kabusudur
sanırım dönemeden ölmek. İşte böyle
sürgün bir ömrün topraklarına dönmesinin heyecanıydı
beni saran. İşte olmuştu demek ki, artık
tüm kara çocukların dönme ihtimali ve benim düşümün
gerçekleşme ihtimali kuvvetleniyordu .Bu muhteşem
duygu giderek ete kemiğe büründü ruhumda, evet mutluydum
ve yarınlara daha çok inançlı.
Şimdi ülkemin tüm kara çocuklarına önerim, ömrünü sizin özgürlüğünüze
vakfetmiş, hepimizin hocası, Kurdî Kurdistani
eserlerin sahibi, bu güne kadar her karanlıkta kaybolduğumuzda
hepimize ışığı ile rehber olmuş,
haklı davasında inatçı, kararlı, PSK
gibi Kurdistan siyasi arenasında her türlü zorbalığa
rağmen dimdik ayakta durup bu günlere kadar kendini
taşıyabilen bir Kurdî örgütün kurucusu, bir
devrimci şair, yıllar süren sürgün yaşamından
sonra nihayet topraklarına geri dönüyor. İnancınız
ve fraksiyonunuz ne olursa olsun, öncelikle bir Kûrdi
birey, egemen ulusun zorbalığı yüzünden
ömrünün en güzel yıllarını halkının
ve topraklarının uzağında geçirmiş
sizin parçanız olan bir ağabeyiniz, arkadaşınız,
yoldaşınız olarak kendisini özlem ve saygıyla
kucaklamanız.
Kemal Burkay için not
Sevgili Burkay Hocam…
İlk adınızı duyduğumda 8 yaşındaydım.
18 yaşında bir daha asla bu ülkeye dönemeyeceğinizi
düşünecek kadar umutsuzdum. Bugün yetişkin bir
kadın olarak sizin gibi güzel bir devrimciye dönüş
yazısı yazmanın heyecanı, sizin gibi
yürekli ve kararlı devrimci ağabeylerimiz sayesinde
ülkemizin özgürleşmesinin yakın bir ihtimale
dönüşmesinin coşkusu içerisindeyim.
Öncelikle bir Kûrd olarak Kurdî kimliğime yaptığınız
katkılardan ötürü, sonra da ömrünüzü özgürleşmesi
uğruna harcadığınız halkım
adına size teşekkür ederim. Sizi hepimizin ortak
hayali Özgür Kurdistan’da karşılamak isterdik.
Ama görünen o ki hep beraber biraz daha çalışmamız
gerekiyor.
Sizin gibi bir rehberle yolu koşarak tamamlayacağımızı
düşünmenin mutluluğu ile bu topraklara ayak
bastığınız anda ruhunuzdan akıp
gidecek olan bunca yıllık sürgün acısının,
gözbebeklerinizde bırakacağı ışıktan
öperim.
***
Değerlendirmeler sürüyor, yazı dizimiz devam edecek..
17 Temmuz 2011
İletişim: mehmet.unludere@yahoo.com.tr
|