HAK-PAR' ın tarihi hatası,
Facebook ve Nasname üzerine
Mehmet Ünlüdere
HAK-PAR'ın 2011 genel seçimlerine katılmasının
önemi ortadaydı. Zira bunun HAK-PAR'lılar da
bilincindeydi. Ulusal hakların kuşa çevrilmiş
ve Öcalan'ın direktifleriyle ulusal istemlerin içinin
boşaltılmış olduğu böylesi bir
zamanda, kitlelere sesini duyurabilmek, federal çözümün
gerçekliğini ve gerekliliğini anlatabilmek için
seçimler -HAK-PAR'ın barajı aşma şansı
olmasa da- iyi değerlendirilecek bir ortam ve fırsattı.
Nitekim "federal çözüm" şiarıyla seçim
startını da vermişti... Herkesi şaşırtacak
ve heyecan yaratacak kadar da bir aday listesi hazırlamıştı
HAK-PAR.
HAK-PAR ne yazık ki seçimlerden çekildi. Bu tarihi
bir hatadır, ileride, her geriye dönüp bakıldığında
bunun ne demek olduğu daha iyi anlaşılacaktır...
HAK-PAR birçoğumuzu neredeyse şoke eden kısacık,
yetersiz ve çok az bir açıklamayla blok adayları
lehine çekildiğini komuoyuna deklare etti. Yani "demokratik
özerklik" denilen proje dahilinde ve Öcalan'ın
çizdiği "yol haritası"na göre hareket
eden bloğun lehine...
HAK-PAR zaten uzlaşamamış ve ilkesel
anlamda bir ittifak da yapmamıştı. Olamazdı
da. Zira bir tarafta "Türkiyelilik" kapsamı
ve vurgusu olan, henüz ne olduğu ise tam olarak anlaşılamayan
ve HAK-PAR'la da hemen hemen her bakımdan uyuşmazlığı
olan "demokratik özerklik", diğer tarafta
ise ulusal niteliği olan ve tümüyle eşitliği
esas alan federal çözümü programına almış
HAK-PAR!
HAK-PAR'ın oturup bu kararı tekrar gözden
geçirmesi gerekiyor ve bu elzemdir. Kemal Burkay Ağabeyim'in
bu konuyla ilgili yazdığı "HAK-PAR'a
yazık edildi" başlıklı makalesindeki
ciddi ve doğru önerisinde değindiği gibi,
bir özeleştiri vermesi gerekiyor. HAK-PAR'ı
belki de seçimlerden çekilmeye iten farklı nedenler
de olmuş olabilir, zorunlu kalmış da olabilir,
ama bunun üzerine vereceği karar ve takınacağı
tavır en azından boykot olabilirdi. Farklı
nedenler ve etkenler varsa, -ki YSK'nın HAK-PAR'ın
bir kısım adayına yönelik vetolarının
olduğu, Partinin işini zorlaştırdığı
HAK-PAR'ın kimi açıklamalarına yansıdı-
bu durumda yapılacak şey açık yüreklilikle
konuyu ve nedenlerini açmaktır. Ve kararı tekrar
gözden geçirmelidir. Tabanının çoğunun
katılmadığı böylesi bir kararın
HAK-PAR'da yaralar açacağı kuşku götürmez
bir gerçek. Telafi etmek HAK-PAR yönetimine düşüyor,
henüz geç de değil...
HAK-PAR'ın yönetim kademesindeki insanların
çoğunu yakından takip eder ve bilirim. Kimileriyle
de yazışır ve fikir alışverişinde
bulunurum yer yer. Çoğuna da sempatiyle yaklaşırım.
Hepsi de birikimli, bilgili ve deneyimli insanlardır.
Ama bu durum onların almış olduğu
yanlış bir kararı eleştirmekten bizleri
alıkoyamaz. Bu nedenle, kararın alındığı
gün, sosyal paylaşım sitesi Facebook'taki kişisel
sayfamda ilk tepki verenlerden, kısa yorumlarla ilk
görüş belirtenlerden birisi, belki de ilki ben oldum.
Bunun üzerine kimi arkadaşlarla aramızda konu
ve kararla iligili tartışmalar yaşandı.
Bana neden açıktan eleştirdiğim soruldu.
Bu soru doğru ve anlamlı değil, zira tartışmaya
açık bir konu ve kamuoyuna yansımış
olanlar da eksik bilgilerdi. Tatmin edici ve HAK-PAR'ın
önceki tutumunu yansıtan tutarlı bir durum yoktu.
Hatta kimi arkadaşlarım Facebook'un tartışma
yeri olmadığını da sıklıkla
söylediler. Sanki Facebook'taki insanlar başka bir
gezegenin insanıymış gibi. Oysa ki dünya
küçülüyor ve şeffaf ve tartışmaya açık
konuların gereksiz yere gizlenilmeye çalışılmasının
da bir anlamı yok. Ama elbet eleştirilerime
katılan, doğru bulan ve kararı benimle
birlikte eleştiren arakadaşların sayısı
belki daha fazlaydı.
Facebook'ta, HAK-PAR'ın yanlış tutumu
ve kararı üzerine verdiğim tepki ve kısa
yorumların ilkinde tırnak içinde verdiğim
alttaki şu yorumu yaptım:
"HAK-PAR benim partimdir, legal zeminde siyasi
görüşlerimin ortaklaştığı tek
partidir. Ama gittikçe büyümeye ve hayli taraftar kazanmaya
başladığı bir zamanda sebebi ne olursa
olsun seçimlerden çekilmesi tarihi bir hatadır. Önce
büyük beklenti yarat, federal çözümü savunan kitlelere
umut ışığı olmaya başla,
ama sonra yetersiz ve çok eksik açıklmalarla çekildiğini
açıkla... Bu tutum benlik değil."
Sonra bunun altında bir tartışma zinciri
oluştu. Arkadaşlar görüşlerini yazdı;
katılanı oldu, karşı çıkanı
oldu. Ama herşey elbet medenice ve öğretimize
uygun şekilde. Kimi genç dostlarımın biraz
duygusal ve yanlış anlayarak verdikleri tepkiler
de oldu bana karşı, ama ona rağmen kimse
kendi arasında kırıcı olmadı.
Sayfamdaki tartışmayı Nasname'de haber
yaptı...
HAK-PAR'ın seçimden çekilme kararıyla iligili
özellikle de benim Facebook sayfamdaki tartışmayı
Nasname'nin sitesinde haber yapmasını yadırgamıyorum,
HAK-PAR'ı onların da eleştirme hakkı
var. Ama attıkları kimi başlıkları
ve kimi ara yorumları yersiz ve sağlıksız
buluyorum. Bir şahsın onlara verdiği kötü
tepkiyi ise, şahsı bilmeden HAK-PAR'lı
diye yansıtmaları da habercilik değildir.
Eleştiriyorum...
Halbuki gazetecilikte fikr-i takip denilen önemli bir
ilke ve kural vardır, buna göre davranılır.
Kaynağı ve kimliği olmayan birşeyi
bir kuruma mal etmek yakışık alan bir durum
değildir. Bu nedenle Nasname'yi eleştiriyorum...
Evet konumuz HAK-PAR, aldığı kararın
yanlışlığını bu dostça eleştirilerimizi
de ciddiye alarak, kendi tabanının sesine kulak
vererek, ilkelerinin ve doğru siyasi duruşunun
da gereğini gözönüne alarak tekrar masaya yatırması
gerekiyor. Bizler de HAK-PAR için didinen, çırpınan
ve katkı sunmaya çalışan insanlarız.
Sanıyorum bu kadar söz söyleme ve itiraz hakkını
da bize çok görmeyeceklerdir.
Yazımı da Mahatma Gandhi'nin alttaki şu
sözüyle noktalamak istiyorum:
"Haksızlığa sapıp bütün
insanlar seni takip edeceğine, adaletle hareket edip
tek başına kal daha iyi."
23 Nisan 2011
İletişim: http://www.facebook.com/mehmet.unludere
|