DERSİMLE İLGİLİ
BİR PROJENİN BAŞINA GELENLER
Munzur Çem
Yaklaşık iki yıldır, “DERSİM
37–38 SÖZLÜ TARİH PROJESİ” adı altında
bir çalışma yapılıyordu. Proje, Clark
Üniversitesi Prof.lerinden Taner Akçam`ın koordinatörlüğü
altında yürütülmekteydi. Aslen Dersimli olan Dicle
Akar ise onun aktif çalışanlarından biriydi.
Şahsen büyük değer vermeme ve istenseydi katkı
sunmaya hazır olmama rağmen, proje bende daha
baştan itibaren sakat doğmuş bir çocuk
hissi uyandırmıştı. Neden öyle görüyordum;
bir kaç cümle ile değineyim.
Projeyi gündeme getiren ve gerçekleşmesi için çaba
harcayan Taner Akçam`ın samimiyetinden hiç bir zaman
kuşku duymadım. Onu destekleyen ABD`deki kuruluşlar
bakımından da tutumum aynıydı.
Ancak ilke olarak, böyle bir çalışma örgütlenirken
olanaklar ölçüsünde konu ile ilgisi bulunan farklı
çevreler ile diyalog içerisinde olunması, bu çerçevede
katkı sağlanması gerekir. Tersi bir durumda,
çalışmanın güdük kalmasının önüne
geçmek zor olur. Ancak komite böyle yapmamış,
asıl ilişkiye geçmesi gereken kişi ve kuruluşları
bir kenara bırakmış, Dersim Dernekleri
Federasyonu`nu tek partner olarak seçmişti. Önemli
bir eksiklikti bu.
Çünkü bu Federasyon, çok ciddi ideolojik saplantıları
olan bir kuruluştur. Programlarında “devrim”
ve “sosyalizm” hedefleri bulunan sol örgütlerden dökülenlerin,
“Özgür ve bağımsız Kürdistan”ı kurmayı
amaçlamış kimi Kürt örgütlerinden ayrılmış
olan az sayıdaki kişinin de katkısı
ile oluşturdukları bu örgüt, “Kürt olmasın
da ne olursa olsun” anlayışı ile yönetiliyor.
Tek çabası, Dersimlilerin Kürt olmadıklarını
propaganda etmekten ibarettir desem haksızlık
etmiş olmam. Hal böyle olunca da örgüt Dersim halkının
gerçekleriyle sürekli çelişkiye düşüyor, tepkisel
davranıyor, adeta kin ve nefret saçıyor. Değerlendirme
ve tartışmalarda hayli düzeysizleşebiliyor.
Taner Akçam`ın bahsettiği dönemde, Federasyon`un
başkanlığını yapan ve şimdi
zimmetine para geçirdiği söylenen kişinin durumu
bu yönden ayrıca hayli ilginçtir. Bu kişi, geçmişte
bir sol örgütün saflarında yer alıyordu. Bu
bakımdan Dersim dahil, Kürtlerin 20. Yüzyılda
yürüttükleri özgürleşme mücadelesi, onun için hiç
bir zaman kayda değer bir sorun olmadı, kendisini
pek ilgilendirmedi. Öyle ya, Kürt direnişleri “feodal,
milliyetçi ve gerici” hareketler değiller miydi!
Derken nasıl olduysa, örgütünden koptuktan bir süre
kendisini Dersim Federasyonu’nun başında buluverdi.
“Federasyon Başkanı” olunca da dün bölgecilik,
feodal gericilik ve milliyetçilik diye küçümsediği,
üzerinde düşünmeye değer bulmadığı
konular hakkında bu kez bir teorisyen edasıyla
ve başka bir açıdan ilgilenmeye başladı.
Bunu yaparken de doğruyu araştırıp
bulmak gibi bir derdi hiç olmadı. Hatta doğruluğunu
her kesin bildiği çıplak gerçekleri bile kafasındaki
kalıplara göre ters yüz etmekten çekinmedi.
Bunun sonucu olarak o ve onun gibiler, Dersim ve Dersimliler
üzerine yapılmış ve yapılmakta olan
çok önemli araştırma-inceleme çalışmalarını
hep görmezlikten geldiler. Hatta bunu da aşıp
bu işi yapanlara dil uzatmayı bir alışkanlığa
dönüştürdüler.
Bunun bir sonucu olarak Federasyon Başkanı,
Dersim halkının saygın önderlerine dil
uzatmaya kalkışmaktan bile geri kalmadı.
Örneğin, fırsat buldukça Sey Rıza`yı
“önemsiz biri” gibi göstermeye, mücadeleye bir ömür vermiş
ve bu yüzden hem birey hem de aile olarak çok ağır
bedeller ödemiş olan M. Nuri Dersimi`ye çamur atmaya
kalkıştı. Çükü Dersimi, bizzat mücadelede
yer almış ve olaylara tanıklık etmiş
biri olarak bir dönemi anlatırken, Federasyon çevresinin
hoşuna gitmeyen şeyler söylüyor. O, “Biz şu
idik, şu amaçlarla şöyle mücadele ettik,”diyor,
buna karşılık onlar “Yok öyle değildi”
diye çırpınıyorlar. Oysa ne o dönemi yaşadıklar,
gördükleri var, ne de iddia ettikleri konularda her hangi
somut bilgi ve belgeye sahipler.
Kuşkusuz, bütün bunları Dersim Dernekler Federasyonu
ile hiç bir şekilde ilişkiye girilmemeli, birlikte
çalışılmamalıydı, anlamında
söylemiyorum. Elbet gerekiyorsa, o ve onun durumundaki
kuruluşlar ile birlikte yapılabilecek şeylerin
gerçeğe dönüşmesi için de çalışılır.
Burada yanlış olan, bu kuruluşun tek partner
olarak seçilmesi ve işlerin onun tekeline bırakılmasıydı.
Nitekim bu yanlış seçim yüzünden, en az son
30-40 yıldır 1937-38 jenosidi de dahil Dersim
halkının dili, kültürü, kimliği ve tarihi
ile ilgili çok önemli çalışmaları bulunan
kişi ve kuruluşlar devre dışı
kaldılar. Hatta yapılan kitleye açık toplantılarda
bir çok insan tarafından defalarca bu eksiğe
dikkat çekilmesine rağmen, bu işin organizatörleri
tutumlarını değiştirme gereği
duymadılar. Özellikle Dicle Akar`ın konuyla
ilişkin tavrı tam bir sorumsuzluk örneğiydi.
Taner Akçam, kamuoyuna yaptığı açıklamada,
konuya ilişkin olarak iki noktayı öne çıkartıyor.
1. Projeyi gerçekleştirmek üzere
ayrılmış olan paranın federasyon yöneticilerinden
birisi tarafından usulsüz olarak bankadan çekildiği
ve amaç dışı yani kişisel işler
için harcandığıdır.
2. Proje çalışmasının
bir parçası olarak 38`in görgü tanıkları
ile yapılan yüz yüze görüşme kayıtları
da Federasyon tarafından, Taner Akçam`ın başında
bulunduğu asıl komiteye verilmemiş. Akçam,
bu konuya ilişkin olarak yapılan uyarıların
bir işe yaramadığını söylüyor.
3. Açıklamada “Komite adına
ortak bir banka hesabı açılmış ve
bu hesaptan para çekme yetkisi İKİ İMZA
ile mümkün kılınmış ve bu yetki iki
kişiye verilmiş idi,” denildiğine göre,
paranın bir kişi tarafından bankadan usulsüz
olarak çekildiğini kabul etmek mümkün gözükmüyor.
Yetki iki kişide olduğuna göre bir kişinin
kendi başına, yani tek imza ile parayı
çekme olanağına sahip olmaması gerekir.
Burada akla gelen 3 ihtimal söz konusudur:
- İkinci kişinin de sorumluluğu var,
- Banka bir şekilde aldatılmış olabilir,
- Banka çalışanlarının ihmal ya
da kasıtlı göz yummaları söz konusu olabilir.
Ancak, gerçekleştirme şekli nasıl olursa
olsun, olay gerçekten vahim ve prestij sarsıcıdır.
Şöyle bir düşünün:
Taner Akçam bahsi geçen projeyi Clark Üniversitesi, Holocaust
ve Soykırım Çalışmaları Merkezi
adına yürütüyor. Yine onun verdiği bilgiye göre
dünya çapında otorite olan ve merkezi Kaliforniya’da
bulunan SHOAH FOUNDATION (Holocaust üzerinde uzmanlaşmış
ve 50.000 üzerinde hayatta kalan insanla yapılmış
bir arşive sahip Shoah Enstitüsü) ile işbirliğine
gidiliyor. “Merkezi Berlin’de bulunan Stiftung Denkmal
für the Ermordeten Juden (Katledilen Yahudileri Anma Vakfı)”
uzmanları ise, projede görev alanları eğitmek
amacıyla düzenlenen atölye çalışmalarına
katılıyor ve destek sunuyorlar.
Bu nedir? Açık söylemek gerekir; bu, Saddam rejiminin
son döneminde yapılanları ele alan çalışmalar
bir yana, uluslararası düzeyde ilk kez karşılaştığımız
bir ilgilenme ve desteklenme olayıdır. Kuşku
yok ki bu kadar büyük bir olanağı küçük politik
hesaplar ya da kişisel çıkarlar uğruna
sabote etmek, halkımızın davasına
indirilmiş çok ağır bir darbedir. Tabi
eger, işin içinde şimdilik göremediğimiz
başka karanlık hesap sahibi odaklar yoksa! Dersim
Federasyonu bakımından ise bu iş tam anlamı
ile bir iflastır.
Bu Federasyonun tabanını oluşturan fedakâr
Dersimlileri elbet bu işin dışında
tutuyoruz. Kimi yanlış görüşlerin peşine
takılmış olsalar da, onların bu projeye
katkı sunarken samimi olduklarından her hangi
bir kuşkumuz yok. Bu yüzden de bu kadar büyük bir
emeği heder eden ve fırsatın kaçırılmasına
neden olanlara hesap sormak en başta onların
görevidir. Bu işin sabotörleri hem kamuoyu önünde
hem de hukuksal olarak, yaptıklarının hesabını
mutlaka vermeliler.
Taner Akçam`a gelince, umarım ki o ve onun durumunda
olanlar, böylesine bir olumsuzluğa bakıp atılmasına
öncülük ettikleri tarihi önemdeki bu adımı daha
ileriye götürme çabasından vazgeçmezler. Eminim
ki istedikleri takdirde, hem örgütsel ve hem de birey
olarak bütün bu konularda kendileri ile birlikte çalışmaya
ve katkı sunmaya hazır çevreler bulmakta zorlukla
karşılaşmazlar.
*Taner Akçam`ın açıklamasında 1937-38
Dersim Soykırımı anlamında “1937-8
Dersim Tertelesi” terimi kullanılıyor. Oysa,
Kırmancca (Zazaca) lehçesindeki “tertele” sözcüğü
bu anlama gelmez. Bu terimin anlamı “yağma”
ya da “talan”dır. Dersim halkı arasında
“soykırım” için kullanılan yaygın
sözcük “kokbır(r)” (kökünü kurutma, soyunun yoketme)dir.
Bunu “qirkerdiş” ya da “jenosid” terimleri ile de
ifade etmek mümkün.
|