Burkay Ve Öcalan; Hata İle Suç Arasındaki Farkı Doğru Okumak
Kemal Burkay’ın da içinde bulunduğu ve geçmişte sorumluluk almış
tüm politik kişiler eleştirilebilir ve de eleştirilmelidir
de. Ancak bu eleştiri, Öcalan gibi bir ihanetçiye/işbirlikçiye
yönelik eleştiri düzeyinde asla olmamalıdır.
Çünkü eksikleri olan, hata yapan ya da sürece gerektiğinde
gerekli müdahaleyi yapmayan politik kişi ve kurumları
eleştirmek ile teslimiyetçi, işbirlikçi, açık
ihanetçi bir kişiyi eleştirmek farklıdır.
Bu nedenle onları aynı kategoride görmek büyük
bir yanlıştır. Bir kategori, hatalardan
oluşurken, diğer kategori ihanetten oluşuyor.
Kemal Burkay ve diğer Kürd politik aktörlerin hiçbiri
Öcalan ile aynı kategoride anılmayı hak
etmiyorlar.
Kemal Burkay’ın Ülkeye dönmesiyle birlikte yaşanan tartışmalar,
Kürd siyasetinin içinde bulunduğu olumsuz tabloyu
göstermesi ve bu olumsuz tablodan gereken derslerin çıkarılması
bakımından yararlı olmuştur.
Kemal Burkay’a yönelk eleştirilerin büyük kısmı, Türk medyasının
kalemşörlerini, devlet tetikçilerini aratmayacak
düzeyde olduğu için bunlara eleştiri yerine
saldırı demek daha doğru olur. Bu saldırıyı
yapanların kendilerini “yazar”, “aydın”
olarak görmeleri ve yıllardır bu tiplerin siyasette
söz söyleyebilmeleri yaşanan handikabı göstermesi
bakımından ayrıca düşündürücüdür.
Esen rüzgâra göre pozisyon belirleyen ve her zaman kişisel çıkarlarını
gözettikleri için güçlüye yardakçılık yaparak
politik arenada var olabilen bu “satılık kalemlerin”
maskeleri düşürülmeden ve gerçek nitelikleriyle teşhir
edilmeden, eleştiri ve saldırı arasındaki
ince çizgiyi tutturmamız olanaklı değildir.
Dahası, kişilikli, onurlu ve Kürdistan için
kafa yoran insanlar ile bu yardakçı kesimi aynı
kefeye koyarak birilerine haksızlık yapmış
oluruz; hak etmedikleri halde birilerini de “insan yerine”
koymuş oluruz.
Kürdistan politik çevreleri net çizgilerle bazı ayırımlar yapmak
ve bu ayırımlara göre tutum belirlemek zorundadır;
yoksa bu tür yaranmacı, çıkarcı ve birilerinin tetikçiliğini
yapmanın ötesinde hiçbir özelliği olmayan basit
insanları dinlemek, katlanmak zorunda kalır.
Bu
tetikçilerin ortak özelliği, Öcalan gibi bir ihanetçiye
dokunma cesaretine sahip olmadıkları için, Öcalan
ve anlayışının sevmediği her
kişi ve kuruma saldırmalarıdır.
Kuzey Kürdistan’ın içinde bulunduğu durumdan ve yukarda sözü edilen
niteliksiz insanların söz sahibi olmasında bütün
Kürd politik şahsiyetlerinin/kurumlarının
sorumluluğu/hatası vardır kuşkusuz.
Bu
sorumluluk/hata, zamanında gereken tavrı almadıkları
için; Öcalan-devlet ilişkisini cesaretle dillendiremedikleri
ve tavır alamadıkları için; tüm olumsuzluklara
rağmen alternatif ve sürece müdahale edecek bir örgütlülük
sağlayamadıkları için…
Bu açıdan bakıldığında Kemal Burkay’ın da içinde
bulunduğu ve geçmişte sorumluluk almış
tüm politik kişiler eleştirilebilir ve de eleştirilmelidir
de. Ancak bu eleştiri, Öcalan gibi bir ihanetçiye/işbirlikçiye yönelik
eleştiri düzeyinde asla olmamalıdır. Çünkü
eksikleri olan, hata yapan ya da sürece gerektiğinde
gerekli müdahaleyi yapmayan politik kişi ve kurumları
eleştirmek ile teslimiyetçi, işbirlikçi, açık
ihanetçi bir kişiyi eleştirmek farklıdır.
Bu nedenle onları aynı kategoride görmek büyük bir yanlıştır.
Bir
kategori, hatalardan oluşurken, diğer kategori
ihanetten oluşuyor.
Kemal
Burkay ve diğer Kürd politik aktörlerin hiçbiri Öcalan
ile aynı kategoride anılmayı hak etmiyorlar.
Aynı kategoride değerlendirenler sadece bu kişilere ve temsil
ettikleri kurumlara değil, Kürdistan’daki tüm değerlere
de zarar vermiş olurlar. Çünkü Kürd politik aktörlerini,
hiçbir değeri olmayan Öcalan ile aynı kategoride
değerlendirilmeye tabi tutmak, sadece söz konusu
aktörleri değersizleştirmekle kalınmaz,
tüm Kürdistani değerleri de bilerek/bilmeyerek değersizleştirmek
gibi bir yanlışa sürükler insanı.
Bu açıdan bakıldığında, PKK yardakçıları
dışında kalan Kürd politik çevrelerinin
daha dikkatli olması ve saldırı yerine
eleştiriyi esas alması gerekiyor. Küçük hesaplar
uğruna ve “bırakın saldırsınlar” mantığıyla seyirci kalındığında, hem bütün
değerlerden feragat etmiş oluruz hem de yeniden
değer yaratma şansımızı ortadan
kaldırırız.
Çok basit bir mantıkla, “Öcalan
ihanet etmiş/ediyor; Burkay ve diğer Kürd politik
çevreleri ise hata yapmışlardır/bundan
sonra da yapabilirler” ayırımını yapmak mümkündür. Öcalan’ı mahkûm etmek, diğerlerini ise eleştirmek gerekiyor.
Başta PSK geleneği olmak üzere Kürd politik oluşumları bir
konuda netleşmek zorundadırlar artık. PKK
bir ihanet projesidir ve bu ihanet projesine açık
ve net tavır almadıkça Ulusal Demokratik bir
anlayış geliştirilemez. Bu nedenle herkes
PKK ile arasına mesafe koymalıdır; aksi
takdirde bugün olduğu gibi yarın da PKK yardakçılarının
saldırılarına maruz kalırlar.
Yaşanan bunca çirkin saldırıya rağmen HAK-PAR ve PSK’nin
hala gerekli tutumu almamış olması ciddi
olarak eleştirilmesi gereken bir konudur. Bu eleştiri, hemen hemen tüm Kürd politik kurum ve kişileri (PKK’ye
destek verenler) için de geçerlidir. Geç kalınmış
olsa da, yapılması gereken şey, iki ay
önce ve geçmişte farklı zamanlarda destek verdikleri
bir anlayış tarafından saldırıya
uğrayanların, bu desteği geri çekmeleri,
halka özeleştiri vermeleri ve PKK’ye karşı
net tavır almalarıdır.
Bu tavır alındığında, hem PKK ile ulusal demokratik
güçler arasındaki fark; hem de Kürdistanlı politik
insanlar, yazarlar, aydınlar ile yardakçılar
arasındaki fark anlaşılmış olur…
ÖZGÜR
BİREYLER TOPLULUĞU
http://www.nasname.com/tr/9639.html
|