Demokrasinizi sevsinler!
Ramazan Moray
Türkiye 12 Haziran seçimlerini geride bıraktı. Eğrisiyle,
doğrusuyla seçim defteri kapandı. Ancak seçiminden
kaynaklı sonuçların yansımaları kapanmış
değil. Uzun bir süre daha kapanacak gibi görünmüyor.
Seçimlerde her parti, kendi iktidarını kurmak ve ekibiyle
iş başına gelmek için kitlelerin oyunu
kazanmak ister. Ancak meydanlarda sarf edilen sözler seçimlerden
sonra bir çırpıda unutulur ya da o zaman ki
durumun sonucu olarak geçiştirilmeye çalışılır.
Bu Seçimde her partinin beklenti ve talepleri farklı idi;
AKP’nin 367 milletvekili elde etmek istemesi ve milliyetçi tabana
oynaması (ancak bu başaramadı yine de ezici
bir çoğunlukla iktidar oldu, %49,95 oy aldı).
CHP’nin yeni yüzle! kitlelerin önüne çıkıp iktidar olmak
için oy avcılığı yapması(istediğini
elde edemedi, %25,94 oy aldı).
MHP’nin tekçi ve ırkçı politikalarının meyvelerini!
almak için halkı kışkırtmak istemesi(bu
düşüncelerinde başarılı olamadı,
%12,98 oy aldı).
Kürt cephesinde de gösterilen tüm blok adaylarının meclise
gönderilmek istenmesi(kısmen başarılı
olundu, %6,58 oy aldı). seçim sürecinde öne çıkan
sonuçlardı.
Sonuçta (kendi ifadeleri) hiç birinin istediği gibi olmadı.(
kısmen AKP ve Blok adaylarını saymazsak)
Malum; seçimlere YSK’nın aldığı kararlar damgasını
vurdu. Bir hukukçu olmamakla beraber, pratikte malum kurumun
almış olduğu kararları tutarsızca,
siyasal bir bakış açısı ile aldığını
söylemek mümkün. Bu da toplumun gerilmesine, kamuoyunun,
bireylerin kafalarının karışmasına
ve toplumsal tepkilerin oluşmasına neden olmaktadır.
Madem bu kararlar alınacaktı neden bu sürece
kadar getirildi. Farklı bir yaklaşım (art
niyet) yoktu ise başından bunların adaylıkları
iptal edilseydi. Bu adaylara oy veren bunca insanla dalga
geçmenin manası neydi. İnsanları bu kadar
rahatsız etmek çok mu hoşlarına gitti.
Ya da ellerine ne geçti. Sadece kendi kendilerini tatmin
ederek, kargaşa, rahatsızlık ve zaman kaybı
yaşanmasına neden oldular.
Anti demokratik uygulamalar devletin çoğu kurumunda olduğu
gibi bu kurumda da kendisini göstermekte. Adalet bakanlığı,
Savunma Bakanlığı- MGK, Milli Eğitim
Bakanlığı, Yüksek Öğrenim Kurumu ve
son olarak YSK.
Tabi bu kurumları kendi bakış açımıza göre
değerlendirirsek sayıca artırmak mümkün.
Çünkü sisteme muhalif insanlar olarak bizler mevcut devlet
modelinin bu toplumun ihtiyaçlarına cevap olamayan
bir yönetim biçimi olarak değerlendirmekteyiz. Bu
devlet mantığı toplumun birçok kesimine
hitap etmemekte, bir avuç ve elit kesimin istemlerine
cevap vermektedir. Elbette sistem sürekli kendisini, kendi
lehine yeniliyor. Ya da yenilemeye çalışıyor.
Ancak bu değişimler belli kalıplar ve onların
‘kırmızıçizgileri’ dışında
olan konularda gerçekleşiyor.
Her gelen yeni yönetim bu mantık içerisinde çalışmalarını
yapmakta, bu alanlara bir türlü dokunamamaktadır.
Yani kısacası 100 yıllık TC mantığına
biat ederek yaşamını sürdürmekte, iktidarını
devam ettirmektedir.
Devletin bütün kurumları sistemin devamını esas almakta,
sistemin uzun erimli yaşamasını sağlamak
için çaba göstermektedirler. Hangi seçilmiş yönetim
mevcut devlet mantığı içerisinde iktidara
gelirse gelsin yapacağı pek fazla bir şey
yoktur.
Tüm siyasi partiler ve yönetime talip olanlar, seçim meydanlarında
bu sorunlara değinir, Türkiye’nin değişmesi
gerektiğini, yasaların, kurumların yanlış
işletildiğini, toplumun birçok kesimine başta
biz Kürtlere birçok haksızlığın yapıldığını,
devletin özüne uygun olarak yönetilmediği için bunca
yıkımın meydana geldiğinden dem vurmaktadırlar.
Mevcut Anayasanın değişmesini, seçim barajının
düşürülmesini ve bununla ilgili olarak tüm antidemokratik
kanunların yeniden oluşturulması gerektiğini
meydanlarda ifade etmektedirler.
İşte şimdi tam zamanı! Seçimler yapıldı.
Malum kesimlerin hepsi meclise girdi. Bunları yapmamaları
için hiçbir neden kalmadı.
Eğer bu siyasal anlayışlar söylemlerinde samimi iseler
(ki bence samimi değiller, sadece halkın duygularını
sömürüyorlar) yeni dönemde bunları bir an önce hayata
geçirir, tüm antidemokratik yasaları kaldırır,
toplumun istemlerine cevap olurlar. Herkesin memnun olacağı!
bir sivil anayasa oluşturur, Kürtlerin taleplerini
karşılayacak somut adımlar atarlar. Umarız
bu siyasal anlayışlar, zafer sarhoşluğuna
kapılmaz, başta biz Kürtlerin yıllardan
beri ifade ettiği siyasal istemlerine kulak tıkamazlar.
Tekrar eski mantıkla tek vatan, tek bayrak, tek millet,
tek dil edebiyatını yapıp bizleri oyalamaya
çalışmazlar. Çünkü biz Kürtlerin buna karnı
tok. Gelinen son aşamada bunların hiçbir anlam
ifade etmeyeceği görülecektir.
Başta da ifade etmeye çalıştığım gibi
YSK seçimlerde halkın iradesine antidemokratik bir
şekilde ipotek koymuştur. Bunun son örneği
Hatip DİCLE’dir. Halen cezaevinde bulunan DİCLE
Diyarbakır’da bağımsız blok adayı
olarak 77 bin 709 oy alarak seçildi. Ancak 22 Haziran’da
YSK haksız ve tutarsız bir şekilde DİCLE’NİN
milletvekilliğini “cezası varmış”
gerekçesi ile iptal etti. İtirazları kabul etmedi.
Yerine AKP 6.sıra adayını milletvekili!
yaptı.
Demokrasinizi sevsinler. Ne kadar da demokratsınız. Herkese
eşit ve adilsiniz. Biz de bunu yuttuk. Gidin bulanık
ve cıvık beyinlerinizi tazeleyin. Ya da aklın
ilkelerini(ki gerçekten niyetiniz var ise) okuyun.
Sonuç olarak bu kokuşmuş ve çürümüş sistem, mesele
Kürtler olunca ne yapıp edip bir gerekçe bulup antidemokratik
ve haksız bir şekilde bizleri minderin dışında
bırakmaya çalışıyor. Kendi kolluk
güçlerini de arkasına alarak, kendisini her şeyi
yapmakta hakkı varmış gibi bir pozisyonla
tanımlıyor.
Bu devran hep böyle gitmez, Kürtler eski Kürt değil. Artık
yapacağınız her olumsuz pratikte, muhaliflerin
özelde ise Kürtlerin elleri yakanızda olacaktır.
Ve bu sert bir tokat misali yüzünüze çarpacaktır.
Kürtlerin yeni Anayasa oluşturulması çalışmalarında,
birlikte ortak hareket etme çabalarını geliştirmesi
gerekiyor. Tek yumruk olarak, kendi taleplerinde ısrarcı
olmaları ve sonuç alınıncaya kadar sivil,
şiddetten uzak pratik eylemlilikler geliştirmesinde
yarar olacaktır.
Seçim sürecinde alınan ve üç partinin de imzaladığı
deklarasyonun ete kemiği bürünmesi için teorik olarak
yapılan mutabakatın, pratikte de sürdürülmesinde
yarar olacaktır.
Unutmayalım ki; bizler halkımızın özgürlük talepleri
karşılanıncaya ve zalimler yenilinceye
kadar mücadele etmeye And içtik.
|