psk@kurdistan.nu
PSK PSK Bulten Komkar Komjin Roja Nû Weşan / Yayın Arşiv Link Webmaster
Dengê Kurdistan
 PSK
PSK Bulten
 KOMKAR
Komjin
 Roja Nû
 Weşan/Yayın
 Arşiv
 Link
Webmaster
 

İnsaflı Olmak…

Ramazan Moray

Bilindiği üzere 12 Haziranda Genel Seçimler yapılacak.

Türkiye’de yürütülen siyaset ve onun temsilcisi olan siyasal anlayışlar, hala red ve inkâr politikalarında ısrarcı olmaya, kendisine bırakılan miras üzerinden politika yapmaya devam ediyor.

Türk tarafında yürütülen seçim politikaları ve belden aşağı çıkan son kaset skandalları gündemlerini oldukça meşgul edeceğe benziyor. Onlar için Kürt Sorunu, Demokrasi Sorunu, İş, Ekmek, Emek Sorunu diye bir sorun yok. Varsa da somut anlamda bir adım atıldığı yok. Bu durum ayrı bir yazı konusu olduğu için değinmeyeceğim!

AKP, CHP, MHP ve onlarla aynı kulvarda yer alan sistem partileri açısından bu anlaşılır bir durum.

Düzen partileri, statükocu yapılar kendilerini uzun vadeli yaşatmak, iktidarlarını devam ettirmek ve sağlamlaştırmak için her yolu ‘meşru’ olarak görmektedirler. Sanırım 100 yıllık TC mantığı bu düşünceyi doğrular nitelikte. Yani halkın çıkarları, toplumsal çıkarlar onlar için hiçbir anlam ifade etmez. Varsa yoksa kendi çıkarlarıdır. Sermayelerine sermaye katmaktır. Bu bir avuç kesim bugün bile kendilerinde ülkeyi yönetme, yanlış yönlere kanalize etme hakkını görmektedirler!

Kürtlerin cephesinden son siyasal gelişmeleri değerlendirmeye çalışırsak;

Birbirimizi suçlayarak itham etme,

Mücadeleye ihanet etme,

Bağımsız adaylar lehine çekilme,

Muhatap alma-almama,

Yanlışta ısrar etme,

Birlik-ittifak-seçim işbirliğinin doğru yapılmaması,

Grupların başlattıkları imza kampanyaları,

Bu süreçte yaptıklarımızda biz doğruyuz çabaları,

Hak-Par’ın yaptığı hatalar vs. gibi belli başlı konularda tartışmalar yapılmaktadır.

Bir kıyamettir koparılıyor. Ulusal dava satılmış, düzenle işbirliği yapılmış, ordu-gerilla ve onların siyasal uzantıları ile anlaşılmış, Kürtlük değerleri ayaklar altına alınmış vs…

Siyasal yelpazede mücadele edenler ister örgütlü, ister grup, ister tek birey olsun (gerek sol gerekse sağ kesimde) bir hayli kızmış!, kızışmış!, çirkinleşmiş, bazıları da işi abartmaya çalışıp şık olmayan kavramlar ile (hain!, davayı satma!, ihanet etme! vb.) anlamsız bir kafa karışıklığı yaratmak istemektedirler. Bunun nedenlerini ve yarattığı tahribatları hiç hesap etmeden önümüze konan bu mevcut durum akıl sahibi insanların kabulleneceği bir durum değildir. Tamamıyla akıl tutulmasıdır. Yıllarca malum kesimlerden aynı muameleye maruz kalanlar şimdi kendileri aynı yanlışın içerisine düşmüş durumdalar. Bu kadar basit, siyasal ahlak anlayışına sığmayan bu tip düşünce ve mantığa sahip insanların gündemleştirilmesi doğrusu içime hiç sığmayan bir yaklaşımdır.

Elbette yanlış-hata yapan kişi ya da kurumlar eleştirilmelidir. Eksiklikleri ortaya konulmalıdır. Bunu yaparken kullanılacak dile dikkat edilmelidir. Üslup sınırları (olumsuz yönde) çok zorlanmamalıdır. Kişi ya da kurumlar eleştiri hakkını nasıl kendine hak görüyorsa, bunu bir hoşgörü kültürü olarak ifade ediyorsa aynı durum kendisine de yapıldığında of-puf yapmamalı, kendini kasmamalı, erdemli bir şekilde hazmetmesini bilmelidir. O zaman kurumun ya da bireyin devrimci-demokrat-yurtsever-sosyalist, insan hak ve hukukuna saygılı olduğu anlaşılır. Bol bol ahkâm kesip çevresine nutuk atan bazı kişi ya da gruplar, iş kendilerine geldiğinde tutucu, tahammülsüz bireyler olarak karşımıza çıkarlar. İnsanların nasıl ki doğruları varsa eksikliklerinin de olduğu-olacağı akıldan çıkarılmamalıdır. Birbirimizi bu şekilde kabul etmeli, eksikliklerimizin doğru alana kanalize olması için öncü olmalıyız. Çalışma ve aktivitelerde görev almalıyız. Beğenmediğimiz konularda önerici olmalı, organlar aracılığıyla hesap sormalıyız. Bulunduğumuz konumu da iyi bilmeliyiz. Bir parti meclisinin verdiği kararı sanki biz ondan daha üst bir kurummuşuz gibi kendimizi dayatmamalıyız. Yürütme erkini kendimizde somutlaştırmamalıyız.

Öncelikle şunu ifade etmekte yarar var. Hiç bir kurum ya da kişi başkaları üzerinden hareket ederek, onu karalayarak, itham ederek, kendisini aklama gibi bir çaba içerisine girmemelidir. Yapılacak tartışma ve değerlendirmeler kesinlikle itham edici, ileriki süreçlerde sıkıntı yaratacak tavır ve davranışlar olmamalıdır. Amaç eksikliklerden dersler çıkartıp, daha güçlü bir pratikle ulusal mücadeleyi sürdürmek olmalıdır.

Bazen bir şey üzerinde çok tartışmak, onu konuşmak farkında olmadan hepimize zarar vermekle beraber, sisteme ve partimize karşı olanlara da malzeme vermektedir. Acaba bizler bunun farkında değilmiyiz?

Yıpratıcı eleştirmek, insanları itham etmek, yanlışlarından dolayı iplerini çekmek hangi siyasal mücadele anlayışına uygundur. Acaba sizler hiç mi hata yapmadınız. Yanlış bir karar vermediniz. Hangimiz politik mücadele de dört dörtlük işler yapıyoruz. Doğrusu iğnenin ucunu her zaman kendimize batırmakta yarar var.

Bana göre Hak-Par merkez yöneticileri, parti meclisi ve seçim komisyonu seçim sürecini iyi yönetemediğinden patimiz bu kadar sıkıntı ile karşı karşıya geldi. Parti organlarımız gerektiği şekilde iyi bir çalışma programı oluşturamadı. Tabanla koordineli fikir alışverişlerinde (genel anlamda) bulunulmadığından, geniş katılımlı üye toplantıları ile süreç hakkında bilgilendirmeler yapılmadığından böylesi bir tıkanıklık yaşandı. Üyeler arasında sıkıntılar farklı sesler oluştu. Sanırım bunun nedeni merkezin tüm çalışmaları kendisi ile sınırlı tutmasından kaynaklandı. Tabana yayamadı. Merkez yönetimi Seçim işbirliği çalışmalarını iyi koordine edemedi.

Son hafta yapılan 3 farklı karar değişikliği(olmayan bloktan çekilme, seçime tek başına girme, bağımsız blok adayları lehine çekilme) birçok insanda olduğu gibi benim de içime sinmedi. Bunda savunulur hiçbir durum yok. Teknik olarak kısa sürede bunca kararlar almak doğru değil. Var olan bir krizi iyi yönetemedik. Yani sadece A planımız vardı. Tüm bu sıkıntıların olabileceği her kes tarafından bilinmesine rağmen ( blok ile ilgili) tek başına seçime girme kararımızı iyi işletemedik. B ve C planlarımız olmadı ya da bunlar üzerinde fazla kafa yormadık. Belki de kafa yormak istemedik. Bunun hesabı elbette verilmeli.

Pratik olarak bir parti içi konferans organize edilmeli( bu süre illaki seçimden sonra olacak diye bir kural yok), bu konferansta çıkacak eğilim de dikkate alınarak, partinin yetkili organları olağanüstü kongre gerekliliğini tartışmalıdır. Eğer buna talip olan, bu süreci daha da ileri bir noktaya taşıyacak bir ekip çıkarsa desteklenmelidir. Bunun bir bayrak yarışı olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Kişisel his ve hesaplar içerisine girmeden partinin radikal bir politika ile yeni kan almasında yarar vardır. Ancak mevcut durumdan daha da geri bir noktaya gidilecekse sağduyulu olmakta yarar vardır. Bu nedenle sürecin tüketilmesinde yarar olacaktır. En nihayetinde bu kararı verecek olan da partimizin yetkili organları ve üst kurul delegelerinin kendisidir.

Nedeni ne olursa olsun bizler partili kimliğimizle hareket etmeliyiz. İçimize sinmese de alınan kararlara uymak, uygulamak, verilen işleri yapmak zorundayız. Eleştiri hakkımız saklı kalmak koşuluyla üzerimize düşen ne iş var ise yapmalıyız. Partinin aldığı karara en başta merkez yöneticileri, il yöneticileri ve parti üyelerimiz uymalıdırlar. Ben bu kararı almadım, bana göre bu karar yanlış, beni bağlamaz gibi sekter tavır ve davranışlar parti bütünlüğümüze uygun düşmeyen tavır ve davranışlardır. Hesap sorulacaksa yetkili organlarda, konu ile ilgili toplantılarda bunları ifade etmekte yarar vardır. Bizim iç sorunlarımızı dışta alakası olmayan (parti üyesi olmayan, desteklemeyen, gönül bağı olmayan, partinin eksikliklerinden nemalanan) insanların bilmesi, bu eksiklikler üzerinden kirli siyaset yapmaları doğru değildir. Yangından mal kaçırırmışçasına bunları sanal ortamda, bazı internet sitelerinde seviyeyi düşürerek tartıştırmak parti hukuku açısından doğru bulmuyorum.

Genel anlamda toparlayacak olursak seçim sürecinde Hak-Par’ın bazı kesimler tarafından abartıldığı gibi Kürt halkının çıkarlarına ters hareket ettiği gibi bir durum söz konusu değildir. Merkezi yürütme organları politik olarak süreci tam anlamıyla iyi yönetememiştir. Kıyamet kopartılacak bir durum söz konusu değildir. Parti merkezinin, parti içi bilgilendirme ve üyeleri tatmin edici açıklama yapmasında yarar vardır.

Politikalarımızı, siyasal duruşumuzu uzun erimli ve sürece dek gelecek tarzda oluşturmakta yarar vardır. Her kesimden (Hak-Par bileşenleri açısından) farklı çıkan görüş ve düşünceler partinin imajını zedelemektedir. Partinin yetkili organları tek elden, koordineli bir strateji izleyerek çalışmalarını yürütmelidir. Bunun için gerekirse risk almasını bilmelidir.

Hak-Parın seçimlerle ilgili ciddi bir iddiası yoktur. Bu gerçeklikle hareket ederek yönünü Kürtlerin anayasa değişikliğinde takınması gereken ortak duruş ve tavır pratiğine çevirmelidir.

İnsaflı ve sağduyulu olmakta yarar var.

Güçlü Hak-Par şiarıyla doğrularımızı kırmadan, yıkmadan, genel politikaya ters düşmeden dillendirmeliyiz. Aksi yönde çabalar birbirimizi yıpratmaktan, düzenin yararına bir çaba olacağından kimsenin kuşkusu olmasın.

Ramazan MORAY

 
   
Dengê Kurdistan © 2011