KAMUOYUNA!
Türkiye'nin, Amerika Birleşik Devletleri'nin
Irak'a karşı yapmak istediği operasyonunda
etkin olmak istemesinin tek nedeni, Güney Kürdistan'da,
1992 yılından bu yana bölge halkının
kendini yönetme doğrultusunda kurumlaşması
ve bu kurumlaşmanın uluslararası
alanda yasal bir zemin bulma ihtimalinin giderek
güçlenmesidir.
Bilindiği gibi Kürt partilerin de içinde
yer aldıkları Irak Ulusal Kongresi ve
tüm muhalif gruplar, operasyon sonrası Irak'ın
alacağı yönetim şekli üzerinde bir
uzlaşma sağlanmış, buna göre,
operasyon sonrası Irak, demokratik federal
bir devlet, Kürdıstan bölgesı de Irak'ın
birliği içerisinde federe bir devlet olarak
yerini alacaktır. İşte Türkiye'nin
korkulu rüyalar görmesinin temel nedeni budur. Böyle
bir gelişmenin Türkiye sınırları
içerisinde bırakılan Kürdistan'nın
kuzey parçasında, hiç bir ulusal ve demokratik
hakkı olmayan 20 milyon Kürt insanı için
bir örnek teşkil edeceği varsayılarak,
bu düsmanlık sürdürülmektedir. Nitekim, Türkiye,
operasyon sonrası bagımsız bir Kürt
devletinin kurulmasını, savaş nedeni
sayacağını defalarca açıklamıştır.
Diğer tarafta, Türk basınına yansıyan
mesajlara bakılırsa; Türkiye, Güney Kürdistan'nın
ve böylece Irak'ın iç işlerine müdahale
etmeye kararlı görünmektedir. Böyle bir müdahalenin
onarılmaz sonuçları çıkacaktır.
En ciddi tehlike ise bu bölgenin boydan boya bir
savaş alanına dönüşecek olmasıdır.
Türkiye, bu bölgeye daha önceki girişlerini
örnek gösterek, tehlikenin boyutunu kamuoyundan
gizlemeye çalışmaktadır. Buna aldanmamalıdır
çünkü, daha önceki saldırıları her
iki partinin sezsizce karşılanmaları
sonucu olmuştur. Ancak şimdi durum tamamen
farklıdır, eğer Türkiye söylediğini
yapmaya kalkarsa, bir çatışmanın
çıkacağı açıktır.
Tehlikenin insani boyutu bundan sonra başlayacaktır.
Bugüne kadar, Türkiye, taraf olduğu askeri
çatışmaların hiç birinde uluslararası
hukuka uymamıştır. Genel olarak da
son yüz yıldır ve özellikle de son yermi
yılda Kürlere karşı, Birleşmiş
Milletlerin savaşta uyulması gereken hukukuna
uymamış ve Kuzey Kürdistan da insan hakları
pervasızca ihlal edilmiş, insanlık
dışı bir tablo ortaya çıkmıştır.
Bu süre içerisinde, hükümetler ve askeri kadrolar
değişmiş olmasına karşın,
hemen her dönemde Savaş Suçu ve İnsanlığa
Karşı Suçlar işlemiş ve bu suçları
işleyenlerin yargı karşısına
çıkarılmasını bir tarafa, suç
işlendiği bile red edilmiştir. Sınır
ötesi saldırılarında da, yörede sivil
insanlara karşı pek çok zamanlarda aynı
şekilde suçlar işlenmiş ve bunlardan
dolayi da hiç kimse yargılanmamıştır.
Böylece bunun bir devlet politikası olduğu
açıkça ortadadır.
Türk saldırganlığı, Savaş
Suçu ve İnsanlığa Karşı
Suç işlemeyı bir gelenek haline getirmiştir
ve maalesef başta ABD olmak üzere Batı'nın,
çıkarcı yaklaşımları bir
korucu siper oluşturmuştur. Bu defa da
aynı ve hatta karşılıklı
bir çatışma başlayacağı
için, daha da vahim durumların ortaya çıkacağı
tehlikesi kapıdadır. Buna karşı,
hem Batı’lı devletler ve hem de kamuoyu
duyarlı olmalıdır.
Kürdistan Savaş Suçu Karşıtları
Derneği olarak, Türkiye'nin peşini bırakmayacağız.
Hem Kürdistani bir kurum olarak Türk işgaline
karşı her türlü imkanımızla
karşı duracagız ve hem de Türkiye'nin
işleyeceği Savaş Suçu ve İnsanlığa
Karşı Suçları, zaman yitirmeden kamuoyuna
ve ilgili uluslararası kurumlara ulaştırmak
için her türlü çabayi göstereceğiz.
Kamuoyuna duyurulur.
Kürdistan Savaş Suçu Karşıtları
Derneği
Yönetım Kurulu
|