PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
 PSK
PSK Bulten
 KOMKAR
 Roja Nû
 Weşan/Yayın
 Arşiv
 Link
Pirs û Bersîv
Soru / Cevap
Webmaster
1
 
 
 

SEÇİMDE İTTİFAK ARAYIŞLARI,
DEHAP VE KARAYALÇIN

G. Doxan

Türkiyede 28 martta yapılacak seçimler için her geçen gün biraz daha ittifak arayışları hız kazanmaya başlıyarak, akla gelebilecek her türlü oyun ve manevra kabiliyeti yüksek hamlelere  rastlamak ne yazık ki mümkün. Seçimdir, bu tür çalışmaların yapılması doğal gibi görünse de, doğallığın da bir takım kurallara bağlı olması gerekir. Kuraldışılık toplumların beyninde ve yüreğinde derin izler bırakarak, güvensizliği ve belirsizliği egemen kılar.

1991 yılında yapılan erken genel  seçimlerinde CHP+ HEP bir seçim  ittifak’ı yapımıştı. Bu ittifakla 22 milletvekili seçilerek meclise gelmişlerdi. Yemin töreni sırasında Leyla Zana kendi ulusal renkleri ile meclis kürsüsünde yemin ettikten sonra, bir cümle ile de kendi ana dili olan Kürtçe ile ‘’Mın we sonde jı boye bıratiya gele Tırk u gele Kurd xıwar - Ben bu yemini Türk ve Kürt halkının kardeşliği için yapıyorum’’  biçiminde bir belirlemede bulunmuştu. Bu belirlemeden sonra meclis içinde ve dışarıda da medyanın tahrik ve teşviki ile ırkçı histeri bir anda bu seçilmiş Kürt Milletvekillerini linç etme  dalgasına dönüştü. Bu “bölücülerin” gereken cezaya çarptırılması için    tutuklanarak ulucanlar ceza evine kapatılmışlardı. Leyla Zana  ve 4 Milletvekili arkadaşının, sistemin elinde hala rehin olarak tutuluyorlar.

Bu günde sürmekte olan ittifak çalışmalarından en ilginç olanı DEHAP + SHP ittifak çalışmaları olsa gerek. SHP adına bu çalışmaları yürüten ve yönlendiren Murat KARAYALÇIN. Kimdir bu KARAYALÇIN?

Ankara’da olduğu gençlik yıllarında Amerikan Haberler Merkez’inde Telefon Operatörlügü ile yükseliş yörüngesine girer. Ortadoğu Teknik Üniverstesinde bozkurt rozeti ile dolaşan, Kıbrıs mücahitliğine aday ateşli bir milliyetçi. Siyasal Bilgiler Fakülesinde hareketli bir genç. Devamla  Kent-Koop başkanlığına, oradan da Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na getirilir.

1993 yılında milletvekili sıfatı olmayan  belediye başkanı ünvanlı kişi, belediye başkanlığı görevinden istifa ederek, parti başkanlığı görevine aynı zamanda  Başbakan Çiller’e Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı görevlerine tayinle geldi veya getirildi. Türkiye’de 1990’larda başlayan Kürdü yok etme konsepti, Karayalçın’ın bu görevlere gelmesi ile Hızbikontra ve Koruculuk Sistemi akıl almaz boyutlarda geliştirildi. Faili meçhul cinayetler binlerle ifade ediliyordu. Dahası boşaltılarak yakılan, yıkılan köy ve mezra adedi 2800’lerle meclisteki bir tartışmada ifadesini buluyordu.

“Düşük yoğunluklu savaş” bu tabir Genel Kurmay Başkanlığına aittir  ve hizbullah denilen cinayet makinasının eylemleri tüm hızı ile devam ediyordu. Türkiye’de ve dışarda, Karayalçın Sosyaldemokrat patentli bir kişilik olarak algılandığı için yabancı diplomatların ve basın mensuplarının sorularından kendini kurtaramıyordu.

Faili meçullerin , köy boşaltma ve orman yangınlarının ayuka çıktığı bir dönemde Karayalçın, basın önünde gayet sakin bir ifade  tarzı ile ‘’devletimiz ve devlet güçlerimiz tek bir köy boşaltmamıştır.  Boşalmış  köylerin köy sakinleri kendi rızaları ile PKK teröründen kurtulmak için göç’’ ettiklerini söyleyerek kendini temize çıkarmaya çalışıyordu. Yerini yurdunu terk eden bu köy kökenli insanlarımız hala Güney Kürdistan’daki kamplarda yaşıyor. Sahi bu köyleri yakıp yıkanlar kimlerdi? DEHAP’lı yöneticilerimiz, Karayalçın’ın geçmiş dönemde yapıtığı bu bilinçli   belirlemesine katılıyorlar mı?

Elbette iş yaparak sürekli üretim içinde olan insanlar yanlış da yapabilirler. Yanlışı yapan kişi veya kurumun kendi yanlışını görerek yanlış yaptığını kabullenerek halklarımıza açıklaması ve aynı zamanda toplumdan af dilemesi bir erdemdir. Ne yazık ki, Karayalçın döneminde yapılanlar bir yanlıştan ziyade devletin yok etme konseptinin bir gereği idi. Bu süreçteki konsept devletin planlı bir uygulaması idi. Karayalçın ise devletin yok etme politikasını uygulayan bir taşarondu.

Bu geçmişi karanlık, dönemin en ufak bir değerlendirmesini yapma gereği duymadığı gibi bu seçim ittifakı için de ‘’Bu ittifakta yalnızca sol partilerin değil Atatürk ilke ve devrimlerine inanan, cumhuriyetin temel değerlerine sahip çıkan herkesin olmasını istiyorum. Cumhuriyetçilerin kutsal üçlemesi olan devletin tekliği ulusun tümlüğü, yurdun bölünmez bütünlügünü içine sindiren herkesle yan yana gelirim’’  diyor, 29 Aralık 2003 Tarihli Hürriyet gaztesındeki röportajında.

Karayalçın’ın şimdilik istemleri bunlar. Var sayalımki DEHAP’ ta bu istemleri bir takım taktik nedenlerden dolayı içine sindirdi. Amma DEHAP’ın seçmeni, Diyarbakır’da, Dersimde ve Ağrı’da sandık başına gittiğinde bu istemleri içine sindirerek oyunu bu ittifaka  verecek mi? Yoksa o geçmişteki karanlık dönemin mimarlarından olan Karayalçın ve onun gibilerden oy vermiyerek hesap sorarken  Dehap’ta bundan nasibini almıyacak mı? Halkımız o karanlık dönemin mimarlarını, o karanlık  dönemin mimarlarıda halkımızdan alacakları demokrasi dersini unutamıyacaklardır.

Yine var sayalım ki DEHAP’ın seçmeni ‘gözlerimi kaparım görevimi yaparım’ dedi. Ben şahsen DEHAP seçmenininin bunu diyeceğine kuşku ile bakıyorum. Sandıktan belirli ölçüde bu ittifak güçleri seçimi alarak yerel yönetimlere ortak oldular. Cumhuriyetin kutsal üçlemesinin temel  felsefesinin etki alanında  olan ortaklar yerel bazda seçilen kadrolara iş yaptırır mı? Yerel bazdaki yönetimlerin gerekli olan verimliliğe ulaşamamaları halinde  hangi komplikasyonlarla karşı karsıya gelebilirler? Bunun hesabı yapıldı mı?

Burada DEHAP’ın önemle görmesi gereken şey; seçmeninin hassasiyetlerini görerek gözetmesi ve o hasasiyetlere kulaklarını tıkamamasıdır.

Yok Eğer DEHAP da,  1950’li yıllarda ‘’ Ben sandalyeyi aday göstersem gene oy alırım diyen ADNAN MENDERES ‘’ gibi  bir davranış içine girerse mutlak olarak akibeti diğerlerinden pek farklı olmaz. Bu nedenlerden dolayı, DEHAP’ın seçim ittifakı kararlarını yeniden gözden geçirmesi, hem kendi geleceği için, hem halkımız ve hemde bölgede yaşıyan azınlıklar  ile bölgenin geleceği için hayırlı olur diye düşünüyorum. Tüm olumsuzluklara rağmen dünya dönüyor. Yaşam devam ediyor olacak. Haydi hayırlısı diyelim.

 

  Dengê Kurdistan © 2004