psk@kurdistan.nu
PSK PSK Bulten Komkar Komjin Roja Nû Weşan / Yayın Arşiv Link Webmaster
Dengê Kurdistan
 PSK
PSK Bulten
 KOMKAR
Komjin
 Roja Nû
 Weşan/Yayın
 Arşiv
 Link
Webmaster
 

KAR (1)

Sevda Kuran

      Kuzey karlar altında. Kar geldi, beyazın yumuşaklığı kapladı her yanı. Bütün kirli görüntüler, bütün asimetrikliker kayboldu. Beyazın sonsuz temizliği gözümüzü zaman zaman yorsa da doğaya giydirilmiş bir gelinlik gibi duruyor karşımızda.

      Yaşlı dünyamızda en çok da teknolojinin baş döndürücü hızı ile her şey süratle değişiyor, dönüşüyor, parçalanıyor, derlenip toparlanıp yeni bir şeyleri doğuruyor. Değişmeyen tek şey mevsimlerin birbiri ardına sıralanışı gibi.Yaşlı ve bitkin dünyamız onu bütün hırpalamalarımıza rağmen, ister küresel ısınma, ister yoğun kirlilik olsun, mevsimleri bir biri ardına getiriyor yaşamımıza. Zaman zaman yoruldum dese de o yorgun haliyle bir bebek güzelliğinde ilkbahar’ı doğuruyor bize, sonra yazın güneşinde ısıtıp sonbahar’ın renk cümbüşünde sarmalıyor bizi. Bütün doğa bir ”dinlenme” evresine girerken kış yıldızların parlaklığı ve karın pür-ü paklığı ile gönül tahtımıza kuruluyor.

      Yaşlı annemizi duyar gibi oluyorum; “inadına “ diyor, “Bütün örseleyip kirlettiklerinizin inadına ben sizi hep guzelliğimle, saflığımla doyurmaya devam edeceğim.”

      Dünya böyle seslene dursun, benim onun sesini bastıran düşüncelerim ruhuma diken gibi batmakta gecikmiyor. Soğuğun acımasızlığında bir ufacık odayı ısıtacak yakıtı bulamıyanlar geliyor aklıma. O soğuk odada aç mideleriyle uykuya sığınmaya çalısanlar, yorgan yerine gazete parçalarına sarınarak ısınmaya çalışanlar geliyor. Hüzün kapımı ha çaldı ha çalacak derken “dur” diyorum kendime. Yeter onlar için, onların yerine üzülüp, onları  “kurtarmaya” çalışman. Hiç kimse kimseyi kurtaramaz!

       Bir başkası için üzülebilirsin belki ama onu kurtaramazsın, o kendini kurtarma eylemine girmeyene kadar. Sen sadece onu kurtardığını sanırsın. Oysa bu kendini avutmaktan başka bir şey değildir. Öyleyse İstanbul’un varoşlarında, Ankara’nın gecekondularında, Kürdistan’da sürgünün ve şiddetin pençesindeki, soğuk ve açlığın hırpaladığı kardeşim: ARTIK SENİN İÇİN

ÜZÜLMEYECEĞİM! Seni kurtarmak istemiyorum taaki sen kendin için bir şeyler isteyip eylem haline geçene kadar.

      On yıllardır hep seyrettin. Seninle iki kelime bile konuşmamış, adını bile bilmeyenlerin senin için gözünü kırpmadan ölüme, sürgüne, zindanlara, işkenceye gittiğini seyrettin, kılın bile kıpırdamadı desem yeridir. Oysa zulum onlar kadar senin de canını yaktı, seni de yıktı. Öyleyse biraz da sen kıpırda, birazda sen kaldır başını. AÇ İNSAN ÖZGÜR DEĞİLDİR!

       Psikolojide ´ihtiyaçlar merdiveni` diye bir şey vardır.Ben yıllarca insanın ilk ihtiyacının sevgi ve şefkat olduğunu sandım taaki okulumun ikinci sınıfinda gördüğüm gelişim psikolojisi dersine kadar. Öğrendim ki öyle değilmiş. Sevgi, şefkat, özgürluk falan çok sonra. Birinci ihtiyaç karnın doyması, ikincisi vücutsal olarak ısınman yani giyim ve barınak. Onun için doğar doğmaz ağlamamız, midemize girecek sütü isteriz ve onun için sarılırız hemen kundağa ya da battaniyeye.

       E hal böyle iken yıllardır yarı aç yarı tok yaşayan ve daha kış gelmeden çekeceği soğuğun derdine düşen insanlar neden susar, neden kılını kıpırdatmaz anlayamıyorum. Sanırım bunu anlatacak hiç bir psikolojik-sosyolojik teori de yoktur.Çünkü yıllardır herkes bu konuda bir şeyler söyler, yazar, çizer. Açlığın, soğuğun, sömürünün böylesine azgın sürdüğü ve böylesine uzun soluklu devam ettiği bir başka coğrafya var mı dünyada; YOK!...

      Başında bir devlet ordusuyla bürokrasisiyle yıllardır Kürdü kırmış, imha etmiş, deyim yerindeyse insanlıktan çıkarmış; Türküyle, Kürdüyle büyük bir kesimi yarı açlık sınırında tutmuş, zulüm uygularken ne çocuk, ne yaşlı, ne kadın dinlememiş; yeri gelmiş ana rahmindeki bebek bile postal darbesiyle parçalanmış; o büyük kitle ise halen susmakta. Hem de günde birkaç kez Besmele çekip, ya rabbi şükür diyerekten…

      Yeni bir psikolojik-sosyolojik sentez gerekiyor bize. Yoksa bu anlayamamazlık beni gene üzmeye başlayacak. Oysa artık başkaları için üzülmek istemiyorum. Siz de üzülmeyin…

---------------------------------------

(1) Bu yazı bize geldiği zaman kışın en zorlu zamanları, kar mevsimiydi. Ama Sevda’nın eldeki yazılarını sırayla yayımlarken bu sona kaldı, bu arada mevsim de bahara yöneldi... (Dengê Kurdistan)

  

    

 
   
Dengê Kurdistan © 2011