Tecrit Öldürüyor...107. Ölüm
... Ölümleri Durdurun...
HUKUKSUZLUK SÜRÜYOR...
TAYAD'lı Aileler, Çocuklarının kırılan mezarlarını
incelemek için Pertek'e gidiyor göz
altına alınıp tutuklanıyor...
Tunceli'nin Pertek ilçesinde kırılan mezarları
incelemeye giden heyetten gözaltına altına
alınanlardan Sakine Aba, ısmail Gider, Mehmet Doğan,
Mehmet Dolas tutuklanarak Elazığ Cezaevine gönderiliyor.
Yanlış okumuyorsunuz... Mezarları incelemeye giden
heyet gözaltına alınıyor ve tutuklanıyor...
TAYAD'lılar, Tecrit zumlu altında ölen ve sakat
kalan çocuklarının sesi olmak için,
ölümlere dur demek için Kamu-Sen
ve depremzedelerin yaptığı gibi Ankara Abdi ıpekçi
Parkında Çadır açmak istiyor, gider
gitmez Bülent Solgun, Bülent Özdemir,
Sezai Demirtaş, Fadik Adıyaman, Mehmet Güvel,
Kenan Bülbül, şahin Güzel gözaltına
alınıyorlar.
Hangi gerekçe ile... gerekçe yok...
Çünkü kontr-Gerilla hukuku var...
Gerekçe aramaya ne gerek var. Canı isterse
tutuklar... canı isterse işkence yapar...
Bu hukuksuzluk sadece şubelerde, karakollardaki
askıdan manyetolu telefondan ibaret sanmayın. Bu
tezgahın devamı savcılıktır, mahkemelerdir, devamı
yargıtaydır. Tezgah DEVLET denilen o mekanizmanın
içindedir.
Evet, Genel Kurmayın gizli belgeleriyle yönetilen
bir ülkede hak hukuk aramanın lafı bile olmaz.
Bu hukuksuzluğu ve haydutluğu protesto ediyor gözaltına
alınanların ve tutuklananların derhal serbest bırakılmasını
istiyoruz.
TAYAD'lı Aileler.
16 EYLÜL 2003
DEMOKRATİK HAKLARIMIZ KEYFİ GEREKÇELER
VE ÇİFTE STANDART UYGULAMALARIYLA ENGELLENEMEZ
TAYAD'lı aileler olarak, hapishanelerde süren
tecrit uygulaması ve yaşanan hak ihlallerini protesto
etmek ve ülkemizdeki hapishaneler sorununa
dikkat çekmek amacıyla 12 Eylül 2003
tarihinde Ankara Valiliği'ne bir dilekçe
vererek, 16-26 Eylül tarihleri arasında Abdi
ıpekçi Parkı'nda çadır açacağımızı
bildirdik.
Bizden önce Kamu-Sen'li memurların ve deprem
mağdurlarının burada çadır açtıkları,
açlık grevi yaparak taleplerini dile getirdikleri
herkes tarafından bilinmektedir. Biz de benzer bir
yöntemle kamuoyu oluşturmak amacıyla yapacağımız
faaliyeti dört gün öncesinden Ankara
Valiliği'ne bildirdik. Dilekçemize cevap
olarak ertesi gün Ankara Emniyet Müdürlüğü'nün
yazısı tarafımıza tebliğ edildi. Yazıda çadır
kurmamıza izin verilmeyeceği belirtiliyordu.
Ankara Emniyet Müdürlüğü'nün
yazısı polisin çifte standartının resmi bir
belgesiydi. Gerekçeler şöyle sıralanmıştı:
Gerekçe 1:
"...geçmişteki benzer uygulamalarda
da burada bulunan kişilerin pankart ve döviz
taşıdıkları, tek tip önlük giydikleri,
slogan attıkları hususu da değerlendirildiğinde,
yapmak istediğiniz eylemin umuma açık bir
yer olan Abdi ıpekçi Parkı'nda klasik bir
bekleme olmayacağı..." deniliyor.
Ne alakası var. Geçmişte orada yapılan gösterilerde
pankart açılmış, döviz taşınmış, slogan
atılmış... Ne olacak şimdi... Abdi ipekçi'de
geçmişte pankart açıldığı, slogan
atıldığı için burada yapılacak gösterilere
izin vermeyecek misin? Kaldı ki gösteri yapılıyor
döviz, pankart açmak, slogan atmak kadar
doğal bir şey olamaz. Bunun dışında elbetteki bütün
halka açık olan bir yerde, ilgili yerlere
taleplerini bildirmek için Ankara'ya giden
insanlar bekleme yapabilir. Bunu nasıl engelleyebilirsiniz?
Gerekçe 2:
"...Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri
Kanunu'nun 7. Maddesine göre 'Açık yerlerdeki
toplantı ile yürüyüşler güneşin
batışından bir saat önceye, kapalı yerdeki
toplantılar saat 23:00'e kadar sürebilir"
hükmüne aykırı olacağından bu faaliyete
geceli-gündüzlü (10) gün süre
ile izin verilmesi mümkün değildir."
deniliyor.
ışte çifte standart... Ankara polisine soruyoruz
peki, bize sıraladığınız gerekçelerle izin
vermeniz mümkün olmuyor da, Kamu-Sen'li
memurlara, deprem mağdurlarına nasıl verdiniz bu
izni? Mümkün olmadığı halde neden göz
yumdunuz?
Gerekçe3:
"Ankara Büyükşehir Belediyesi Çevre
Koruma Daire Başkanlığı'nın Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne
12.09.2003 gün ve 1657-3160 sayılı yazısında;
Abdi ıpekçi Parkı'nın çeşitli eylemci
gruplar tarafından geceli-gündüzlü
amacı dışında kullanılarak vatandaşların ve çevre
esnafının geçiş güzergahlarını işgal
ettiği, bu durumun çevre ve gürültü
kirliliğine sebep olduğu ve Belediyeye yoğun şikayetler
geldiği bildirilerek bu tür faaliyetlere izin
verilmemesi istenmektedir."
Polis-Belediye işbirliği... Dikkat edin, Ankara
Belediye'sinin Emniyet'e gönderdiği yazının
tarihine dikkat edin. Bizim dilekçe verdiğimiz
gün, Ankara Belediyesi'nin aklına esnafı ve
oradan geçenlerin çadır açanları
şikayet ettiği geliyor, hemen bir yazı yazıyor,
yazı aynı gününde hemen polisin eline
geçiyor vs. Tam bir komedi. Mızrak çuvala
sığmıyor. Engelleme gerekçeleri keyfi olduğu
için, belediyenin desteği alınarak durum
kurtarılmaya çalışılıyor.
DEMOKRATİK HAKLARIMIZIN ENGELLENMESİNE KARŞI
MÜCADELE EDECEĞİZ
F tiplerinde süren tecrit nedeniyle 107 insan
öldü bu ülkede. 19-22 Aralık hapishaneler
operasyonunda 28 tutuklu kurşunlanarak, yakılarak,
işkence edilerek öldürüldü.
500'den fazla insan sakat kaldı. Ölümler
ve sakatlıklar sürüyor. AKP hükümetinin
umrunda bile değil, hapishanelerde işkence varmış,
tecrit varmış, insanlar ölüyormuş... Gündemlerinde
bile değil bütün bunlar. Varsa yoksa milletin
gözünü boyamak için AB yolunda
ilerliyoruz, demokratikleşiyoruz masalları anlatıyorlar.
Hayır. Tecriti ve ölümleri kabul etmeyeceğiz.
En büyük işkence olan Tecrit işkencesine
karşı meşru ve demokratik haklarımızı kullanmaya
devam edeceğiz. Abdi ıpekçi Parkı'nda çadır
açmamıza yönelik Ankara polisinin engellemeleri
keyfidir, çifte standarttır. Buna boyun eğmeyeceğiz,
bu hukuksuzluğa karşı mücadele edeceğiz. Bu
nedenle daha önceden de bildirdiğimiz üzere
16 Eylül 2003 tarihinde Ankara Abdi ıpekçi
Parkı7nda olacağız. Taleplerimizi dile getirip,
tecritin son bulmasını ve ölümlerin durdurulmasını
isteyeceğiz.
TAYAD'lı Aileler
16 Eylül 2003
|