TÜRKİYE'NİN AB GİRİŞ
SÜRECİNDE, KÜRTLERİN ACİLEN YAPMASI
GEREKENLER
M. Ünlüdere
Aslında bende şahsen yaşadığız
bu çok önemli süreçte, bazı önemli olan
konuları zaman zaman gözardı etmiyor
değilim.
Güney Kürdistan'daki gelişmeler, Kuzey Kürdistan'daki
seçim tantanası ve en son da Beşar Esat
(Suriye) yönetiminin Baas artıklarıyla
birlikte o parçadaki Kürtlere karşı geliştirdikleri
saldırılar.
Bütün bu ardı ardına yaşanan olaylar
ve gelişmeler içinde bir şeyi, özelliklede
biz Kuzey Kürdistanlılar açısından
önemli gördüğüm ve gündemde durmasının,
tartışılmasının, bu doğrultuda
harekete geçmemizi gerektiren Avrupa Birliği
konusunu biraz tartıştırmak istiyorum.
Sayın Kemal Burkay, birkaç hafta önce -"2004
- Hem Türkiye hem Kürtler bakımından önemli
bir yıl"- başlıklı yazısında,
Türkiye'nin Avrupa Birliği sorununu açık
bir biçimde değerlendirmiş ve konunun
biz Kürtler için önemine detaylı bir biçimde
de değinmişti. Sayın Burkay, Türkiye'nin
Kopenhag Kriterlerini dejenere ederek, çeşitli
rütuşlarla Avrupa Birliğine girebilirliğini
dile getirmiş ve bizler için üzücü süprizler
yaşanmadan acil ve kitlesel eylemler yapmamızın
gereğine ve önemine dikkat çekmişti.
Ben, bu konuda yazılanları yeterli gördüğüm
için tekrardan kaçınacağım. Ama konunun
eylem açısından iyi kavramamız gereken
bir konu olduğu için ve bu yönde yapmamız
gerekenlerin gündeme girmesinin faydalı olacağının
bilincini taşıdığım için,
Sayın Burkay tarafından yapılan çağrının,
büyük önem arzeden bir çağrı olduğunu
vurgulamak ve bu bağlamda çağrının
tekrarını dile getirmek istiyorum.
Evet yapılan çağrıda, 30 dolayında
örgüt ve kurumu çatısında barındıran
ve Kuzey Kürdistan için büyük bir temsil gücü olan
Avrupa Kürt Platformu’nun, Türkiye’nin Kopenhag
Kritelerini geçiştirmeden, dejenere etmeden
harekete geçmesi gerektiği ve bu iş için
hemen toparlanması gerektiğinin altı
çiziliyor.
Elbette ki Kopenhag Kriterleri Kürt sorununun çözümü
için yeterli değil -zaten bu konuda özellikle
(Kürdistan Sosyalist Partisi) PSK yayınladığı
bildirilerde ve AB'ye sunduğu raporlarda bunu
net bir biçimde dile getirmiş -ama Kürt sorunun
çözümü konusunda olgunlaştırıcı
bir zemin oluşturacağını da
gözardı etmemek gerekiyor.
Kopenhag Kriterlerinde azınlık hakları
çerçevesinde -her ne kadar biz Kürt
ulusu, Kuzey Kürdistan’da 20 milyon ve Ortadoğu’da
toplam 45 milyona varan
nüfusuyla bu azınlık statüsüne girmesekte-
bizler için hiçte küçümsenmeyecek
asgari kazanımlar ve adımlar olarak kayda
değer nitelikte bir durum olarak
değerlendiriyorum.
Ve bizlerin bu anlamda Avrupa Birliğini uyarıcı
eylemler yapmamız, bunun için ortak istemlerle
Türkiye'nin AB'ye girmek için başvurduğu
göz boyamadan ibaret oyunları boşa çıkarmamız
ve hiç bir şeyin sadece sözde kalmaması
ve Türkiye tarafından atılması gereken
adımların bir an önce uygulamaya konması
için, yapmamız gereken işleri gözardı
etmeden harekete geçmemiz gereken bir dönem olduğunu
vurgulamak istiyorum. Çünkü Kürtlerin son Irak savaşından
beridir dünyanın gündemine girdiği ve
Kürt sorununun bu parelelde uluslararası konjöktürde
daha çok işlendiği bir süreçten geçiyoruz.
20 milyonluk nüfusuyla Kürdistan'ın en büyük
ve kalabalık parçası olan Kuzey Kürdistan'ı
pasifize etmek isteyen güçlere ve oyunlara karşı
da, bu yönde harekete geçmemizin önemi açısından
bu konu değerlendirelebilinir. Konunun ehemiyetini
gözardı ederek Avrupa Birliğini hiçe sayıp
hiçbir istemde bulunmadan Türkiye'nin bu şekilde
girmesine seyirci kalırsak, asıl kendi
suskunluğumuzla elde edeceğimiz ve Kürt
sorununun çözümünü kolaylaştıracak bir
zemini kaçırmış olacağız.
Ve Kürt sorununun çözümünü Kuzey Kürdistan'da yıllarca
geriye atmış olacağız.
Bence geciktirilmeden, özellikle değinildiği
gibi Avrupa Kürt Platformu’nun bir an önce harekete
geçmesi ve eylem planları konusunda adımlar
atması gerekiyor! Yapılan çağrıyı
önemseyerek acilen hayata geçirilecek işlemlere
başlamalıyız! Bu işi
sadece bir örgüte yüklemeden desteklemek gerekiyor.
Çünkü bu konuda hepimizin
ortak istemleri ve kazanımları olacağından
kuşku yok! Ve olmaması da gerekiyor.
|