‘Aus der Geschichte lernen wir, daß wir aus der Geschichte
nichts lernen’
Tarih’ten öğrendiğimiz, hiçbirşey öğrenmediğimizdir’
Veli Yarar
Her seçimde vaadler cennetine dönüşür Türkiye. İktidar partisi
mevcut imkanların çok üzerinde sözler verir. Doğal
olarak muhalefet partileride bununla yarışır.
Kısacası tüm partiler; seçimi kazanmak için,
elindeki mevcut olanakların dışında
olmayacak sözler veriyorlar. Nasıl olsa seçimden
sonra hesap soran olmayacak. Bu işin bir tarafıdır.
Diğer tarafı ise hem Kürtler arasında hem de Türkiyeli
demokratların birlik sorunu vardır. Her seçim
öncesi bu sorun gündeme gelir, tartışılır,
ama ne hikmetse bir türlü başarılamadı.
Bu seçimde bunu başarabilirler mi? Ben, başarabileceklerine
inanmıyorum. Çünkü birlik; özveri, saygı ve
sevgiyi, şeffaflığı ve herşeyden
önce farklılıkların kabulunu gerektirir.
Birliktelikden bahsedenlerin bundan uzak olduğunu
görüyorum. Buna, yaşanmış bir olayı
da örnek olarak siz değerli okucularıma aktarmak
istiyorum.
Türkiye, sadece vaadler cennneti değil. Aynı zamanda sıkıyönetimlerin
ve özel hallerle yönetilen bir ülkedir. 12 Eylül 1980
darbesiyle birlikte yüzbinlerce insan tutuklandı.
Her cezaevi tıka-basa doluydu. Basına yansımayan
veya yansıma olanakları olmayan bir sürü olaylar
yaşandı. Bunlardan bir tanesi de Malatya ‘E
Tipi Cezaevi’’nde yaşandı.
O dönem Bülent Ulusoy’un Başbakanlığında kurdurulan
hükümetin Adalet Bakanlığı bir genelge
yayımlamıştı. ‘karıştır-barıştır
genelgesi’. Yani 60 kişilik koğuşlarda;
25 solcu, 25 sağcı ve 10 kişi de silah
kaçakçılığından veya diğer suçlardan
oluşmaktaydı.
Koğuş sorumluları genelde silah kaçakçılığı
suçundan seçilirdi. Bunların, ezici çoğunluğu
da sağcılara daha yakındı. Biz koğuşlara
dağıtılmadan önce 9.cu koğuşda
eylem olmuş. Tabii eylem esnasında solcuların
sayıları düşükmüş. Biz 7 kişilik
gruptuk, hepimizi 9.cu koğuş’a verdiler. Sayılar
eşitlendi. Koğuş’a girdiğimizde hemen
yemekhane gittik. Yemekhanede betondan dükülmüş iki
uzun masa, biz hemen bir masaya gittik. Oturur oturmaz
birisi hemen sordu. Sağcı mısınız,
solcu musunuz? Biz de solcuyuz dedik. O da, bize diğer
masa’yı gösterdi. Bizde gösterilen masa’ya gittik
ve oturduk. Bizim solcular teker teker yanımıza
geldiler. Birinin kolu kırık, birinin dişi,
diğerinin kafası, yani kısacası hepsi
bir biçimde yaralıydılar. Bu sefer bizim solcular
sormaya başladılar, hangi davadan ve hangi
örgüttensiniz? Bu örgüte ait olan buraya, filan örgüt
şuraya derken herkes kendi örgütüne veya kendine
yakın örgüte gitti. Böylece biz de bölündük. Birkaçgün
geçtikten sonra dalaşmalar başladı. Durum
pek iyi görünmüyordu. Her an patlak verebilirdi. Biz,
solcular toplandık karar aldık. Cezaevi idaresine
dilekçe vereceğiz ve sağcılarla beraber
kalmak istemediğimizi kesinlikle belirteceğiz.
Bunu yaptık. Dilekçeler verildi. Cevap bekliyoruz.
Buarada dış doktoruna gittim, benimle beraber
birkaç kişi daha vardı. bunlardan biri de sağcı
idi. Bu şahıs bana yanaştı, dedik
ki: ‚sizinkiler niye dayak yedi biliyor musun’? Ben
de hadi git buradan dedim. Ama o yinede anlattı.
‘Havalandırma sırasında solcular;
masa tenisi oynarken, sağcılar içerdeki solcularla
birbirine girdiler. Bazı solcular dedi, onlar bizden
değil, revizyonistlerdir, sağcılar, bu
sefer diğer guruba yöneldiler, yine aynı şey,
bunlar, sosyal faşistlerdir, başka guruba yöneldiler,
bunlar Maoculardır derken, sağcılar baktı
ki bunlar birbirini tutmuyorlar. Bu sefer masa tenisini
parçaladılar ve hepsini temiz şekilde
hal ettiler’. (Veli Yarar, yayımlanmamış
Anılarından).
Otuz yıl geçmesine rağmen değişen bir durum var mı?
Demokratlarımız, aydınlarımız,
devrimcilerimiz, sosyalistlerimiz ve komünistlerimiz hep
şunu söylerler; geçmiş tarihlerden ders çıkarmamız
lazım. Çıkarılmış bir ders var
mı? Ben, çıkarılmış herhangi
bir dersin olduğunu görmüyorum.
Ama yurt içinde ve yurt dışında birlik için
büyük çabalar harcayan Kürdistan Sosyalist Partisi –PSK’nın
bu çalışması karşılık bulamadı.
Bireysel ve örgütsel çıkarlar ulusal çıkarların
önünde tutuldu. Maalesef tarihi fırsatlar değerlendirilmedi.
Kaçırılan fırsatların tekerrür etmesine
rağmen halen geçmişten ders çıkarmamak
düşündürücüdür.
Ben, yazımı George Bernard Swaw’ın bir sözüyle noktalamak
istiyorum.
‘Aus der Geschichte lernen wir, daß wir aus der Geschichte nichts lernen.’
Tercümesi: Tarih’ten öğrendiğimiz, hiçbirşey
öğrenmediğimizdir.
18 Mart 2011
|