Her Şeyin Bir Adabı
Olmalı
Yılmaz Çamlıbel
Kürt ulusal kurtuluşu adına konuşan
bazı örgüt ve kadrolar son yıllarda daha
da ciddi ideolojik, politik hatalara düştüler,
halka ve mücadeleye büyük zararlar verdiler. Bu
nedenle yapılan hataları görmek, tekrar
etmemesine özen göstermek, iç ve dış koşullara
uygun projeler üretmek için, sorunu bir kere daha
enine boyuna tartışmamız gerektiği
ortadadır. Ama, son günlerde, bazı internet
sayfalarında yapılan tartışmalar,
öyle zannediyorum ki, konuya duyarlı olan tüm
Kürtleri, üzüyor, incitiyor ve kahrediyor.
Bilindiği gibi, her sosyo- ekonomik alt yapı,
varlığını güçlendirmek ve yaşatmak
için, kültürel bir üst yapı yaratır. Ortaya
çıkan bu kültür, yarattığı kutsal
değerlerle, toplumu ortak, ruhsal, zihinsel
ve ahlaki bir formasyona sokar. Artık, o toplumda
yaşayan tüm örgüt, kurum ve bireyler, ekonomik,
sosyal ve politik etkinliklerini, oluşan bu
kültürün çerçevesi içinde yürütmeye çalışırlar.
Bu kurallara uymayanlar ise, toplum dışına
itilir.
Kürdistan’da, feodal üretim ilişkisi büyük
ölçüde çözülme sürecine girmiş olmasına
karşın, Kürt halkı hala, feodal kültürün
etkisi altında yaşıyor. Bunun yanında,
İslami kültür de etkinliğini korumaya
devam ediyor.
Kürt halkı adına konuşan ve politika
yapan örgüt ve kişilerin büyük bir bölümü,
İslami ve feodal kültüre uzak durmaya özen
gösteriyorlar. Burjuva kültürüne karşı
çıkanlar, sosyalist kültürü de , özümlemekte
zorlanıyorlar. Sonuçta, kültürel bir karmaşası
içinde debelenip duruyorlar.
Bu da yetmezmiş gibi son 20 yıl içinde,
şiddeti kutsayan, üniter jekoben politikalar
sonucunda, geniş halk kitleleri sürüleştirildi.
Bin bir emekle meydana gelmiş olan, Kürt aydın
tabakasının beyni zehirlendi. Hayata,
eleştirisel bir gözle bakan bu aydınlar
aklı yerine, duygularıyla hareket eden,
mürit konumuna sokuldu.
Ayrıca, kültürün ulusal mücadeledeki önemini
bilen Kürt düşmanı kişi, kurum ve
devletler, sistematik propagandalarla, kültürümüzü
yozlaştırıp dejenere ediyorlar. Bizi,
kültürümüze ve kendimize yabancılaştırarak,
ulusal bilincimizi köreltmeye çalışıyorlar.
Devletler, çıkardıkları basın
ahlak yasaları aracılığıyla
kişi ve kurumların, ulusal kültürünü yozlaştırmasına
mani olabiliyorlar. Bizim o şansımız
da yok. Zira, ne devletimiz ne de bir basın
ahlak kurumumuz var. Bu yüzden tüm yük, Kürt örgüt
ve aydınlarının omzuna binmiş
bulunuyor. Böyle soylu bir görevi yüklenmesi gerekenlerin
tartışma seviyesini bu denli aşağıya
çekmesi, halkımızın geleceği
açısından, elem ve utanç verici bir durumdur.
Halkımıza laik olmak ve onun özlemlerine
yanıt vermek için, bu olumsuz konumdan kurtulmamız
gerekiyor. Bu konuda yalnız başımıza
olduğumuzu bilmeliyiz. Bizler, bir birimizin
doktoru olup, mevcut yaralarımızı
iyileştirmeye çalışmalıyız.
Geçmişte, nerede olursa olsun, hangi hatayı
işlemişse işlesin, geçmişiyle
hesaplaşma kararında olan, hatasını
kabul eden ve onu düzeltmek için çaba gösterenlere
yardım elimizi uzatmalıyız. Bunu
yapmayanlara, çıkar peşinde koşanlara,
eleştiri adına Kürt birey ve örgütlerine
hakaret ve iftira edenlere karşı da karalı
bir mücadele yürütmeliyiz.
Her şeyden önce, Kürt örgütleri, basın
yayın organları, internet sayfaları,
çağdaş dünyada uygulanan etik değerlerle
uyum halinde olan, seçkinci bir politika izlemelidirler.
Bu çerçevenin içine girmeyen yazı, resim ve
benzeri ürünlere yer vermemelidirler. Paparazzi
kültürünün, ulusal mücadelemizi yozlaştırıp
kirletmesine izin vermemelidirler. “Bana yakındır,
sevmediklerime karşıdır.” Diyerek,
içimizdeki insanların, aydınlarımıza,
sanatçılarımıza, politikacılarımıza
ve örgütlerimize çamur atmalarına alet olmamalıyız.
İster bizden, isterse karşıdan olsun,
hiç kimsenin insani, ulusal ve kutsal değerlerimize
dil uzatmalarına, göz yummamalıyız.
Bu konunun önemine inanan tüm kişi, kurum
ve partileri birlik ve dayanışma içinde
olmaya çağırıyorum. El ele vererek,
konuşma, yazma ve tartışma çıtamızı
yükseklere çıkaralım. Kimsenin kafamızı,
kutsal değerlerimizi ve soylu mücadelemizi
yozlaştırmasına, kirletmesine ve
çürütmesine izin vermeyelim.
|