Mustafa Baba Türbesi
Yılmaz Çamlıbel
Meteryalist felsefecilere göre insanlar arasındaki
ilişkiler, iki ana temel üzerine oturmaktadır.
Üretim güçleri ile üretim araçları arasındaki
ilişkiye alt yapı, din, dil, hukuk, ahlak,
kültür, edebiyat ve sanat gibi konulara da üst yapı
diyorlar.
Bu felsefeye göre, alt yapı üst yapıyı
şekillendiriyor. Yani alt yapı değiştiğinde,
üst yapı da buna uygun biçimde değişiyor.
Örneğin feodal toplumlarda çorbaya doğradığı
ekmeği elle yiyen insanlar, sanayi toplumuna geçtiklerinde
çatal, kaşık ve bıçakla yemek yemeye başlıyorlar.
İnsanlar arasında en etkin ve en yaygın
ilişkiyi oluşturan din ve tanrılar da,
bu nedenle durmadan değişiyor. Meteryalistlere
göre, Tanrı insanları değil, insanlar tanrıları
yaratıyorlar.
İnsanlar, milyonlarca yıl boyunca, önce üfürükçülere,
büyücülere, sonra rüzgara, ateşe, toprağa, aya,
güneşe, daha sonra da elleriyle yaptıkları
putlara taptılar. En sonunda cinsiyeti, şekli
şemali olmayan, ama herşeye muktedir, hazır
ve nazır olan tek tanrılı dinine ulaştılar.
Yani feodal üretim ilşkileri putları, kapitalist
üretim ilişkileri de tek tanrıcılığı
yarattı.
İslam alemi genel anlamda, feodalizmden kapitalizme
henüz geçmiş değil. Bu tür toplumlar içinde
yaşayan insanlar, tek tanrıcılık inancıyla
putperestlik arasında gidip geliyorlar. Ortadoğu’daki
putlaştırılmış diktatörleri yaratan
şey, işte bu alt yapıdır.
Türkiye geneline baktığımızda, binlerce
putlaştırılmış önder, yatır,
tekke ve zaviyelere rastlıyoruz. Genç kızlar
koca bulmak, gelinler oğlan çocuğu doğurmak,
yaşlılar şifa bulmak, futbolcular galip
gelmek, işsizler iş bulmak, evsizler ev sahibi
olmak, ülke sorunlarını çözmek için bu tekke
ve zaviyeleri hücüm ediyorlar. Ağaçlara ip bağlıyorlar,
kurban kesiyorlar, yatırlara yalvarıp duruyorlar.
Tek tanrıcı dinlere göre Allah her yerde hazır
ve nazırdır. O, yalvaranları duyuyor ve
gereğini yapıyor. O zaman neden milyonlarca
müslüman Allah yerine, türbeye, yatıra, ağaca,
şeyhe, dedeye, pire ve ulusal başkanlara başvuruyorlar?
Belli ki bu insanlar, yemeyen içmeyen, yeri mekanı,
şekli ve şemali olmayan suyut bir varlığı
kavramakta zorlanıyorlar. Onlar, gözleriyle gördükleri
elleriyle dokundukları varlığı anlıyabiliyorlar.
Onların içinde yaşadıkları düzenin
alt yapısı, tek tanrıcı dinlere değil,
putperesliğe uygun bir yapıdadır. Bunun
için skürel yaşamda da binlerce putlaştırılmış
kutsal kişiler yaratıyorlar ve yaşatıyorlar.
Kemalistler sözüm ona, çağdaş uygarlık
düzeyinin üstüne çıkacak bir devlet kurdular. Ama
bu kadroların bilgi, donanım, beceri ve çapları
bu alt yapıya, uygun değildi. Bu nedenle
Osmanlı’nın tekkelerini kapattılar. Ama
yerine hepsine rahmet okutacak Mustafa Baba tekkesini
(Kemalizmi) kurdular.
Hem de ne tekke. Binlerce heykel, portre, rozet, bilmem
kaç dönüm arsa üzerinde kurulmuş görkemli bir anıt
mezar, yüzlerce bekçi, silahlı muhafızlar,
hayatın her alanında yapılan sistematik
prepogandalarda sarfedilen trilyonlarca para, say babam
say bitmez..…
Eeee! Gariban Türk köylüsünün Şeker Baba
Türbesi ile, ütülü pantolonlu, papyon gravatlı,
melon şapkalı, mini etekli, ojeli, rujlu sosyete
Türk’ün Mustafa Baba Türbesi bir olur mu? Mustafa
Baba Türbesinin milyonlarca müridi var. Hemi de okumuş
takımından. Kıyafetleri asri, beyinleri
paslı, dünyaya at gözlüğüyle bakan, milyonlarca
fanetik mürit.
Sıkışan her Kemalist, Mustafa Baba
Türbesi’ne koşturuyor. Generaller, politikacılar,
bilim adamları, kadınlar, öğretmenler,
öğrenciler var olan ülke sorunlarına doğru
tanı koyma, sorunu çözecek projeler yapma yerine,
hemen Mustafa Baba Türbesi’ne koşturuyorlar.
Secdeye kapanıp yalvarıyorlar. “Atam hele
başını kaldırıp memleketin haline
bak. Şeriat geliyor, devrimlerin yok oluyor,
türbanlı kızlar ünüversiteleri ele geçirdiler.
Kürtler vatanımızı parçalıyor. Karnını
kaşıyan bidon kafalılar senin partine oy
vermiyorlar. Vatan sahipsiz kaldı ataaaam ” diye
bağırıp duruyorlar.
Allah aşkına söylermisiniz, Kıyafet ve
makyajları asri, beyinleri paslı bu müritlerin,
feodal üretim ilişkisi içinde debelenen, bu nedenle
çağdaş kültür seviyesine çıkamamış
zır cahil köylülerden ne farkı var? Üstelik
bunların ordusu, polisi, mahkemesi, örtülü ödeneği
ve devleti var. Köylü müritlerin ise sadece Allahı
var.
Gerçek şu ki, Kemalistler Türkiye’de var olan en
gerici tarikattır. Kemalizmin devletin resmi ideolojisi
haline getirilmiş olması, onu sürekli olarak
ırk, din,faşizm sentezi yapmaya itmiştir.
O, sadece gerici bir tarikat değil, ülkeye nifak
sokan, toplumsal grupları bir birleriyle çatıştıran,
ülkeyi iç savaşa sürükleyen ırkçı militarist
bir organizasyondur.
İşte bu nedenlerle, Peygamberlerin, kutsal
kitapların ve Allahın eleştirildiği
günümüzde, Atatürk’ü eleştirmek yasaktır. Türk
anayasası’nın ilk üç maddesinin değiştirilmesini
düşünmek bile yasaklanmıştır. Türkiye’de
var olan hangi tarikatın müritleri bu denli akıldışı,
çağdışı, gerici, ırkçı ve
ilkel söylemlerde bulunuyorlar söyler misiniz?
|