|
Okumuş Adam
Yılmaz Çamlıbel
Bir insanın bilgili, birikimli, arif, yol kösteren,
sorun çözen bilge kişi olduğunu belirtmek için
„Eeee! Ne de olsa okumuş adam:“ deriz. Yani okumuş
adam, yurt ve dünya sorunlarını izleyen, kendini
her şeyden sorumlu tutan, bakan gören düşünen,
doğruyu eğriden ayıran, insanlara doğru
yolu gösteren ve bu yüzden toplumda itibar sahibi olan
kişilerdir.
Onun için büyükler sürekli olarak küçüklere „Oku“ diye
nasihatte bulunurlar. Onlara okumanın erdemlerinden
bahsederler. Kuran-ı Kerim’in ayetleri „Oku“ kelimesiyle
başlar. Kısacası okumak, bizim maddi ve
manevi dünyamızı zenginleştirir, renklendirir.
Bizi olgunlaştırır, yetkinleştirir
ve saygı duyulan bir konuma getirir.
Peki, böyle bir duruma gelmemiz için, ne tür şeyler
okumamız gerekir? Acaba, her okuduğumuz şey,
bizi okumuş adam ve bilge kişi yapar mı?
Örneğin, sadece ders kitaplarını okuyan
ve sınıfını geçen bir üniversite öğrencisi,
okumuş kişi sayılır mı?
Sadece, Kerem ile Aslı, Yusuf ile Züheyla, Hazreti
Ali cenklerini okuyan bir insan, topluma yol gösteren
bir konuma gelebilir mi?
Arapça bilmediği halde, ömür boyu Kuran-i Kerim
okuyan bir hafız, okumuş insan katagorisine
girer mi?
Sadece magazin dergi ve gazetelerini okuyan sosyete hatunlarına,
üniversite bitirmiş olsalar, profesör ünvanına
sahip olsalar bile, okumuş kadın diyebilir miyiz?
Sadece askeri talimatnamelerini okuyan bir subay, okumuş
adam sayılır mı?
Sadece Atatürk ilke ve inkılaplarını okuyan
bir kişiye okumuş adam diyebilir miyiz?
Örneğin, sadece dini kitaplar okuyan bir mollayla,
sadece Atatürk’le ilgili kitaplar okuyan bir Kemalist
arasında ciddi bir fark varmıdır?
Diploma aldıktan sonra mesleğiyle ilgili dünya
literatürünü takip etmeyen bir doktor, maliyeci, mühendis,
hukukçu, akademisyen, pilot veya bilim adamını
okumuş adam saymak doğrumudur?
Üniversite diploması olan birini lise diploması
olandan, lise diploması olan birini de ilkokul diploması
olandan, daha okumuş adam saymak doğrumudur?
Müsbet bilimler ile ilahiyat konularında, durmadan
okuyan, araştıran ve düşünen akademisyenleri
aynı kefeye koyabilir miyiz?
TC ‘yi kuran Kemalistler, onların tabiriyle cahil
olan Türk halkını çağdaş uygarlık
düzeyine çıkarmak için, okuma-yazma seferberliği
ilan ettiler. Ama okumayı öğrenenlere de “Onu
okuma, bunu seyretme, öyle düşünme.” demeye başladılar.
Böyle bir eğitimden geçmiş insanları okumuş
katagorisine koymak doğru olur mu?
Kemalist yöneticiler, okumasını bilenlerin
eline üniter, totaliter, militarist resmi ideolojisinin
propagandasını yapan literatürleri tutuşturdular
. Okulda, kışladı, camide, iş yerinde
ve sokakta çevrilen sistematik propagandalarla toplumun
beynini yıkadılar. Çağdaş giyinen
ama çağdaş düşünemeyen, duyguları
kışkırtılmış, beyinleri
bastırılmış zır cahil bir insan
tipi yarattılar.
Profesör, akademisyen, bilim adamı, yazar, sanatçı,
general ünvanına sahip olan bu adamlar 90 yıl
boyunca, iç içe yaşadıkları Kürt halkının
varlığını ret ettiler. Kürtlerin var
olduğunu söyleyenlere hayatı zindan ettiler.
Batının üst yapı kurumlarını
taklit eden Kemalistler, sözüm ona okumuş (!) adam
oldular. Yani fesi atıp şapka, şalvarı
atıp pantolan giyenler, başındaki yemeniyi
atıp saçına röfle yaptıranlar, arap alfabesini
atıp yerine latin alfabesi kullananlar, Hicri takvimi
atıp Miladi takvim kullananlar, güya cehaletten kurtulup
bir anda okumuş çağdaş adam (!) oldular.
Deodorat, parfüm, krem, jöle kullanan, mini etek veya
ütülü pantolon giyen, frak giyen, papyon kıravat
takanlara çağdaş, şalvar giyen, kasket
takan, başını bağlayanlara da gerici
dediler.
Söylenenlerin aksine, kemalist eğitimi görenler
giderek sağduyularını kaybedip gericileştiler,
Bu eğitimi görmeyenler ise bu tarikatın mürütlüğünden
kurtulmuş oldular.
Kısacası çağdışı bir eğitim,
insanları okumuş adam yapmaz, tersine gericileştirir.
Türkiye’nin geri kalmışlık zincirini kırıp
çağdaş zengin bir toplum haline gelmesi için,
ülkenin gerçek anlamda okumuş adamlara ihtiyacı
var. Bu nedenle sizlere bir baba nasihatında bulunmak
istiyorum. OKUYUN ve OKUMUŞ ADAM OLUN.
|