PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Pırs û Bersiv
Soru - Cevap
Webmaster
 
 
 
PSK Genel Sekreteri Kemal Burkay'ın 16 Ekim'de, Leverkusen'deki parti gecesinde Yaptıgı Kürtçe konusmanın Türkçe çevirisidir
 
 
Degerli konuklar,
Yoldaşlar!
 
Hepiniz Parti gecemize hoş geldiniz.
 
Bu akşam burada Kürdistan Sosyalist Partisi'nin 25. kuruluş yıldönümünü kutluyoruz. Açık ki bu kutlama bizim için çok değerlidir. Bu nedenle, gecemize katılan ve sevincimizi paylaşan konuklara, yine gecemize temsilcilerini veya mesajlarını gönderen örgütlere çok teşekkür ederim.
 
25 yıl bir insanın yaşamında olduğu kadar bir partinin yaşamında da epeyce bir süredir. Kişi 25 yılda büyür, yetişkin biri olur. 25 yıl ayakta kalan bir parti ise, politik yaşamda varlığını, yaşama gücünü kanıtlar.
 
Elbet, kişilerin de partilerin de değeri yalnızca yaşlarıyla ölçülmez. Bundan da önemlisi neler yaptıklarıdır.
 
Kişilere sorarlar: ?şin, ürünün nedir? Partilere de sorarlar: Bugüne kadar ne yaptın?
 
Partiler bir amaç için kurulurlar. Kürt partileri, herşeyden önce ülkenin ve halkın özgürlüğünü önlerine amaç olarak koymuşlardır.
 
Açık ki Partimiz, Kürdistan'da kurulan ilk parti değil. Bizden önce de birçok parti kurulmuş ve bunların bazıları zamanla sahneden çekilmiş, bazıları ise bugüne kadar gelmişler.
 
Kürtlerin kurduğu ilk siyasi parti, ?kinci Meşrutiyet'in hemen ardından 1908'de ?stanbul'da kurulan "Teavvün ve Terakki Cemiyeti"dir. Daha sonra da Kürtler Osmanlı döneminde ve Birinci Dünya Savaşı'nın ardından Kürdistan'ın dört parçasında birçok parti kurdular, özgürlük için mücadele ettiler, zaman zaman ayaklanıp savaştılar. Ne yazık ki Kürtler bugüne kadar amaçlarına ulaşabilmiş değiller. Kürdistan hala özgür değil. Kürt ulusu gibi eski bir geçmişe dayanan büyük, onurlu bir ulus hala yabancı boyunduruğunu kırabilmiş değil.
 
Bu üzücü durumun nedenlerini elbet biliyoruz. En büyük neden ülkemizin büyük güçler arasında parçalanmışlığıdır. Bu güçler önce Osmanlı ve ?ran gibi iki büyük imparatorluktu. Daha sonra da bölgede ortaya çıkan dört büyük devlet. Çevremiz bu güçlerle sarılıdır. Düşmanlar güçlü, dostlarsa ne yazık ki azdır.
 
Dünyada hiçbir ulusun durumu bizimkisi kadar zor değildir.
 
Biz zorba, yabani güçler tarafından kuşatılmışız. Bize hak ve özgürlük tanımayan bu güçlerin kendileri de bu yüzden barış yüzü görmüyorlar. Onlar bu çağdışı politikalarla hem bize hem kendilerine büyük zararlar veriyorlar.
 
Evet, Kürtlerin özgürlük yolunda geç kalmalarının temel nedenlerinden biri budur.
 
Öte yandan, bizim için durum ne denli zor olsa da, özgürlük yolunda gecikmiş olsak da, bu uğurdaki direnişimiz hiç durmadı, özgür geleceğe olan umudumuz asla sarsılmadı. Kürt halkının mücadelesi yıldan yıla yükselerek bugünlere geldi. Kuşku olmasın ki bu mücadele zafere kadar sürecektir.
 
Biz Kürtlerin şunu çok iyi bilmemiz gerekiyor: Bize uzun soluk gerekli. Önümüzde, geldiğimiz yoldan daha uzun bir yol olsa da onu yürümeliyiz.
 
Özgürlüğe ulaşmak için önümüzde mücadeleden, direnmeden başka yol yoktur.
 
Bu yürüyüş zafere kadar sürecektir.
 
Elbet, ulusumuzun ve ülkemizin özgürleşmesinin böylesine gecikmesinde Kürt ulusal mücadelesinin eksik ve yanlışlarının da payı var. Bunlardan biri ulusal güçler arasında birlik yokluğudur. Bir diğeri, Kürt partilerinin ve önderlerinin zaaf ve yanlışlarıdır.
 
İçinde bulunduğumuz ağır koşullar nedeniyle Kürtler önlerine doğru politikalar koymak ve büyük yanlışlar yapmamak zorundalar.
 
Dostlar, yoldaşlar!
 
Ben bu konularda bugüne kadar onlarca kez konuşmuş ve yazmışımdır. Partimizin 25. Kuruluş Yıldönümü nedeniyle yazdığım uzunca bir yazıda da yine bu konuları derli toplu biçimde işledim. Sözkonusu yazı Deng Dergisi'nin son sayısında yayınlandı, ayrıca broşür olarak da basıldı. Bu nedenle sözü uzatmak ve başınızı ağrıtmak istemem.
 
Yine de, partimizin bazı temel politikalarına kısaca deginmeyi gerekli görüyorum:
 
Bunlardan biri şudur: Başından itibaren yurtsever güçler arasında işbirliği ve dayanışmayı savunduk, çatışmalara, düşmanca tutumlara ise karşı çıktık. Sürekli olarak yurtsever güçlerin birliği için çalıştık.
 
1980 yılı başında bizimle DDKD ve KUK arasında oluşturulan Ulusal Demokratik Güçbirliği (UDG), bunu izleyen HEVKAR? çalışması, TEVGER ve 1993 yılında 12 Kürt örgütü arasında yapılan cephe çalışması bunun somut örnekleridir.
 
Yoldaşlarımız da, dost ve yurtsever çevreler de iyi bilir ki, eğer bu çalışmaların bazısı başarısız, bazıları ise kısa ömürlü oldu ve amaçlarına ulaşamadıysa bunun sorumlusu biz değiliz. Bazı örgütlerin birlik sorunu yoktu. Bazıları istikrarsızdı, bir günden ötekine bölünüp dağılarak sahneden çekiliyorlardı. Bazılarının politikası bir günden diğerine değişiyordu.
 
Partimiz, dört parçanın yurtsever örgütleri arasında da hep iyi ilişkileri, işbirliği ve dayanışmayı savundu. Biz diğer parçaların ve partilerin içişlerine hiç karışmadık. Biz onların haklı istemlerini hep destekledik ve başarılarını kendi başarımız gibi gördük.
 
Bu nedenledir ki Kürdistan'ın diğer üç parçasındaki tüm örgütlerle ilişkilerimiz iyidir, dostçadır, kardeşçedir.
 
Bugün de Güney Kürdistanlı kardeşlerimize dayanışma gösteriyoruz. Kardeş kavgasına karşıyız. Güney'deki ulusal hükümetin ve parlamentonun güçlenmesini, işlevini yapmasını, halkın sorunlarına çözüm bulmasını ve federal bir yönetimin oluşmasını destekliyoruz.
 
?ran Kürdistanı'ndaki kardeşlerimizin haklı mücadelesini destekliyor, onların acısını ve sevincini paylaşıyoruz.
 
?lişkilerimiz Suriye Kürt örgütleriyle de iyidir, dostluk ve kardeşlik esasına dayalıdır. Suriye'de hak ve özgürlüklerin sınırlarının genişlemesini, Kürtlerin de ulusal hak ve özgürlüklerine kavuşmalarını istiyoruz.
 
Biz yıllar boyu, dört parçanın yurtsever güçlerini kapsayacak bir ulusal kongrenin gerçekleşmesi için çaba gösterdik; ama ne yazık ki, bilinen engeller yüzünden bu başarılamadı.
 
Temel politikalarımızdan biri de Türk devrimci ve demokratik güçleriyle, sömürü ve baskı rejimine karşı dayanışma ve işbirliği anlayışı oldu. Eğer iki halkın ilerici güçleri arasında böylesine bir birlik oluşturulabilseydi, faşist güçlerin iktidara gelmesi kolay olmayacak, Türk halkının demokrasiye, Kürt halkının ise özgürlüğe ulaşması çok daha kolay olacaktı.
 
Dostlar, yoldaşlar,
 
Yukarda sözünü ettiğim zorluklar ve engeller yüzünden Partimiz ne yazık ki henüz, önüne koyduğu soylu amaçlara ulaşamamıştır. Öte yandan, Partimiz, bu 25 yıl boyunca, ülkenin ve ulusun özgürlüğü için değerli çalışmalar yaptı, rejimin ve onun maşalarının saldırılarına karşı yiğitçe direndi ve bu zorlu mücadelenin sayesindedir ki ayakta kaldı, bugüne kadar geldi.
 
½unu onurla diyebilirim ki, Kürdistan Sosyalist Partisi'nin 25 yıllık mücadelesi, teori, örgütlenme ve eylem alanında, kültür ve diplomasi alanında çok zengindir, değerlidir.
 
Partimiz bu 25 yıl boyunca kararlı ve yorulma bilmez bir çalışmayla halkın önüne geniş ufuklu, doğru politikalar koydu. Ulusal ve sosyalist düşünceleri kitleler arasında yaymak, halkı bilinçlendirip örgütlemek için yoğun bir çalışma yaptı. Partimiz yüzlerce toplantı ve gösteri yaptı, yüzlerce eylem gerçekleştirdi.
 
Kürdistan Sosyalist Partisi Kürt dili ve kültürü alanında değerli çalışmalar yaptı.
 
Partimiz bu 25 yıl içinde Kürtçe, Türkçe ve yabancı dillerde onlarca dergi, onbeş günlük ve haftalık gazate çıkardı ve Kürt ulusal mücadelesiyle, Kürt tarihi, dili ve kültürüyle ilgili yüzlerce kitap ve broşür yayınladı.
 
Partimiz, Kürt sorununu uluslararası planda tanıtmak, Kürt halkının haklı mücadelesine dayanışma ve destek sağlamak için de yoğun ve değerli çalışmalar yaptı. Partimiz kendi başına iki büyük uluslararası konferans gerçekleştirdi ve partimizin temsilcileri onlarca uluslararası konferansa katılarak, çok çeşitli ülkelerde, siyasi partilerle, hükümetlerin ve demokratik örgütlerin temsilcileriyle görüşmeler yaparak Kürt halkının istemlerini dile getirdiler.
 
Bu yoğun çalışmalarla sömürgeci ve faşist Türk rejimini uluslararası planda sık sık köşeye sıkıştırdık ve soyutladık.
 
Uluslararası plandaki bu çalışmalarımızla, Türk rejiminin yanısıra, ülkemizi aralarında bölüşmüş öteki işgalci ve sömürgeci güçlerin kötülüklerini de teşhir ettik, böylece sözkonusu parçalardaki yurtsever mücadeleye de dayanışma gösterdik.
 
Bu yorulma bilmez çalışma ve yoğun eylemlilik yüzünden Partimiz ulusal ve uluslararası planda saygın bir yer edinmiş, Kürt politik yaşamında yerini almıştır.
 
Dostlar, yoldaşlar!
 
Biraz da silahlı mücadele konusuna değinmek istiyorum. Bildiğiniz gibi Partimiz silahlı mücadele biçimine başvurmadı.
 
Silahlı mücadeleye ilişkin görüşümüzü pek çok kez dile getirdik. Biz silahlı mücadeleyi günah saymıyoruz. Mücadelenin bu biçimi de, eğer koşulları olsa, ulusal kurtuluş mücadelesinde bir yol ve yöntemdir. Özellikle de ağır bir ulusal zulüm altında olan, demokratik ve barışçı mücadele yolları tıkanmış olan bir ulus için. Böyle durumlarda ele silah alıp savaşmak bir haktır.
 
Ağır bir ulusal zulüm altında olan Kürtler için de silahlı direniş, analarının sütü kadar helaldir.
 
Öte yandan, silahlı mücadele için koşullar uygun düşmelidir. Bu koşullar olmadan girişilecek bir silahlı direniş amaçlara hizmet etmeyeceği gibi, davaya büyük zarar da verebilir.
 
Partimizin politikası, özellikle de Kuzey Kürdistan bakımından, başından beri şudur: Uygun koşullar olmadıkça silaha el atmamak, mücadeleyi barışçı siyasal yöntemlerle yürütmek. Çünkü Kürdistan'ın çevresi düşman güçlerle kuşatılmıştır. Ne karadan ne de denizden Kürdistan'ın dışarıya açık kapısı yoktur. Düşmanlar güçlü, dostlar ise azdır. Bu koşullarda silaha sarılırsak düşman çevremizi sarıp bize büyük darbeler vurabilir. Üstelik Türkiye bir NATO ülkesidir ve NATO'dan büyük destek almaktadır.
 
Politikamız buydu. Kürtleri barışçı siyasal çalışma yöntemleriyle eğitmek, örgütlemek ve mücadele alanına çekmek. Düşmana saldırı fırsatı vermemek. Bunun yanısıra, Türk demokrat ve sosyalist kesimleriyle güçbirliği yapmak, böylece gerici rejimi zayıflatıp yıkılışını kolaylaştırmak.
 
Kanımca doğru politika buydu. Bu politikanın başarısı için fırsatlar da vardı. Kürt ulusal mücadelesi Kuzey parçasında 1960'lı ve 70'li yıllarda bu şekilde gelişip güçlenmekteydi.
 
Ne yazık ki, Türk devleti Türk ve Kürt sol ve yurtsever hareketinin bir bölümünü kışkırtmayı ve silahlı eyleme yöneltmeyi başardı. Bundan amacı, mücadele daha gençken, kitleselleşmeden onu ezebilmekti. Böyle de yaptı. Faşist güçler daha usta çıktılar, Kürt ve Türk sol ve yurtsever hareketinin büyük bölümü ise ne yazık ki bu oyunu görüp kavramadı ve tuzağa düştü.
 
Kürtler arasında silahlı mücadeleye yönelen PKK oldu. PKK'nin nasıl sahneye çıktığı, yaptığı yanlışlar bir yana; bu uzun bir konudur.. Ama biz sonuca bakalım, sonuç ne?
 
Türk devleti PKK'nin silahlı eylemini bahane ederek son 15 yılda Kürt halkına karşı acımasız bir savaş yürüttü, dört bin köyü ve onlarca kent ve kasabayı yakıp yıktı, boşalttı. 4-5 milyon insanımız göçe zorlandı. Bunların çoğu Kürdistan'ı terk ettiler, evsiz, işsiz perişan oldular. Çoğu genç olmak üzere, 30-40 bin insanımız yaşamını yitirdi. Peki kazanımlar ne?
 
Kürt halkı büyük bir bedel ödedi, ama hiçbir şey elde edemedi. PKK'nin bütün vaatleri boş çıktı.
 
Kürtler bu yanlış yolda 20 yıl yitirdiler. Yaraların sarılması için de daha çok yıllara gerek var..
 
Biz yıllar yılı, ½am'a ya da Tahran'a dayanarak Kürdistan'ın kurtarılamıyacağını söyledik. Gelinen durum işte ortada. Suriye sıkışıp da Öcalan'a yolu gösterince, onu hiçbir ülke kabul etmedi ve sonunda da Türk rejiminin eline düştü.
 
Dostlar, yoldaşlar,
 
Öcalan yakalandıktan sonra tümüyle yeni bir politikaya yöneldi. O, Türk mahkemesi önünde Kürt davasını savunmadı, ama Türk yönetiminin gönlüne göre konuştu.
 
Öcalan,"ben bir nefer gibi Türk devletinin hizmetindeyim ve bundan onur duyuyorum!" diyor, yoldaşlarını da bu devlete teslim olmaya çağırıyor.
 
Öcalan, Kürtler için bağımsızlığı, federasyonu, hatta otonomiyi gereksiz sayıyor ve bütün bu çözüm biçimlerini gericilik diye niteliyor. Öcalan Türk üniter devletini savunuyor.
 
Öcalan geçmişteki Kürt ayaklanmalarının hepsini gericilikle suçluyor ve bunları bastırdığı için Mustafa Kemal'i haklı buluyor.
 
Öcalan Kemalizme övgüler diziyor.
 
Öcalan, Güney Kürdistan'daki Kürt ulusal oluşumunu Türk devleti için bir tehlike olarak niteliyor ve ona karşı tavır alıyor.
 
Öcalan bütün bunları barış ve demokrasi programı diye adlandırıyor. Ancak bu görüşlerin Kürt ulusal istemleriyle bir ilgisi yok. Bunlar tümüyle Türk devletinin gönlüne göre sözler. Bu Türk devletinin resmi ideolojisinden başkası değil.
 
Partimiz yıllardır barışı ve demokrasiyi savunuyor. Bu alanda bizim emegimiz ve payımız herkesinkinden çoktur. Ama biz, hiçbir zaman, barış ve demokrasinin hatırına hak ve özgürlüklerimizden, Kürt halkının haklı davasından vazgeçmeyi, Türk devleti ne istiyorsa onu yapmayı önermedik.
 
Bu şekilde ne barış ne de demokrasi olur.
 
Hiç kimsenin Türk resmi ideolojisine bir boya çekerek onu Kürtlere bir barış ve demokrasi programı gibi pazarlamaya hakkı yoktur.
 
Açık ki bu "yeni politika ve program" Öcalan'ın canını kurtarmak içindir. Ama bunun yolu da bu değildir.
 
Biz de Öcalan'ın asılmasını istemiyoruz. Biz de onun için özgürlük istiyoruz. Ama bir canın bedeli bir halkın özgürlük davası olmamalı.
 
Öcalan bir insandır, bugün olmasa da birkaç yıl sonra yaşama veda edecektir. Ama bir halkın varlığı ve geleceği Öcalan'ın canından çok daha değerlidir.
 
Uluslar liderler için değildir; liderler ve partiler uluslar içindir.
 
Barış adil olmalıdır. Kürt sorunu ancak eşitlik temelinde çözülebilir.
 
Türk devleti, bu zorba ve çağdışı rejim, bizden, Kürt halkından, tüm haklı istemlerimizden vazgeçmemizi istiyor. Bize üniter devlet çerçevesini ve Kemalizmi dayatıyor. Apo'yu yakaladıktan sonra, PKK'yi ve tüm Kürtleri de bu dar köşeye çekmeye çalışıyor.
 
Ama bu teslimiyettir. Hiçbir Kürt yurtseveri bunu kabul etmez; PKK de kabul etmemelidir.
 
Kürtler hak ve özgürlüklerine kavuşmadıkları sürece ne barış olur ne de Türkiye demokrasiye ulaşır.
 
Bize göre Türkiye'nin durumunda, demokratik bir cumhuriyet, aynı zamanda federal olmalıdır. Her iki halkın, Kürtlerin ve Türklerin gönüllü birliği de ancak böyle gerçekleşir.
 
Dostlar, yoldaşlar,
 
Böyle bir durumda Kürtler ne yapmalı? Bugün izlememiz gereken politika nedir?
 
Herşeyden önce Kürtler, son 15-20 yılın olaylarından doğru dersler çıkarmalılar. Bu dönemin deneyimleri de gösterdi ki silah herşey değildir ve yanlış zamanda ve yanlış yerde kullanıldığı zaman, yarar yerine zarar verir.
 
Kürtler aynı zamanda, son gelişmelerden dolayı umutsuzluğa kapılmamalı. Kürt halkının kaderi bir kişinin ve bir örgütün kaderine baglı değil. Kürtler umutsuzluğa düşmemeli ve yeni yanlışlar yapmamalı.
 
Kürt ulusal hareketi bundan böyle ağırlığı siyasal çalışmaya vermeli.
 
Savaşın durdurulması tek yanlı olsa bile yararlıdır. PKK bu konudaki sözünü tutmalı ve silahlı mücadeleden artık el çekmelidir. Bu herşeyden önce Kürt halkına yarar. Savaş durduğu zaman barışçı ve demokrat güçler için siyaset yolu açılır ve Türk devleti, istese de istemese de, savaşı sürdürmek için gerekçelerini yitirir.
 
Ama savaşı durdurmak, Kürtlerin temel hak ve isteklerinden vazgeçmeleri anlamına gelmez. Kürtler mücadelelerini diğer yol ve yöntemlerle yürütmelidirler ve yürütebilirler. Türk devletinin korktuğu da asıl budur.
 
Dostlar, yoldaşlar,
 
Pekçok kişi ulusal mücadele deyince yalnızca silahlı eylemi görmekte. Böyleleri politikada dar düşünen, kısa görüşlü kişiler.
 
Böyleleri, Türk devletinin gönül hoşluğuyla Kürtlere hak tanımaya niyetli olmadığını söylüyorlar. Bu elbette doğrudur. Türk yöneticilerinin, Demirel'in, Ecevit'in, Kıvrıkoğlu'nun ve ötekilerin gönlünden geçen, besbelli ne barış ne de demokrasidir. Bunlar da kendilerinden öncekiler gibi Kürt ulusal mücadelesini ezmeyi ve Kürt ulusal varlığını ortadan kaldırmayı istiyorlar. Bu elbet boş bir düştür.
 
Biz bunun farkındayız ve hayalperest değiliz. Ama biz, siyasal mücadele ile Kürt halkını örgütleyebilir, mücadele alanına çekebiliriz. Böylesi bir mücadele, silahlı olmayan yığın hareketiyle, gösterilerle Türk rejimini zorlayacak ve Kürt haklarını tanımaya mecbur edecektir,
 
Böyle bir durumda biz hem Türk halkının barışsever ve demokratik güçlerinin, hem de dünya ölçüsünde barışsever ve demokratik güçlerin desteğini daha çok alabiliriz.
 
Dostlar, yoldaşlar,
 
Türkiye'deki zorba rejim, yıllardır ki Partimizin yolunu tıkamak, bizi mücadele alanından silmek için sistemli ve yoğun çaba gösteriyor. Bize yıllar boyu ambargo uygulandı, görüşlerimizin kitlelere ulaşması önlenmek istendi. Kürt ulusal hareketi bir PKK ve terör olayı gibi gösterildi. Hatta, bizim birçok barışçı eylemimiz de PKK'ye mal edildi.
 
Ancak bunca baskı ve oyun para etmedi. 25 yıl sonra da işte ayaktayız. Buradayız, ülkedeyiz ve her yerdeyiz. Kürdistan Sosyalist Partisi, 25 yıl önce olduğu gibi bugün de heves ve enerjiyle mücadelenin içindedir.
 
Bu arada Kuzey Kürdistan politik sahnesinde birçok parti kuruldu, dağıldı gitti. Ama Kürdistan Sosyalist Partisi sağlıklı politikaları ve istikrarıyla varlığını sürdürdü.
 
Partimiz uzak görüşlülükle önüne doğru politikalar koydu ve yanlışa sapmadı. 25 yıl boyunca yorulma bilmez bir çalışma yaptı.
 
Biz, Kürdistan Sosyalist Partisi'nin tüm üye ve dostları, bundan onur duyuyoruz.
 
Biz özgür ve demokratik bir Kürdistan için mücadele ediyoruz. Uzun erimli hedefimiz ise sosyalizmdir.
 
Kuzey Kürdistan'da, aynı zamanda sosyalist bir dünya görüşü taşıyan yurtsever insanların, ömürlerini sosyalist bir parti kurma ya da arama ile geçirmelerine, zamanlarını sosyalist birlik sorunlarıyla tüketmelerine hiç gerek yoktur. Sosyalist Parti 25 yıldan beri var ve kararlı biçimde mücadelesini sürdürüyor.
 
Kürdistan Sosyalist Partisi'nin politikaları denenmiştir, açıktır, nettir.
 
Bizim politikalarımızı ve programımızı benimseyenlere saflarımız açıktır. Sıradan üyelikten MK üyeliğine, genel sekreterliğe kadar tüm görevler kendilerine açıktır. Onlar yeter ki gelsinler, emek versinler, yeteneklerini kanıtlasınlar.
 
Bunun yanısıra Partimiz, öteki yurtsever güçlerle iyi ilişkilerden yanadır ve ortak çalışmaya açıktır.
 
Ama bu ortak çalışma dünün yanlışları üzerinde veya teslimiyet yönünde değil, yurtsever bir doğrultuda olmalı. Kürt halkının özgürlüğünü amaçlamalı.
 
Ortak çalışma için yol ve yöntemler vardır, yeter ki istek ve iyiniyet olsun.
 
Bize göre bu yollardan biri yurt içinde geniş legal partidir. Biz farklı kesimlerden yurtseverlerle birlikte demokratik bir partinin çatısı altında çalışabiliriz veya böyle bir partiyi birlikte oluşturabiliriz. Dün böylesine bir birlik istiyorduk ve bugün de isteğimiz budur. Yeter ki bu örgüt demokratik biçimde çalışsın, çok sesli olsun ve kendi dışında bir kişi ya da örgütten emir almasın.
 
Diğer kesimlerde bu yönde gerçek bir ortak çalışma arzusu görürsek biz kendimize düşen fedakarlığı yaparız.
 
Ortak çalışma biçimlerinden biri de günlük bir gazete olabilir. Öyle bir gazete ki farklı politik gruplardan kişiler, ya da hiçbir politik gruba mensup olmayan yurtsever aydınlar onun sayfalarında yazabilsinler. Bu gazete Kürt yurtsever kamuoyunu temsil etmeli.
 
Böyle bir gazetenin yaratılması için de öteki yurtsever kesimlerle birlikte çaba göstermeye, üstümüze düşeni yapmaya hazırız.
 
Doslar, yoldaşlar,
 
Partimizin 25. yıldönümünü kutladığımız için, bu 25 yıl boyunca halkımız ve ülkemiz için yaptığımız onca çalışmadan dolayı mutlu ve onurluyuz.
 
Bu mutluluk ve onurun bir nedeni de odur ki, biz tüm bu yıllar boyunca bağımsız bir politika izledik. Para ya da destek için başkalarının denetimine girmedik. Ulusal çıkarları kişisel ve örgütsel çıkarların önünde tuttuk.
 
Çalışmamızı yoldaşlarımızın ve dostlarımızın fedakarlığı ve destekleriyle yürüttük.
 
Bu nedenle, 25 yıllık mücadelede payları olan tüm yoldaşlara ve dostlara gönülden teşekkür ediyorum.
 
Partimizin şehitlerini saygıyla anıyorum.
 
Yaşasın mücadeleci, onurlu Kürt ulusu!
 
Yaşasın Kürdistan Sosyalist Partisi!
 
Özgürlük, demokrasi ve sosyalizm için ileri yürüyüşe devam!
PSK © 2001