PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Pirs û Bersiv
Soru - Cevap
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

12 Eylül’ün Defterini Dürelim!
Türkiye’ye Gerekli Olan Barış ve Demokrasidir

12 Eylül darbesinden bu yana 20 yıl geçti. Ama darbenin Türkiye’nin siyasal ve sosyal yaşamında açtığı derin yaralar geçmedi. 12 Eylül rejimi bugün de hala sürüyor.

Generaller, sözde ülkeyi terörden, vatanı ve milleti bölünmekten kurtarmak için müdahale ettiler. Bu safsata idi. Çünkü terör gerçekte onların ve onları başa getiren güçlerin eseriydi.

CIA’sı, MİT’i, Kontrgerillası ile karanlık güçler, 12 Eylül öncesi yükselen kitle hareketini, Kürt ve Türk halklarının özgürlük ve demokrasi mücadelesini bastırmak için terörü bir bahane olarak kullandılar. Aslında terörün içinde ve arkasında kendileri vardı. Hem sağın hem de solun içine sızarak, ajan provakatörleri eliyle terörü kızıştırarak, Maraş olayları benzeri acımasız kıyımlar yaparak cuntaya zemin hazırladılar.

12 Eylül Cuntası, terörü sona erdirme yalanı, vatanı ve milleti kurtarma demagojisi ile, emekçi ve gençlik hareketini, solu, Kürt ulusal hareketini, özetle ülkenin demokrasi güçlerini, işkenceyle, kıyımla, zindanla acımasızca ezerek ülkeyi emperyalizm ve yerli sermaye için dikensiz gül bahçesi haline getirmeye çalıştı; faşist bir rejim kurdu ve faşizmi kurumlaştırdı.

12 Eylül faşizminin ülkeye en büyük kötülüğü, Özgürlük isteyen Kürt halkına karşı başlattığı kirli savaş oldu. Bu savaşla Kürdistan yakılıp yıkıldı; binlerce köy, onlarca kasaba yerle bir edildi; 4 milyon insanımız yerinden yurdundan sürüldü. Onbinlerce insanımız bu savaşta yaşamını yitirdi.

Bu savaş nedeniyle Türk halkının kaybı da az değildir. Binlerce gencin ölümüne yol açmanın yanısıra, ülkenin kaynakları bu anlamsız, gereksiz savaşta telef edildi. Resmi rakamlara göre yüz milyar dolar bu savaşa harcandı. Savaşın Kürdistan’da yolaçtığı ekonomik yıkım, batıdaki turizm gelirleri kaybı vs. de hesaba katıldığı zaman, kimi uzmanlara göre Türkiye’nin kaybı gerçekte 400 milyar dolar civarındadır.

Bir milyar için IMF’ye avuç açan bir ülkede, bu dev kaynakların böylesine anlamsız bir savaşta telef edilmesi tam bir çılgınlık değil mi?

Sözkonusu kirli savaş, ülkeyi şiddete boğarak, ekonomik ve sosyal düzeni altüst ederek hasta bir toplum yarattı. Savaş yüzünden demokrasi iyice budandı, militarizm, ırkçılık ve şovenizm tırmandı ve Türkiye çağdaş değerlerden uzaklaştı.

Bu yirmi yıl içinde, özellikle de Berlin duvarının çöküşünün, soguk savaşın sona ermesinin ardından, dünyada kendilerine ihtiyaç kalmayan birçok faşist diktatörlük çöktü. Arjantin, Şili gibi ülkelerde rejim değişti. Pinoşe rezil-kepaze oldu; hem iç hem dış kamuoyu ondan hesap soruyor. Ama bizim Pinoşe Marmaris’de keyif çatmayı ve zaman zaman “7. Cumhurbaşkanı” olarak ahkam kesmeyi, itibar görmeyi sürdürüyor. 12 Eylül rejimi, aradan geçen 20 yıla, ve bu süre içinde yapılan onca seçime, değişen hükümetlere rağmen bugün de geçerlidir. 12 Eylül Cuntası’nın yarattığı kurumlar, en başta topluma giydirilmiş bir deli gömleği olan 12 Eylül Anayasası, MGK’sı, DGM’si, YÖK’ü, RTÜK’ü ve tüm öteki kurumlarıyla olduğu gibi duruyor, demokrasinin ve değişimin önünde bir Çin Seddi gibi dikiliyor.

Görünürde bir cunta yok, ama gerçekte askerler MGK eliyle tüm istediklerini hükümete ve parlamentoya dikte ettiriyor, ülkenin tüm temel politikalarını belirliyorlar.

Bu ülkede hala düşünce özgürlüğü yok ve işkence varhızıyla devam ediyor.

Bu ülkede insan hakları savunucuları, barışseverler, yazarlar, bilim adamları, gazeteciler hala cezaevlerine taşınıp duruyorlar. Zindanlar 12 Eylül döneminin kurbanlarıyla dolu.

Demokrasinin ve barışın önündeki başlıca engel bugün de, ülkeyi hala yönetmeye devam eden 12 Eylül anlayışıdır. Bu anlayış Kürt halkının meşru haklarını tanımamakta bugün de ısrar ediyor. Ülkenin kaynaklarını bugün de silaha harcıyor. Yoksulluğun, açlığın, işsizliğin, çekilen acıların sorumlusu odur.

Türkiye bu çıkmazı aşacaksa, 12 Eylül’ü aşmalıdır. 20 yıl sonra bile bu rejimin hala ayakta olması, bu anlayışın ülkeyi yönetmesi, insanlarımız için en büyük talihsizliktir.

Türkiye’nin çağı yakalaması, uygarlık mücadelesinin başarısı, barışa ve demokratikleşmeye bağlıdır.

Ülkenin en temel sorununun Kürt sorunu olduğuna kuşku yok. Bu sorunun çözümü için, Kürt halkının meşru hakları tanınarak eşitlik temelinde yeni bir siyasal ve kültürel yapılanmaya gidilmelidir. Bunun biçimi federasyondur. Amerika, Kanada ve Avrupa’nın birçok ülkesi federaldir. Çok uluslu, çok etnik yapılı bir ülkede, eğer birlikte yaşanacaksa, sorunun başka türlü çözümü mümkün değildir.

İlk elde olağanüstü hal kaldırılmalı, koruculuk sistemi ve özel timler dağıtılmalı, sürgünlerin köylerine dönmesine olanak sağlanarak yaraları sarılmalıdır.

Politik tutukluları da kapsayan bir genel af çıkarılarak ülkede ortam yumuşatılmalıdır.

12 Eylül anayasası kaldırılarak, ülke bu deli gömleğinden kurtarılmalı, demokratik, özgürlükçü bir anayasa yapılmalıdır.

Mevcut anayasada ve diğer yasalarda varolan Kürt dili ve kültürü üstündeki yasaklar kaldırılarak Kürtçe eğitime, Kürtçe radyo-televizyon yayınına olanak tanınmalı; Kürt siyasi partilerinin kendi kimlikleri ve programlarıyla yasal planda faaliyet göstermesinin önündeki engeller kaldırılmalıdır.

Parlamentonun, hükümetin üstünde bir organ olan ve ülkeyi zaptiye kafasıyla yöneten, halkın iradesini hiçe sayan MGK kaldırılmalıdır.

12 Eylül faşizminin öteki kurumları, DGM’ler, YÖK, RTÜK ve benzeri kurumlar kaldırılmalıdır.

12 Eylül’ün defterini dürelim!

Türkiye’nin barışa ve yeni, çağdaş, demokratik bir yapılanmaya ihtiyacı var.

Bunun için Kürt ve Türk, emekçi, aydın ve ülkesini seven herkes elele vermeli. Güçlerimizi birleştirirsek başarırız.

Herkes için özgürlük, herkes için demokrasi!

Demokratik Türkiye, Özgür Kürdistan!

Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK)

12 Eylül 2000

 
PSK Bulten © 2001