PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Pirs û Bersiv
Soru - Cevap
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

Basın Bildirisi

Af , barış ve demokratikleşme birbirine bağlı

Bir yıl sonra af konusu yeniden gündemin ön sıralarında. Geçen yıl, tasarı parlamentodan geçmesine rağmen yasal süreç tamamlanamamış, kamuoyunun gösterdiği yoğun tepkiler sonucu Çankaya’dan geri dönmüştü.

Tepkilerin nedeni, işkencecilere, katillere, vurguncu ve çetelere af çıkarılırken politik tutukluların ve “düşünce suçluları”nın dışında bırakılmasıydı. Oysa, amaç toplumsal barışa hizmet ve gerilimi düşürmekse, af asıl bu sonuncular için gerekli.

Bu kez durum değişecek mi? Öyle görünüyor ki hayır. Siyasi suçlardan mahkum olanların ve “düşünce suçluları”nın affı koalisyon partilerinin umurunda değil. ANAP’ın yarım ağızla söylediklerinin dışında, buna karşılar. Muhalefetin de tutumu bu konuda pek farklı değil. DYP’nin tutumu MHP’den farksız. FP ise salt Erbakan’ı kurtarmanın derdinde.

Üstelik, siyasilerin aftan yararlanması için anayasa değişikliği gerekiyor. Oysa ne hükümette ne de bu parlamentoda böyle bir istek ve çaba yoktur. Öyle olunca da, eğer hükümet kendi arasındaki kimi pürüzleri aşar, örneğin Haluk Kırcı gibi, 7 genci gözünü kırpmadan öldürmüş katillerin aftan ne ölçüde yararlanacağı üzerinde anlaşırsa, bu kez yasa çıkacak.

Böylece azgın katiller, işkenceciler, uyuşturucu tacirleri, çeteler, banka boşaltanlar, halkı soyup soğana çevirenler serbest kalacak… Yaptıkları yanlarına kâr kalacak. Yeni işkencelere, cinayetlere, soygunlara ve haram ticaretlerine devam edecekler…

Ama bir bildiri dağıttığı, duvarlara sol sloganlar yazdıkları için onlarca yıla mahkum edilmiş gençler içerde kalacak… Çünkü onlar kutsal devlete, kutsal sisteme karşı çıkmışlar…

Hak ve özgürlük isteyen, zulme karşı direnen insanlar içerde kalacak… Onlara, isteyerek ya da istemeyerek ekmek vermiş, yataklık etmiş insanlar da…

Devletin zulmünü baskısını eleştiren, bu nitelikte sözler söyleyen, yazılar yazan insanlar da. Onlar da kutsal devletin politikalarına karşı çıktıkları için “suçlu”lar. Düşünceleri tehlikeli, sözleri suç!..

Özetle, düzenin hükümeti ve parlamentosu kendi adamlarını (katilleri, vurguncuları, uyuşturucu tacirlerini, banka boşaltanları, çeteleri) serbest bırakacaktır. Kendi karşıtlarını, yani hak ve özgürlük istedikleri, işkenceye, zulme karşı çıktıkları, kendisini eleştirdikleri için suçlu sayıp içeri tıktıklarını ise içerde tutmaya, cezalandırmaya, ezmeye devam edecektir.

Ve bütün bunların adı da “af” oluyor!..

Ve bütün bunlar “cumhuriyet”, “demokrasi”, “laiklik” adları altında yapılıyor..

Evet, durum son derece açık: Bu adamlar ezdikleri, iliğine kadar sömürdükleri, hertürlü işkenceye, zulme tabi tuttukları, aç işsiz bıraktıkları insanlarımızla “af” adı altında alay ediyorlar..

Bu af değil, soytarılıktır.

Ülkenin gerçekten bir afa ihtiyacı var.

12 Eylül faşizminin ve 15 yıllık kirli savaşın bir cehenneme çevirdiği, şiddete boğduğu bu ülkede gerilimi düşürmek için af gerekli.

Ülkeye barış getirmek, demokrasi yönünde ciddi, köklü adımlar atmak için af gerekli.

Bu nedenle de af, en başta politik suçlardan tutuklu ve mahkum olanları içermeli. Yoksulluğun, işsizliğin, çaresizliğin suça ittiği “kader kurbanları” elbet bundan yararlanmalı; ama Haluk Kırcı, M. Ali Ağca, M. Yıldırım (Yeşil) türünden katiller, işkenceciler, uyuşturucu ve cinayet çeteleri, banka soyguncuları, hayali ihracatçılar ve benzeri soyguncular değil. Ülkenin temizliğe, saydamlığa büyük ihtiyacı olduğu ve bu yöndeki çabaların daha da hızlandırılması gereken bir dönemde bu yapılamaz. Bu, cehennemi ve onun ifritlerini aklamak olur.

Kürdistan Sosyalist Partisi olarak, şu anda af adı altında sahnelenen bu soytarılığa hayır diyoruz! Buna karşı herkesi sesini yakseltmeye ve gerçek, adil bir af için çaba göstermeye çağırıyoruz.

Herşeyden önce, siyasi suçlardan hükümlü ya da tutuklu olanlara affı yasaklayan Cunta Anayasası’nın ilgili hükümlerini değiştirmekle işe başlanmalı.

“Düşünce suçu” kavramı ve bu uygulama, bu ülke için bir yüz karasıdır. Ancak ilkel rejimler ve zorbalar düşünceyi suç sayar. Anayasa’da, 312. Maddede, TMK’nın 8. Maddesinde bir an önce gerekli değişiklikler yapılarak bu rezalete son verilmeli.

İdam cezası bir an önce kaldırılmalı.

Türk devleti ve hükümeti, idam cezasına mahkum Öcalan’ı şu anda elinde bir rehine gibi tutuyor. İdamı bir tehdit ve şantaj unsuru gibi kullanarak ona istediklerini dikte ettiriyor ve PKK’ya da yaptırmaya çalışıyor. Bu çirkin duruma artık son verilmelidir.

Af yasası ancak genel bir barış ve demokratikleşme projesiyle birlikte anlam ifade eder, ülkenin ve toplumun ihtiyaçlarına cevap verir.

İç ve dış kamuoyunu ve bu arada Avrupa Birliği’ni oyalama, aldatma çabalarına son verip bir an önce ciddi, köklü reformlar başlatılmalıdır.

En başta, ülkeye giydirilmiş bir deli gömleği olan Cunta Anayasası’nın yerine, demokratik, çağdaş bir anayasa yapılmalı ve ona bağlı olarak tüm hukuk sistemi yeniden gözden geçirilmeli, demokratikleştirilmeli. Tüm temel hak ve özgürlükler güvenceye alınmalı.

Devlet halk üzerinde bir baskı ve terör aygıtı olmaktan çıkmalı, şeffaflaşmalı. 12 Eylül faşizminin kurumları ayıklanmalı.

Kökleri tarihin en eski çağlarına uzanan Kürt halkına, zengin bir dile ve kültüre sahip bu büyük ulusa yönelik inkar ve terör politikalarına, bu eşi az görülen zorbalığa artık son verilmeli, Kürt sorunu eşitlik temelinde, adil bir çözüme kavuşturulmalı.

Ülke polis copu ve asker süngüsüyle idare edilemez. Bundan uygar bir toplum doğmaz ve sorunlar bu şekilde çözülmez.

İnsanlarımız çağdaş özgürlüklere ve demokrasiye layıktır.

Af, barış, özgürlük ve demokrasi… Bunlar, Türkiye’nin bugünkü tarihsel ortamında bir zincirin halkaları gibi birbirine bağlıdır. Biri olmadan diğerleri olmaz. Uygar bir Türkiye bu bütünlükten doğacaktır.

Ülkenin emekçilerine, aydınlarına büyük görev düşüyor. Artık silkinmeli, değişim için bayrağı ele almalılar. Ekmeğimiz ve özgürlüğümüz bu mücadelenin sonucuna bağlıdır.

Hatta hükümette, parlamentoda, siyasi partilerde, bürokraside ve orduda, işveren çevrelerinde veya medyada, bulundukları yer ve konum ne olursa olsun, ülkenin ve halkın geleceğini düşünen ileri görüşlü, iyi niyetli ve namuslu her insana görev düşüyor. Değişim ve yenilenme için önyargıları aşmak, geniş bir ufuk ve hoşgörü gerekiyor.

Bu çıkmazı aşmak için el ele verebiliriz. Demokratik, özgür, çağdaş bir toplumu birlikte yaratabiliriz.

Buna karşı dikilen her çaba, ülkenin bugünkü çıkmazını derinleştirmekten ve zaman yitirmekten başka sonuç veremez.

Kemal Burkay

Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK)

Genel Sekreteri

31 Ekim 2000

 
PSK Bulten © 2001