Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK):
Öcalan’ın yeniden yargılanması
bir şeyi değiştirmeyecek
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Büyük Dairesi
de Abdullah Öcalan’la ilgili olarak AİHM’nin aldığı
“yargılamanın adil olmadığına” ilişkin
kararı teyid etti. Bu durumda, Avrupa Konseyi Bakanlar
Komitesi, önümüzdeki haziran ya da temmuz ayında yapacağı
toplantıda kararın uygulanmasını Türkiye’den
isteyebilir veya buna gerek olmadığına karar
verebilir. Komite, büyük ihtimalle Türkiye’den karara uymasını
isteyecektir.
Türkiye’de bazı çevreler, bunu bir prestij sorunu yapıyor,
egemenliğe müdahale gibi yorumluyorlar. Oysa AB’ye üye
olmak istedikten, böylece AB hukukunun üstünlüğünü tanıdıktan
sonra, bunu prestij sorunu yapmak saçmadır. Bu birlik
içinde herkesin uyması gereken kurallara Türkiye de uymak
zorunda.
İçinde, CHP Genel Başkanı Baykal’ın da
olduğu diğer bazı çevreler ise, bu kararı
da yine sözde “egemenlik, güvenlik” ve benzeri kaygılarla
gerilim yaratma, onu da bayrak olayı gibi hem iç politikada,
hem de Kürt halkına ve AB’ye karşı kullanma,
sömürme çabası içindeler. Bunların önümüzdeki günlerde,
bu yöndeki çaba ve kışkırtmalarına hız
vermeleri beklenir.
Oysa AİHM’nin kararı ne Türkiye’ye karşı
bir tutumu yansıtıyor ne de Abdullah Öcalan’ın
durumunu değiştirebilir.
Karar, hukuk açısından tümüyle şeklidir. Öcalan’ın
gözaltına alınma süresinin uzun olduğu, Avukatlarına
iddianamenin geç ve eksik tebliğ edildiği, savunma
için yeter zaman bırakılmadığı söylenmektedir.
Böylece “adil yargılanmadığı” sonucuna
varılmıştır. Yargılayan mahkemede
(DGM) bir askeri hakimin bulunması da –sonradan bir siville
değiştirilmiş olsa bile- gerekçeler arasındadır.
Bu durumda, karara uyulması halinde yapılacak olan,
yargılama sürecinin yenilenmesidir. Öcalan’ın DGM
yerine bir ağır ceza mahkemesinde yargılanması,
o, savunmaya ilişkin tavrını değiştirmediği
sürece, bir şeyi değiştirmez. Her şey
sadece bir tekrar olur. Heyette askeri yargıç olmaz,
avukatlara savunma için yeter zaman verilir, vb…
Sonuçta aynı kararın çıkacağına
ise kuşku yoktur. Türk mahkemelerinin Öcalan hakkında
farklı bir karar vermesini, AİHM dahil, kimse beklemiyor.
Öcalan’ın ilk yargılama sırasındaki teslimiyetçi
tavrının bu yargılama sırasında değişmeyeceği,
hatta buna yeni katkılar olacağı ise bellidir.
Bu ise Türk rejimi için yeni bir propaganda fırsatı
olacaktır.
Tüm bu nedenlerle karar, ne Öcalan ya da PKK için bir zafer
ya da başarı, ne de Türkiye bakımından
bahse değer bir kayıptır; olsa olsa bir önceki
temsilin tekrarı, biraz masraf ve zaman kaybıdır.
AKP hükümeti, eğer bu olayı fırsat bilip AB
ile ilişkileri koparmak isteyenlerin rüzgarına kapılmazsa,
kararı uygulayacaktır. Aksi halde Avrupa Konseyi
ve AB ile ilişkilerde ciddi bir pürüz ortaya çıkar.
Yukardaki nedenlerle bu karar, Kürt halkı bakımından
bir önem taşımıyor. Ne Avrupa Birliği
ve onun mahkemesi bu vesileyle Kürt sorununu gündeme alıp
tartışmış ve halkımızın
meşru hakları üzerinde durmuştur, ne de PKK
ve Abdullah Öcalan’ın bu vesileyle, Kürt hak ve istemlerini
içeren ciddi bir savunma yapıp sorunu uluslararası
gündeme taşıma diye bir dertleri vardır.
Öyle olunca, ne bu karar nedeniyle gerilim yaratmaya çalışan
Türk ırkçı-şoven çevrelerinin haklı bir
nedeni vardır, ne de bu kararı bir başarı
gibi sunup Kürt kamuoyunu bir süre de bununla oyalamaya çalışacak
olan PKK çevrelerinin.
Kürtler ve Türkler bakımından olduğu gibi,
AB bakımından da önemli olan, rejime zaten teslim
olmuş, onun elinde bir maşaya dönüşmüş
olan Öcalan’ın durumu değil, hala hak ve özgürlüklerinden
yoksun, hala eşi görülmemiş bir baskı ve zulüm
altında olan Kürt halkının durumudur, o olmalıdır.
Asıl bu sorunun çözümü için adalet gereklidir. O adalet
ise, böylesine komik yargılamalarla değil, Kürt
halkının siyasi, idari, kültürel tüm temel haklarını
tanımakla gerçekleşir.
Bunlar, şu anda dünyamızda birkaç sömürge ve bağımlı
halk dışında, tüm çağdaş halkların,
uygar ulusların sahip olduğu haklardır.
Kürt halkı, en başta kaderini özgürce belirlemelidir.
Eşitlik temelinde bir Kürt –Türk federasyonu bu soruna
çözüm olabilir.
KÜRDİSTAN SOSYALİST PARTİSİ
13 Mayıs 2005
|