PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Pirs û Bersiv
Soru - Cevap
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

Anlamayanın bilgisine sunulur..

Türk özel televizyon kanallarından NTV’de “Kapalı Kapılar Ardında” adlı programda üç Türk gazetecisi, Emin çölajan, Yavuz Donat ve Mustafa Balbay tartışıyorlar. Daha doğrusu üçü de hemen hemen aynı şeyleri söyleyerek, Türke Türk propagandası yaparak yürek sovutuyorlar..

Üçü de Avrupa Birliği ülkelerini suçluyor. Avrupalılar Türkiye’yi bölmek istiyorlarmış.. Çölajan bu işte başı çekiyor. Almanya’da yayınlanan Özgür politika gazetesinde çıkan Apo’nun bir demecine takılıyor. Apo bu demeçte şöyle diyor:

“Üzerimize gelirlerse meşru savunma haktır. Güney’de savaş çıkarsa Türkiye’ye sıçrar…”

Çölajan bunu örnek göstererek, “Almanya böyle bir gazetenin topraklarında yayınlanmasına nasıl izin veriyor?.” Diye soruyor.

Acaba Bay Çölajan basın özgürlüğünü ve bunun Türkiye’deki gibi iğreti değil, ama gerçekten demokratik toplumlardaki uygulama biçimini bilmeyecek kadar aptal ve dünyadan habersiz mi? Böyle düşünmek saflık olur. O bu işleri çok iyi bilecek kadar cin ve anasının gözü. Ama gerçekleri çarpıtmak işine geliyor. Onun amacı kamuoyu oluşturmak, daha doğrusu kamuoyunu kışkırtmak.

Öte yandan asıl sorulması gereken, dört tarafı Türk hucumbotlarıyla çevrili İmralı adasında, dört duvar arasında ve Türk genelkurmayının avucunda olan Apo’nun, bu mesajları nasıl dışarıya ilettiğidir? Çünkü cezaevi yönetiminin, bunun da ötesinde Genelkurmay’ın onayı olmadan buradan dışarı fısıltı bile çıkmaz.

Apo’nun mesajı gerçekten ilginç. Örgütüne bir talimat niteliğinde. “Üstünüze gelirlerse savaşın!” diyor. “Güney’de size saldırırlarsa savaşı Türkiye’ye sıçratın,” diyor..

Peki bu mesajların dışarı çıkmasına nasıl izin veriliyor? Evet, işin püf noktası da işte burada. Çölajan da bunun farkında ve konuşmasının bir yerinde buna değiniyor, “İmralı yönetimini anlıyamıyorum” diyor..

Anla anla, Çölajan! Sen bu mesajı yansıtan Almanya’daki gazeteyi bırak da asıl bunu anla! Bu mesajların dışarı iletilmesi İmralı’nın, ondan da öte Ankara’nın işine geliyor. Dahası, bu mesajlar Genelkurmay’ın mutfağında pişiyor.. Öcalan’ın avukatlarıyla yapacağı konuşmaların içeriği önceden belirleniyor. Bunlar görüşmeler sırasında kurye avukatlara iletiliyor. Görüşme notları yazılı hale geliyor. Önce cezaevi yönetimine, uzmanlara ulaşıyor ve gerekli süzgeçlerden geçtikten sonra uygun görülen bölümler ve ifadeler saptanıp savcılık kanalıyla avukatlara veriliyor. Onlar da gerekli yerlere iletiyorlar!

Bunları nerden mi biliyoruz? Herkes biliyor! Bu bilgiler bizzat avukatlar tarafından basına iletilen ve düzenli olarak PKK’nın yayın organlarında ve internet sayfalarında yansıtılan “görüşme notları”nda yer alıyor. Bir keresinde savcı, “görüşme notları siyasidir, veremem” demiş; ama ardından, herhalde yüksek yerden uyarıyı alınca vermiştir! Bu bilgiyi ileten avukatlara Öcalan’ın söyledikleri ise şu: “Hayır, siyasi değildir. Bunun yukarının isteğiyle olduğunu söyleyin! Yani HADEP’e filan biraz nasihat edin, yanlışlık yapmasınlar, diyorlar…”

İşte böyle! Görüldüğü gibi Öcalan’ın yaptığı gizli saklı, usule aykırı birşey değil, “yukarının” yani Ankara’daki yetkililerin isteği üzerine.. HADEP’in ve PKK’nın yanlış yapmamaları, akıllı uslu olmaları için öğütler... Vatana millete yararlı bir iş!..

Sen bunlardan habersiz olamazsın, Çölajan! Özgür Politika’yı ve Apo’nun söylediklerini izlediğin belli. Senin “minik kuşun” bunun çok daha fazlasını, bizim bilmediklerimizi, yani perde gerisinde olup bitenleri de iletmiyor mu?.

Ama Çölajan türü gazetecilere ne desen boş. Onlar kurulmuş saat gibi görevlerini yapıyorlar. Devletin hizmetinde memetçik gazeteciler… Varlıkları bundan, geçimleri bundan… Bu baylar kendi devletlerinin komplocu ve yasakçı yüzünü gizlemeye çalışmakla kalmıyor, bir de Avrupa’yı kendilerine benzetmeye yelteniyorlar.

Bir de meselenin diğer yanı, Apo’nun mesajının ilginç içeriği var. Yeri gelmişken ona da değinelim.

Apo’ya bu tür mesajlar verdirip dışarı sızdırmakta devletin ne çıkarı olabilir? Bizce çıkarı şudur: Türk devleti Apo’yu ve PKK’yı Güney Kürtlerine karşı kışkırtıyor. Bu ilk de değil. Öte yandan, PKK ile savaşmaları için Güneyli Kürtlere de baskı yapıyor. Böylece bir taşla iki kuş vuruyor, Kürdü Kürde kırdırıyor. Hem Güney’deki durumu destabilize ediyor, buranın işlerini bozup ekonomik güçlenmeyi, ulusal kurumlaşmayı engelliyor, bölgenin işlerine müdahale ve denetimi ele geçirmek için bahaneler ve gerekçeler buluyor; hem de PKK’ın sınır dışına çekilmiş güçlerini orada yok etmeye çalışıyor.

Hatta bu siyasetle Türk devletinin vurmaya çalıştığı yalnızca iki kuş değil, üç kuştur. Aynı zamanda iç kamuoyuna dönüp şöyle diyor:

"Görüyor musunuz, Apo barış ve siyasallaşma söyleminde samimi değil, o bize karşı savaş hazırlığı yapıyor. Bu durumda terörün bittiğinden söz edilebilir mi? Tedbiri elden bırakmak doğru olur mu? Yo, hayır! İnsan haklarının, demokrasinin sırası değil! Kürtçe televizyon ve eğitim olamaz!..”

Yani bu mesajlar statükocu çevreler tarafından malzeme olarak kullanılıyor. Son dönemde, değişimi engellemek için hükümete bile posta atan, “terörün” sürdüğünü kanıtlamak için Diyarbakır emniyet müdürünü bile kim vurduya götüren çevreler, bunları mı yapamazlar?. Nitekim, bu malzemeyi harıl harıl işlemeye başladılar bile.. “Kışla”nın basındaki sözcülerinden M. Kışlalı, Osman Öcalan’ın, silahlı mücadeleye tekrar başvurabileceklerine ilişkin son demecine değinen yazısına şu başlığı atıyor: “PKK’nın hizmeti…” Yazının içinde ise “biz terör tehditinin sürdüğünü kanıtlamakta zorluk çekiyorduk, Osman imdadımıza yetişti!” diye özetlenebilecek bir yorum yapıyor..

Yetişir yetişir! Kirli savaş merkezi, statükonun acımasız güçleri çok yönlü çalışıyor. İçine sızdığı kimi sol ve sağ örgütler kanalıyla eylem tezgahlıyor. O yetmezse, Kontrgerilla ya da JİTEM eliyle polis kıyımı türünden kamuoyunu sarsıcı eylemler, Sılopi’deki türden kışkırtıcı faili meçhuller sahneliyor. Ayrıca İmralı’daki Apo kanalıyla dağdaki Osman Öcalan’a ulaşan savaş mesajları… Senaryo tamamdır, filmin çekimine geçilebilir!..

İşte İmralı süreci böyle işliyor, görüşme ve mesaj trafiği, demeçler bu işlere yarıyor. Anlama güçlüğü çekenlerin bilgisine sunulur!..

Siyaset nedir sevgili okurlar? Siz sözlüklerde yazılı tariflere değil, gerçeğe bakın. Türkiye’de olup bitenlere bakarsanız, siyaset ahmakları aldatma sanatıdır!

 
PSK Bulten © 2001