Küçük oyun
- büyük oyun:
MAŞALLAH KOYUN GİBİ... (*)
C E M A L İ
Birinci perde:
Günün birinde Hakurk çevresindeki bir gerilla komutanının
cep telefonu çalar. Komutan telefonu açar:
”Kimi aradınız?”
”Kimi var mı canım, Duran’ı adıyorum.
Ben Başkan…”
Duran gayri ihtiyari hazırol durumuna geçerek: ”Oo,
affedersiniz Başkanım, buyrun, ben Duran!”
”Durma, durma!”
”Kalkayım mı yani?..”
”Kalk tabi!”
”Görevim nedir Başkanım?”
”Görevin tehlike!”
”Olsun… Siz emredin ben yapayım!”
”Bize taraf gel…”
”Nereye?”
”Bezele’ye… Hani yeni adı Aktütün…”
”Alan’a gelsem olmaz mı, biraz şaşırtsak?..”
”Yo yo, sen dediğim yere gel. Bizimkiler orayı
hazırladılar...”
“Emredersiniz Başkanım! Tabi! Kaç kişiyle
geleyim?”
“Şöyle 200-300…”
“Ne zaman?”
“Bir-iki hafta içinde.”
”Başüstüne Başkanım!”
İkinci Perde
On gün sonra, 3 Ekim günü, öğle zamanı… Van Asayiş
Kolordusu’nun telsizi acı acı çalar:
”Ben Aktütün’den Başçavuş Hasan!”
”Ne oldu Hasan Başçavuş? O silah sesleri ne?”
”PKK burayı bastı, acele yardım gönderin.”
”Ordaki komutanlar nerde?”
”Benden başka kimse yok…”
”Nasıl olur?..”
”Yok işte! Hepsi birkaç gündür teker teker toz oldular.
Erler erbaşlar bir başımıza kaldık.”
”Vay canına!”
”Buraya mermi yağıyor, fazla konuşamam… Bize
acele yardım!”
”Tamam! Durumu hemen burdaki komutanlara iletiyorum… Birazdan
Kobralar gelir… Dayanın!”
Üçüncü perde
3 Ekim gecesi, Türk Genelkurmayı’nın bir odasında
iki-üç general, bir-iki albay…
General sorar: ”Durum nasıl albayım!”
”Tam istediğiniz gibi komutanım!”
”Eylem tamam mı?”
”Tamam.”
”Kaç kayıp var?”
”Bizden 15, iki kişi de kayıp; onlardan kaç kişi
olduğu belli değil. Ele geçen 9 kişinin ölüsü…”
”20-30 filan deyin…”
”Deriz Paşam!”
General ötekilere döner:
”Bu iş tamamdır. Duran görevini yine iyi yaptı,
aferin! Artık kimse bizi tutamaz. Kasımpaşalı
ve adamları artık tezkereye hayır diyemezler…
Amerika da yeni operasyonlarımıza evet demek zorunda.
Barzani’nin boğazını sıkacağız.
Güneylilerle PKK arasında çatışmayı bir
başlatabilsek… Ondan sonrası yan gel yat! İt
gibi birbirlerini yesinler… Silah mı lazım, mermi
mi, C-4 mü, roketatar mı, hepsi bizden… Helal olsun,
yeter ki savaşsınlar! Hem PKK’ya veririz hem ötekilere…
İran da verir, Suriye de… Hatta Irak Arapları bile
verir… PKK’lı gençlere kapıları da açar, burdan
buyrun, deriz!.. Burada da belki olağanüstü hali geri
getiririz, ardından sıkıyönetim… Kürdistan’da
kalan son köyleri de boşaltır, süreriz herifleri…
Çatlak sesleri sustururuz! Yok AB imiş, insan haklarıymış,
görsün onlar!..”
Albaylardan biri: ”Dogrusu mükemmel bir oyun, paşam!”
Generallerden biri: ”Ya kamuoyunun tepkisi? Hani bu kez ’niye
çocuklarımızı koruyamadınız?’ diyen
çatlak sesler artabilir…”
”Boşver onlara! Birkaç gün sonra unuturlar. Hem vatan
için ölenin hesabı mı sorulur? Çanakkale’de ne kadar
şehit vermiştik?.. Enver Paşa 90 bin askeri
Sarıkamış’ta kara gömdü de bir şey mi
dediler?.. Sen merak etme paşam, bu memleketin insanı
koyun gibidir. Bir iki provokasyon, ardından psikolojik
savaş kampanyası, tamamdır… Şimdiye kadar
bu işi nasıl yürüttük?..”
Ötekiler bir ağızdan: ”Tabi tabi, halkımız
çok iyidir, maşallah koyun gibidir, Paşam!”
Paşa: ”Ama biz istersek, Kurt köpeği gibi de olur…”
Ötekiler: ”Olur paşam, olur!”
Oyun reklamlardan sonra devam edecek,
Karagöz perdesinden ayrılma, sevgili halk!
11 Ekim 2008
-----------------------------------
(*) Bu yazı www.kurdistan.nu
sitesinde yayımlanmıştı
|