PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Pirs û Bersiv
Soru - Cevap
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 
CEMALİ

Bu kadar ikiyüzlülük olmaz, Bay Coşkun!

Hürriyet gazetesi yazarlarından Bekir Coşkun’un kalemi tatlıdır. Özellikle hayvanlarla, bir de Ecevit ve Demirel ile ilgili yazdıkları… Bir hayvansever ve iyi bir çevrecidir o.

Bu nedenle biz de onun yazılarını zaman zaman sayfamızda, “basından” sütununda veriyoruz. Son olarak kurban bayramı sırasında yazdığı “dana” konulu iki yazısını da.

Ama birçok Türk yazarında olduğu gibi, sayın Coşkun’un dili de Kürtlere sıra gelince acılaşıyor…  Nitekim Türk basınının kopardığı son “Kerkük gidiyor!” yaygarasına o da kendini kaptırmış. General Başbuğ’un bu konuda Kürtlere yönelik tehditlerini övüyor, “Başbuğ”unu göklere çıkarıyor. (Bakınız: 28 Ocak 2005 tarihli Hürriyet).

Kerkük nereye gidiyor, Bay Coşkun? Onun bir yere gittiği yok. Sedece bir zamanlar Saddam’ın topraklarından sürdüğü Kerkük’lü Kürtler oraya, yani yurtlarına dönüyor ve seçimlerde oy kullanıyorlar. Bu sizi neden bu kadar üzüyor ve telaşlandırıyor?

Bay Coşkun köpeklere, danalara, kuşlara pek acıyor; yüreği yufka. Bu güzel, insanca bir duygu. Biz de bu güzel duygu ve düşünceleri benimsediğimiz için, Bay Coşkun’un, “Türkiye Türklerindir” lafını kendisine yafta yapmış şovenizmin borazanı Hürriyet’te yazdığına bakmadan, bu tür yazılarını alıp yayınlıyoruz.

Ama köpekleri, danaları, kuşları seven, onlara pek acıyan Bay Coşkun Kürtlere hiç acımıyor. Nice Kürt kırımı, sürgünü, binlerce Kürt köy ve kasabasının yerle bir edilmesi onu hiç rahatsız etmiyor, onlar için kılını ve kalemini kımıldatmıyor. Hatta tersini yapıyor: Diktatör gidince yurtlarına dönmeye çabalayan Kürtlerin önüne, kendi “Başbuğ”u ile birlikte o da dikiliyor.

Hani Türk ordusu Musul’a, Kerkük’e girse, Kürtleri orda da kırımdan geçirse, göçe zorlasa bayram yapacak. Böylesi bir “kurban bayramı”nı alkışlayacak!..

Bu ne ikiyüzlülüktür Bay Coşkun! Ayıp değil mi?

Ve bu nasıl bir tavırdır, insanca mı, kurtça mı?..

                      *   *   *

Elbet bu işte Bekir Coşkun yalnız değil. Şu günlerde Türk basını böylesine onlarca, yüzlerce yazı ile dolu. Nitekim Hürriyet’in aynı günkü sayısında Fatih Altaylı olayı, yani sürgünlerin yurtlarına dönmesini ve oy kullanmalarını “Kerkük’ün Kürtleştirilmesi” olarak niteliyor ve bu Türkiye için “Kürdistan devletinin kurulmasından daha büyük bir tehlikedir!” diyor.

Çünkü orada petrol var.. “Kerkük olmadan Kürdistan bir anlam ifade etmiyor” diyor.

Yani Kürdün petrolünü elinden almak, onu oradan sürmek doğal; ama onun ülkesine dönmesi ve petrolüne sahip çıkması baylarımız için tam bir felaket!

Ne hoş mantık, değil mi?..

Aynı tarihli Hürriyet’te, Kerkük uzmanı geçinen bir hatun, Ferai Tınç ise, Nazi toplama kamplarını hatırlatarak Kürtleri Nazilerle kıyaslıyor…

Tanrım, şu dünyada ne utanmaz insanlar var!.. Böylelerini yaratmak -eğer dedikleri gibi- senin işinse, ayıp valla!

Okumasız yazarlar
Ve cehalet denen salgın hastalık…

Peşe peşe piyasayı kaplayan özel televizyonlar nasıl şarkıcı ve “sanatçı”ların sayısını astronomik biçimde arttırdıysa, amip hızıyla çoğalan internet sayfaları da öylesine “yazar”ların sayısını arttırdı.

İnternet dünyası yalnız doğru haberin, görüş ve düşüncelerin hızla yayılmasına geniş bir olanak sağlamıyor, aynı zamanda yalanın, küfrün, edepsizliğin ve zırvanın da… Bazı internet sayfaları, geri kalmış ülkelerdeki “umumi hela”ların duvarları gibi mide bulandırıcı.

Eh, ne yapalım diyeceksiniz, bu dünyada öylesi de var böylesi de… Bu konuya daha önce birkaç kez değinmek istedim, vaz geçtim. Ne yararı olur ki!

Bunları yazmama neden olan ise bir Kürt internet sayfasında okuduğum bir yazı. Şöyle başlıyor: “Kürtlerin tarihte hiçbir zaman kralları ve krallıkları olmadı…”

Böyle bir zırvaya bir tek bu yazıda rastlasam aldırmazdım. Ama son bir ay zarfında benzer lafları, Kürtlerin tarihte hiç devlet kurmadıklarına ilişkin iddiaları, iki-üç yerde daha okudum. Aynı site miydi, başkasında mı, hatırlamıyorum; ama yine bazı Kürt “yazar”lar tarafından kaleme alınmışlardı.

Akla ister istemez şu geliyor: cehalet salgın bir hastalık mıdır?..

Hani Türk  basınında böylesini okumak doğal. Türk “edebiyatında” Kürt dili, tarihiyle ilgili nice önyargı ve zırva vardır. Ama benzer lafları “Kürt yazarlar”dan duymak doğrusu garip oluyor.

Çünkü Kürtlerin tarihte hiç devlet kurmadıkları tarzındaki sözler süper bir cehalet örneği. Kürtler tarihte, İslami dönemde de ondan önce de pek çok devlet kurdular. O dönemde henüz cumhuriyet de olmadığı için, elbet kurulanlar krallıktı veya sultanlıktı. Şimdi ben oturup bu devletlerin adını mı tek tek sayayım? Bu kişilerin, her biri yüzyıllar sürmüş, her biri onlarca kral ve sultan görmüş Şeddadi, Mervani ve Eyyubi devletlerinden de mi haberi yok? Bu kişiler Kürtlerle ilgili en basit tarihi bilgilere bile sahip değiller mi?

Tamam, Türk okullarında okutulan tarih kitaplarına göre ne Kürtler vardır ne de bir Kürt tarihi ve dili. Öyle olunca da onların geçmişte ne dewleti olur ne kralı, ne edebiyatı olur ne yazarı… Bu nedenledir ki pen sayın Türk tarihçileri, Büyük Selahaddin’i bile bir çırpıda Türk yapıp işin içinden çıkarlar! Ama bu pek sayın Kürt “yazarlar”ımız, zahmet buyurup da Kürt tarihiyle ilgili olarak -bildiklerini varsadığımız bir dille- Kürtçe veya Türkçe basılmış bir tarih kitabına bile göz atmadılar mı? Örneğin Mehmet Emin Zeki’nin Türkçeye çevrilip yayınlanmış “Muhtasar Kürdistan Tarihi”ni, Cigerxwin’in Roja Nu Yayınları arasında çıkan üç ciltlik Kürtçe “Tarixa Kurdistan” adlı eserini, Bazil Nikitin’in şimdiye kadar beş baskı yapan “Kürtler” adlı incelemesini, Kemal Burkay’ın “Başlangıcından Bugüne Kürtler ve Kürdistan” adlı ve on yıl içinde dört baskı yapan 544 sayfalık eserini okumamışlar mı?

Evet, ne dersiniz sevgili okurlar, bu memlekette cehalet bu denli yaygın ve salgın bir hastalık mı, yoksa okumasız yazarlar mı bu kadar çok?..

 
 
PSK Bulten © 2004