Sevgili aydınlar,
biraz komik olmuyor mu?
CEMALİ
Son günlerde, çatışmaların durması için aydınlardan
sesler yükseldi. Önce Türk aydınlarından, sonra
Kürt aydınlarından. Bu güzel ve gerekli elbette.
Aydınların böyle bir durumda sessiz kalmamaları
lazım.
Ancak aklıma yatmayan bir şey var. Gerek Türk gerekse Kürt aydınları
PKK’ya sesleniyor ve onun hiçbir şart koşmadan
silahlı eyleme tek yanlı son vermesini istiyorlar.
Sanki bu işten sorumlu oymuş gibi…
Bence bu işte bir yanlışlık var. Bu işin sorumlusu
PKK değil! PKK sorumluysa bile, ancak perdedeki Karagöz
oyununun kahramanları, Karagöz veya Hacivat’tan biri
kadar kadar sorumludur..
Geçmiş bir yana, ama en azından şu son yılın çatışmaları
İmralı’dan düzenleniyor. Genelkurmay’ın adamları
Öcalan’ın kulağına fısıldıyorlar,
o da adamlarına söylüyor ve plan-proje arazide hayata
geçiriliyor.. Yani her şey Türk ordusunun düzenlediği
bir manevra türünden. Mavi kuvvetler, kırmızı
kuvvetler… Aynı merkez, yani Türk Genelkurmay’ı
tarafından yönlendiriliyor. Amaç ise, normal askeri
manevralardan farklı olarak, eğitim veya askeri
deneyim edinmekten çok, siyasal… Ülkede terörün hala tehdit
olduğu ve bunun “Kuzey Irak”tan kaynaklandığı
masalına inandırıcılık kazandırmak,
kamuoyunu yine terörize etmek, militarizmin gücünü korumak,
reformları engellemek, AB sürecini tıkamak…
Öyle olunca, PKK’ya dönüp “silahlı eylemlere tek yanlı son ver, bunda
Kürt halkının çıkarı yok,” demek, özünde
doğru olsa bile, perdedeki Karagöz ve Hacivat’a seslenmek
kadar gayriciddi olmuyor mu? Bence perdenin gerisindeki
“usta”ya, ya da oyunu düzenleyen asıl sorumluya, yeni
Genelkurmay’a seslenmek lazım. (Hükümete demiyorum,
çünkü onun bu işte bir dahli yok, ne yetkisi var, ne
de bu işi düzenleyenler onun lafına aldırır.
Hükümet olsa olsa bu oyunu bildiği halde bilmezden
geliyor, uyum sağlıyor..)
Genelkurmay’a demeli ki:
“Sayın generaller, yeter oynadığınız oyun!
“İmralı’daki Apo’yu kullanarak bir yandan onun eliyle PKK’yı
yönetiyor, silahlı eylemlere yönlendiriyor, öte yandan
orduyu operasyonlara sürüyor, böylece Kürt ve Türk gençlerinin
kanını döküyorsunuz. Yeter artık!
“Bizi ve halkı çocuk veya enayi yerine koyduğunuz da yeter!
“Sevgili ordumuz, vatan kurtaran aslanlar! Demokrasinin, değişmenin
önüne tanklarınızla, süngülerinizle dikilmeyin
artık! Sözde vatan ve milleti kurtarma adına bu
vatana ve millete yaptığınız kötülükler
yeter!..”
“Sayın generaller, hiçbir kayıt ve şart ileri sürmeden bu oyuna
son verin artık, operasyonları durdurun!..”
Evet muhatap budur ve söylenmesi gereken sözler de budur.
Bence herkes de bunu biliyor. Aydınlar da, siyasiler de, hatta sokaktaki
insanın bir bölümü de… Ama kimse güçlüye dokunamıyor,
“kral çıplak!” diyemiyor… İşin kolayına
kaçıyor herkes; PKK’ya dönüp “silahları tek yanlı
durdur!” diyor.
Demek kolay da PKK nasıl durdursun, elinde değil ki! Apo söylüyor
onlar da yapıyor. Apo’ya ise söyletiyorlar. Böylesine
komik mi, trajik mi, yoksa trajikomik mi bir ilişki…
İddia ediyorum (ve bu iddia ilk kez değil): Genelkurmay istese, bu
iş bir gün bile sürmez. Generaller Apo’ya şunu
deseler: “Adamlarına söyle silah bıraksınlar!”
Apo o dakika, avukatlarına (yani kuryelere) söyler,
onlar da o saat dağın başındakilere,
kentin ortasındakilere ve Avrupa’dakilere iletir ve
PKK eğer o gün değilse, ertesi gün silahları
tek yanlı bıraktığını dünya
aleme ilan eder.
Eğer Genelkurmay hükümete dönüp: “Bir genel af çıkarın, gelip
teslim olsunlar,” dese, hükümet, eğer o saat değilse,
ertesi gün genel af çıkarmak için harekete geçer, böylece
dağda ve illegalitede hiçbir PKK’lı kalmaz…
Türk Genelkurmayı çifte kılıç kullanan bir savaşçı
gibi, bir kılıcı orduysa, biri de PKK. Bu
savaşçıyı durdurun, PKK de durmuş olur.
Her şey bu kadar açık..
Sevgili aydınlar, biliyorum niyetiniz temiz, pak; ama siz de bu oyunun
ve bu gerçeğin farkında değil misiniz allahaşkına?!.
Muhatabına yönelik olmayan çağrı biraz komik olmuyor mu?.
Ama asıl muhataba seslenmeyi göze alamıyorsanız, o ayrı;
onu anlarım..